2. Bölüm

72 30 19
                                    

Bahar'ın yanına gittiğimde bu durum oldukça onu mutlu etmişti.
Ama benim bu işe ihtiyacım vardı, onun değil.
Bu yüzden iki çizimi de ben yaptım.
Nerden bile bilirdim ki bunun olacağını.

"Rüya, beni kabul ettiler" dediğinde ona karşı gerçekleri söylemek yerine "Evet benimle de bu konu hakkında görüştüler. Çok mutlu oldum" dedim.
İnsan kardeş yerine koyduğu insana hiç kızar mı..?

"Rüya benim biraz işim var, gitmem lazım" dedi. Bir yandan çantasında bir şeyler arıyordu.
"Tamam canım, akşam bize gel konuşuruz yine olur mu?" Dedim.
Aradığı her neyse buldu. Çantasını kapatıp yüzüme baktı " bu akşam başka bir planım var, yarın gelirim artık" dedikten sonra yanımdan ayrıldı.

Koskoca yabancı bir şirkete yalnız kaldım. İyi mi?
Kenara çekilip izlemeye başladım herkesi. Bi yandan kulağımın dibinde biri bağırmaya başladı " burası boş boş durup etrafa bakılacak yer değil. Herkes işine baksın" dedi.
Bu kim diye bakayım derken..
Saçları düz sarışın bir bayandı.
Yüzü üzün gözleri yeşil renkliydi, ve oldukça da çirkin biri. Ama gördüğüm kadarıyla sahip olduğu para ile güzelliği var.

Yanında ise benimle konuşan o kişi.
Ve gerçekten kendimi durduramıyorum.
Galiba aşık oldum,aslında galibası bile değil. Ben gerçekten aşık oldum!
Gözlerimin içine bakıyordu, evet bana bakıyordu.
Heyecanlanan kalbim nefes almamı bile zorlaştırıyordu bana.

Ah..! Duyduğum şu ses..
"Aşkım buraya yeni gelenler ile neden ilgilenilmiyor" dedi, ama kime..?

Kim ki aşkı?
Kim olabilir yanii.

Hala bana bakan kişi..
"Aşkım ben bizzat kendim ilgilenirim, sen de artık şu seyahat işine baksan mı diyorum" dedi. Ve duyduğum şey başımdan aşağı kaynar suların dökülmesine sebep oldu.

Evet dakika bir gol bir.
Ama moral bozmaya gerek yok.
"Hey sen beni takip et" dedi hala adını bilemediğim kişi.
"Benim adım Fırat. Az önce ki konuşan kişi ise benim eşim. Adı Seda, yakın bir tarihte için burdan gidecek ve bizde bundan dolayı seni bulduk" dedi bir odaya girdik.
"Burası senin odan. Masanın üzerinde bulunan telefon ile bana ulaşacaksın. Cep telefonu kesinlikle yasak, işin kurallarına gelecek olursak.. müzik dinlemek yasak, saat 12'de öğle arasında ne yapacaksan yap saat 1'e kadar vaktin olacak. Onun dışında yemek yemek için aşağı kata inilecek. Ha bu arda işte laubalik istemem. Herkes burda herkesin birbirine karşı saygı çerçevesinde bulunarak muhatap olmalı. Ve bir diğer konum benimle kuracak olan her cümlede 'özür dilerim, patron ve bir saniye' gibi cümleler istemiyorum. En az 3 hata" dedikten sonra odanın kapısını örtüp gitti.

Bu ne böyle..?
Benimle resmen dalga geçiliyor.
Ben burda bu şartlar altında nasıl çalışırım ki..
"Hey öyle boş boş bakacağına eline bir bez al ve derhal masanı sil, sonra da benim masamı" dedi. Odanın kapısını açmış bana bakarak.

Sadece başımı salladım.
Bu fazla oluyor ama!

..
'Size bir sır vereyim..;
Ne olursa olsun asla yüz güzelliği önemli değil, bu kadın veya erkek olsun. Önemli olan güzellik. Bencillik değil. Para değil..'

Bir bez buldun aşağı inip ve tekrar yukarı çıktım.
Allah kahretmesin asansör bozuk.
Her şey bugün neden üst üste geliyor böyle..?
Bunun hesabını soracağım, hemde o Fırat denen kişiye.

Masalar ile işim bitikten sonra odadan çıkıp Fırat beyin odasını aradım.
Yan tarafta kapının önünde kocaman yazılar ile yazılı " FIRAT KARACA" yazıyordu.
Muhtemelen odası burası ki zaten kapının üstünde ismi yazıyor tabiki de onun.

İçeri girdim. Karanlık olan odanın aydınlanması için perdeleri açtım.
Aydınlanan odayı temizledikten sonra tekrar aynı şekilde bütün perdeleri kapatıp odadan çıktım.
O kadar çok yoruldum ki biraz oturup dinlemek iyi gelecek bana.
Tam oturdum ki Fırat bey geldi.

"Oo bakıyorum da hemen pes etmiş gibisin" dedi hiç yüzüme bakmadı.
Heyecanlanan kalbim ne yapacağını şaşırdı.. "asansör bozuk, iki oda sildim. 5 kat aşağı inip 5 kat yukarı çıktım. Hala savaş ortasındayım kolay kolay da pes edecek değilim herhalde" dedim bileğime taktığım bilekliği düzeltip.

"Her neyse beni takip et" dedi yürümeye başladı.
"Yine mi temizlik yine mi " dedim arkasından koştur koştur.
Ses bile çıkarmadı.
Asansör kapısına geldik. Düğmeye bastı.
Biraz bekledikten sonra asansör geldi.
Allah'ım yine ne yapacak bu.

İçeri girdi ve beni bekledi.
Önümde duran aynayı hiç farketmedin ilerlemem ile kafamı vurdum.
Canım gerçekten çok ağırdı.
"Bir şey oldu mu?" Dedi elini anlıma götürerek.
"Ah..! Başım" diye ağrıyı dindirmeye çabaladım.
"Kan akıyor, o nasıl vurdun öyle sen" dedi cebinde ki mendili çıkartıp başıma koydu.

Kafamı unutmuş sadece gözlerinin içine bakıyordum. Ve gerçekten kendimi durduramıyorum...
Bir eli ile saçlarımı toplamış bir eli ile kan akan yere mendil batırıyor.
Sadece susup gözlerine bakıyorum.

Biraz zaman geçtikten sonra hemen toparladım kendimi. Elinden mendili aldım, yarayı umursamayıp mendili elimde sıktım. Zaten asansör bir bana denk geldi çalışmamakta.

RUHUMDA Kİ SIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin