"Yoruldum, yaşamaktan yoruldum."

1.1K 62 81
                                    

Sınıfın en arka sırasında saate bakarak zilin bir an önce çalmasını diliyordu Park Jimin. Okuldan bir an önce kurtulmak istiyordu, kazasız belasız...

Ama eğer size takık bir Yoongi varsa hayatınızda işler istediğiniz gibi hiç ama hiç gitmiyordu.

Zilin sesi düşüncelerinden uzaklaşmasını sağladığında, sol koluna çantasını asıp koşarak fırladı sınıftan. Yoongi'nin radarına yakalanmadan bir an önce eve gitmek istiyordu. Öyle ki  yakalandığı anlarda hoş şeyler olmuyordu.

İki üç gündür ortalıkta görünmüyordu ve bu Jimin için iyi bir durumdu. Ama biliyordu onun soğuk elleri tarafından dövülmeden en fazla bir hafta geçirebilirdi. Sonrası acı dolu inlemeler, sessiz yalvarmalar, gözyaşı ve kandı.

Öğrenci kalabalığına karışarak bahçeye çıktı Jimin. 'Bugün de atlattım o piskopat çocuğu' diye düşündü bahçe kapısından çıkmak üzereyken. Ama o hayırsız düşünceleri aklından geçirmeseydi iyi olurdu.

Bir anda tüm kargaşa yerini durgunluğa bıraktı, hemen ardından kızların iç çekişleri, ıslıkları ve sessiz fısıltıları ortama hakim oldu.
Jimin bunun ardında, arkası okula dönük olduğu halde ne olduğunu çok iyi biliyordu. Tam koşmak için hafif eğildiği sırada, Antartika'da yaşayan penguenleri bile buz kütlesine çevirebilecek kadar soğuk olan o sesi duydu.

"Bir yere kıpırdama Park Jimin. Kaçarsan yakalarım ve bu senin için daha kötü olur."

Ve işte, hayatı yine istediği şekilde ilerlemiyordu...

Şimdi bütün sesler kesilmişti. Nefesler tutulmuştu, gerginlik yoğun bir şekilde hissedilebiliyordu.

Jimin yavaşça arkasını döndü. Yoongi onu kendisine çağırıyordu el haraketleriyle.
Adımlarını canını yakan çocuğa atarken bir kez daha nefret etti.
Acizliğinden, korkaklığından, güçsüzlüğünden, hayatından, kaderinden ve Min Yoongi'den.

Tam karşısında durduğunda öğrenciler bir daire oluşturarak çevrelerinde toplandılar.
Herkes kavgayı merakla ve heyecanla bekliyordu. Aslında bunun karşılıklı birbirine vuran gençlerin ettiği kavgadan çok, adaletsiz zalim bir vahşet olduğunu hepsi biliyordu. Ama sonuçta eğlenceliyse işte, bu kimsenin umurunda değildi.

Üç kişi hariç.
El ele tutuşmuş olanları geriden izleyen ve bunu durdurmak için ellerinden hiç bir şey gelemediği için kendilerini suçlayan Namjoon ve Seokjin.
Sevdiği adamın böyle olaylarda kötü tarafta olması ve Yoongi'nin çetesinde olup onu durdurmadığı için kalbi parçalanan ve masum Jimin'i bu halde görmekten nefret eden Taehyung.

Ama güçsüz üçlünün sesi, okulda güçlü Min Yoongi'yi durudurmaya yetmezdi. Jimin'i korumaya çalışmaları sadece kendilerine zarar verirdi.

Yoongi eğleniyordu. İnsanların kendisinden korkmasını seviyordu. Hele bu artık kabuslarına girecek kadar korkuttuğu, zarar verdiği Park Jimin ise.

Hayatında olanlar yüzünden sinirliydi ve bu siniri okulda adının nâm saldığı Min Yoongi olarak ezikleri ve bazen güçlüleri döverek dindirmeye çalışıyordu.

Kendisi nasıl korkuyorsa insanlarında korku denen duyguyu tatmalarını sağlamayı seviyordu.
Nasıl hırpalanıyorsa, bir on misli hırpalamayı seviyordu.
Zarar gördüğü kadar zarar vermeyi seviyordu.

Başı öne eğik olan karşısındaki çocuğa bakarken düşündü Yoongi, ' Ya Jimin yaralanmayı hak edemeyecek kadar iyiyse? Kendi kanında kirlenemeyecek kadar temizse?' 
Aklına gelen bu düşünceler onu daha da sinirlendirmişti. Asıl böyle insanlar acıyı hak ediyordu, o duyguyu hiç tatmayanlar. Hayatı hep iyi anılarla dolu olanlar onun elinden kötülüğü tatmayı hak ediyordu.

SCHOOL 2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin