"Değilim"

469 33 53
                                    

Min Yoongi

Erkekler tuveletindeydi. Kapıya, içeriye kimseyi sokmaması için Hoseok'u dikmişti. Eğer birine güvenecek kadar cesareti olsaydı,  bu Hoseok olurdu. Çetede olan diğer zorba çocuklar gibi değildi. Hafta sonları bakım evlerinde gönüllü çalıştığını, sokak hayvanlarına yemek dağıttığını, Jimin'e yardım ettiğini... yaptığı tüm iyilikleri biliyordu. Yaşadığı bu zorluklarla dolu Dünya'da Hoseok hala küçükken olduğu o umutlu, mutlu çocuktu. Acılarını, kendisinin yaptığı gibi başkalarına acı çektirerek dindirmeye çalışmamasını tebrik ediyordu. O bunların üstesinden kendi güçlü benliği ile gelmeye çalışıyordu ve başarıyordu da.  Kimseye belli etmemeye çalışsada Yoongi tanıyordu onu. Hoseok aralarında ki tek iyi çocuktu. Zaten onu çeteye almak istememişti. Kendi pisliği bu gence bulaşmasın istemişti. Ama ısrarları ve göz ardı edilemeyecek zekâsı onu aralarına eklemişti. (sopeğğğğğğ)

Kapıya gelen öğrencileri bağırarak geri çeviren Hoseok'un sesi kulağına ulaşıyordu. Bu okulda kimse onlara karşı çıkamıyordu zaten, bir dedikleri iki edilmiyor öğretmenleri bile parmaklarında oynatıyorlardı. Berbat ailelerimizin heybetli güçleri.

Duvardan destek alarak yavaşça kaymış, soğuk zemine yerleşmiştim.

Canım yanıyordu. Ne kadar can acıtmak tan zevk alıyor gibi görünsemde... canımın yandığı kadar can yakardım.

Ve canım dün gece fena yakılmıştı, geriye küllerim bile kalmayacak kadar çok.

Eve çağrılmıştım nedenini bilmiyordum. Ailemin(!) yaşadığı eve yılda bir belki iki kere ayak basardım. Ama babama karşı gelmek seçebileceğim bir şey değildi. Mecbur gitmiştim, olayın benle ilgili olduğunu sanmıyordum. Şu mutlu(!) aile yemeklerimizden birini gerçekleştiririz diye düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi olsaydı keşke...

Eve girer girmez babamın gür sesi benim o odaya girmemi söylemişti.

O odaya.

O odaya girince hoş şeyler yaşamıyordum. Korkumun açığa çıktığı tek yer o odaydı. Ve şu anda ayaklarım tir tir titrerken ne kadar korktuğumu anlıyordum. Ben hala babamdan ve yapacaklarından deli gibi korkan o küçük çocuktum. Korkuyordum hem de çok fazla. Korkuyordum tekrar aynı şeyleri yaşatmasından. Korkuyordum anılarıma acı dolu bir anı daha eklenmesinden.

Çocukken attığım çığlıklarla ben o odada tekrar tekrar ölüp dirilmiştim. Ne annem ne de  abim bir kere olsun yardımıma koşmamıştı. İnsanlar güçsüzün, güçsüz sesine her zaman kulaklarını tıkardı. Bunu zor yoldan öğrenmiştim.

Duvarları siyaha boyanmış, içerisinde tek bir eşya dahi bulunmayan odaya girdiğimde, hatırladığım gibi olduğunu hiç bir değişiklik yapılmadığını görmüştüm. Hala hatırladığım gibiydi. Penceresiz odanın bir köşesine sinmiş küçük bir çocuk görüyordum. Küçük yüzü acıdan kasılmış, gözyaşları yanaklarını ıslatıyor. Karşısında ki adam korkan çocuğu aç gözlerle izliyor. Ve çocuğun bu halde olmasından zevk duyuyor. Ben geçmişimde kaybolurken odanın pat diye kapanan kapısı, şimdi ki zamana dönmemi sağlamıştı. Ordaydı, tam karşımda. Needeyse aynı hizada olan yüzüme bakıyor, gözlerimdeki bakışlardan zevk duyuyordu. Korkuyla besleniyordu.

"Soyun." Gayet sakin çıkan sesiyle emrettiğinde olduğum yerde donmuştum. 'Soyun küçük kedicik, soyun ki o karları kıskandıracak kadar güzel beyaz tenini izleyebileyim' odanın köşesindeki çocuğun kulağına fısıldadıklarını duymuştum. Karnımdaki baskıyla gerçekliğe dönüş yapmış, geriye doğru savrulmuştum.

"Dediğimi duymuyormusun büyük kedicik. Neden babacığının sözünü ikiletiyorsun."  Ağzından bi tch tch sesi çıkmıştı.

Karşı koysam gücüm yeterdi biliyordum, artık o küçük kedicik değildim. Ama korku her şeyin üstündeydi. Çocukluğumda tüm savunma duvarlarımı yıkmış, sadık kölesi olmamı sağlamıştı. Bedenim karşı koymak istese de kalbim buna izin vermiyordu, korkudan çırpınıyordu göğüs kafesimi kırmak istercesine...

SCHOOL 2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin