two

1.8K 148 51
                                    

Kapıdan çıkmadan önce arkamdan gelen ses ile durdum.

"Nereye?" Bedenimi tamamen o tarafa çevirip elimdeki kutulsrı kaldırdım.

"Bunları çöpe atıp geleceğim" Elindeki elma dilimini de ağzına atıp ağzı dolu şekilde cevap verdi.

"Tamam" Onun bu haline başımı hafif sallayarak güldükten sonra dışarı çıktım. Arkamdan da kapıyı kapattım.

Bahçenin sınırlarından dışarı çıktıktan sonra hemen sağ taraftaki çöpün yanına kutuları bıraktım ve geri döndüm. Nedense buralar pek dolu yerler değildi. Tenha yerler desem daha doğru olur. Arkamdan demir kapıyı kapatıp içeri girdim. Evin kapısına geldiği de ise zile bastım. Kapı açıldığında ağzı yine elma ile dolu şekilde isyan eden bir adet huysuz çocuk vardı.

"Ama burda anahtar var dostum niye beni rahatsız ediyorsun!?" Söylediği sesli harflerin çoğu o şeklinde çıkıyordu ve bu nedensizce benim komiğime gitmişti.

"Görmemiştim, bir dahakine rahatsız etmem" Kafasını aşağı yuları salladıktan sonra tekrar geldiği yere, mutfağa yöneldi. Bende arkasından gidip kapıya yaslandım. Ne yaptığını izliyordum şuan. Birkaç elma soyup tabağa koydu ve benden tarafa gelmeye basladı. Yaklaştıktan sonra elindeki tabağı kaldırıp,

"Tanışırken yeriz, güzel elmalar" Dedi ve içeri geçti bende arkasından gitmeye başladım. Televizyonun karşısındaki L koltuğa oturup yanını patpatladı. Bende yanına oturduktan sonra tabağı ortamıza koydu.

"Ee başla bakalım"

"Neye başlıyım"

"Kendimi tanıt işte"

"Haa, Park Jimin, Busan'lıyım. 20 yaşındayım. Başka?"

"Şimdilik yeter. Bende Kim Taehyung, Daegu'da doğdum. 20 yaşındayım. Memnun oldum"

Elini uzattı. Bende uzatıp eklerimizi birleştirdim. Gözüm birleşen ellerimize kaydığında şey farkettim, ellerinizin arasındaki fark çok komikti, bir o kadar da güzel.

"Senin ellerin çok tatlı"

Ellerimizi ayırıp elimi onunkinin arasına aldı, elimde tutuşuyor, parmaklarımızı ölçüyordu.

"Hey, benim elim küçük değil yalnız, seninki fazla büyük!"

"Tabi, zaten sen kısa da değilsin ben fazla uzunum"

"Aynen"

Gülümsedim. O da gülümsedi. Çok mu güzel gülüyorfu bana mı öyle geldi? Yok yok kesinlikle çok güzel gülüyor.

Elimi düz bir şekilde getirip içine elma koydu.

"Hadi şimdi bunu ye Jimin"

Alıp yedim. Elma dediği kadar güzeldi. Ama sorun şu ki ben elma dan fazla hoşlanan biri değildim. Muzu tercih ederim.

"Muz yok mu?"

"Yo-var"

"Ben alıyım o zaman"

Tam ayağa kalkacaktım ki, kolundan tutup engelledi.

"Muz burda zaten"

"Burda mı? Ben ye göremiyorum?"

Ne demek istediğini anlamamıştım. Ben mi gerizekalıyım o mu çok zeki?

"Bak burda"

Gözleriyle işaret ettiği yere bakınca kahkaha atmaya başladı.  Bende ne demek istediğimi anlayınca gülmeye başladım. İlk günden oldukça garip dakikalar geçiriyorduk. Bu şpcukşa bence işim çok zor.

-

"Jimin!"

"Efendim!?"

"Ben parayı masanın üzerinde unutmuşum atsana!"

"Salak! Bekle!"

Tae'yi markete muz alması için göndermiştim. Ama o parayı almadan evden çıkmış ve şuan benden parayı camdan atmamı istiyor. Aslında aşaşı kata çıkıp eline verebilirdim ama üst katta olduğum için atacaktım.

"Tut ama bak!"

"Tamam be at hadi!"

Parayı öylece bırakıp bir oraya bir buraya koşturan Tae'yi izlemeye başladım. Para hafif rüzgardan dolayı biraz uçuşuyor ve Tae'yi  süründürüyordu. Oh iyi oluyor ona. Bana muzlu espiri yaparken iyiydi. Tamam belki hoşuma gitmişti olabilir ama... Amasını sorgulamaya gerek yok.

Bir süre sonra çalan zil ile yerimden kalkıp kapıya ilerledim. Açtığımda ise nefes nefese kalmış bir Tae görmeyi beklemiyordum.

"Çekil Jimin çekil! Yiycek onlar beni!"

Kapıyı açtığımda gibi beni itekleyerek içeriye doğru koştu.

"Noluyor be!?"

"Köpekler Jimin, köpekler!"

Nefes nefese konuşmakta da zorlanıyordu.

"Yiyceklerdi beni zor koşup kaçtım"

"Yerlerdi iyiki kaçmışsın"

"Aynen"

Yere bıraktığı poşetlerle baktım. Tek muz almasını istemiştim ama görünen o ki marketi alıp gelmiş.

"Marketi almışsın Tae"

Muzip bir gülüş atıp konuşmaya başladı.

"Şey, muz hariç"


hause friend // VMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin