▪Bir fincan lavanta

138 22 26
                                    

"İşte, bu son çikolata da çok akıllı olan sana Junghee, lütfen kabul et."

Çocuk hafif buruk gülüşüyle, Kore'de az sayıda üretilen ve sadece prestijli ve zengin ailelerin yiyebildiği bu çikolatayı kabul etti ve karşısındaki güzel prensesin yanağına utangaç bir öpücük bıraktı.

Ondan şeker, çikolata veya fakir ailesine götürmesi için biraz para aldığı her an içinden, beni biraz daha bekle, büyüyecek yakışıklı bir adam olup seni mutlu edeceğim, diyordu. Çünkü o küçüğe göre prenses, bunu fazlasıyla hakeden biriydi.

Hep bir ağızdan teşekkür eden çocuklar bu sefer ilgiyi güzel prensesten çekip fındık aromalı çikolataya çevirdiler. Öyle ki kimileri yemekle yememek arasında kalırken, kimileri çoktan mideye indirmişti bile.

Ay parlıyordu gökyüzünde ve bu parlaklık misliyle prensesin yüzündeydi.

Soylu bir prensesin, halktan olanlarla muhattap olması iğreti durduğu gibi bir çikolatayı küçük çocuklarla paylaşması da kabul edilebilir değildi. Amma da ahmakça diye geçirdi içinden.

Oldu olası yanlışları doğru bilmiş bu genç kadın, buna da aldırmadı. Güzel ay ışığının altında ince bir huzurla saraya döndü.

-○-

"Oysa sana erken kalkman gerektiğini öğrettiğimizi sanıyorduk? Bizi hayal kırıklığına uğratmaktan ne zaman vazgeçeceksin?"

Günün ilk azarını işittiğinden, acı bir kahve içip kendine gelmişcesine uykusu açılıvermişti Yerin'in.

Dün gece çikolata dağıttığı çocuklarla vedalaşması gece geç saatlerdeydi. Neredeyse tüm gün oynamıştı onlarla.

"Babacığım, afedersiniz."

Bu sarayda kurallar vardı.

Özellikle Jung Yerin için.

Hatta sadece Jung Yerin için.

Jung ailesinin bir tanecik prensesi olarak yetiştiriliyordu. Bir prenses nasıl olursa öyle olmalıydı ama gelin görün ki Jung Yerin bunun tam tersiydi. Tanrıdan bahşedilmiş bir çocukluk vardı içinde. Zarif, asil ve sakin biri olamıyordu ne yazık ki. Bir yerde kurallar varsa o kuralları çiğnemek için gönderilmişti sanki.

Oturdukları kahvaltı masasına sırayla yeni tabaklar ekleniyordu. Maydonozlarla süslenmiş yeşil zeytinlerin, kırmızı, sulu domateslerin ve daha birçok iştah açıcı yiyeceklerin dolu olduğu tabaklar.

Özellikle sulu ve kırmızı domateslerden birkaç tane çocuklara götürmeyi aklının bir köşesine yazdı genç prenses. Bu güzel lezzeti onlarda tatmalı diye geçirdi içinden.

O, Fransa'dan yeni getirilmiş demleme yeşil çayın tadına bakarken, oldukça büyük salonu annesinin sesi doldurdu.

"Güneşin batmasına yakın bir çay partisine davetliyiz hayatım. Kore'nin ileri gelenlerinin eşleri orada olacak. Diyorum ki, Yerin'i de alıp gitmeliyim, ne dersin?"

Ağzında kahvaltılıkları geveleyen adam olumlu şekilde kafa salladı.

Gösterişli kıyafetler giymiş, saçları, tırnakları yapılı kadınların bir araya geldiği ve birbirlerine üstünlük sergilemekten başka hiçbir şey yapmadıkları şu çay partileri... Jung Yerin oldum olası sevmezdi bu adetleri. Kalıp, bahçedeki gülleriyle ilgilenmeyi yeğlerdi.

"Yerin'in yeşil elbisesini ve benim de siyah paltomu hazırlayın." Annesi bu sefer keyifle hizmetlilere söylendi. Ne de olsa soylu Jung ailesinin hanımefendisi olarak boy gösterecekti.

▪soleilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin