Passenger- Let Her Go
Maroon 5- Animals
Acı kemiklerime işleyip orada kendine yer edindiğinde hızla atan nabzımı kendi ellerimle durdurmak istedim. Boğazımı düğümleyen acıyı başka türlü nasıl def edebileceğimi bilmiyordum, ya da onunla nasıl yaşayacağımı. Tanrı köşesine çekilerek yardımcı olmuyordu. Tanrı benimle oyunlar oynuyor kazananın hep kendisi olmasını istiyordu. Üzgünüm, bu oyunu da sen kazandın.
"Bunu yapmak zorunda değilsin. İstersen ben yaparım."
Kulaklarıma ulaşan sözcüklere cevap vermek istesem de veremedim. Dilimin ucuna kadar gelen tüm kelimeler orada can veriyordu. Oturduğumuz yere doğru gelen görevli adamı görünce zamanın geldiğini anlayıp titreyen bedenime aldırmadan ayağa kalktım. "Yapmak zorundayım," diye fısıldadım. Yapmak zorundaydım.
Mavi önlük giyen adam yanımıza geldiğinde, "Bu taraftan," diyerek eliyle geldiği yolu gösterdi.
Ciğerlerimi hava ile doldurarak ayaklarımın altında kayan zemini adımlamaya başladım. Her adım atışım hedefe yaklaşmamızı sağlarken, içimdeki tarif edilemez acı biraz daha büyüyordu. Titreyen ellerimle pantolonumun kumaşını sıktım. Dört bir tarafımı sarıp sarmalayan güçsüzlük yanağımdan bir damla yaş olup akarken olduğum yere yığılmak istedim. "Tanrım," diye fısıldadım acı içinde. "Lütfen, lütfen o olmasın."
Kafamın içinde susmak bilmeyen o seslere şuanda ihtiyacım vardı ama onlar bile çoktan beni terk etmişti Yapayalnızdım.
Görevli adam metal dolabın kapağını açıp her şeyi gün yüzüne çıkardığında, bedenim geriler gibi olsa da kendimi toparlayarak orada öylece yatan kişiye yaklaştım. Görevli adam beyaz bezin örttüğü bedenin bir kolunu açıp gösterdiğinde, midem çalkalanmaya başlamıştı bile. Öylece yatan bedeninin kolundaki morluklar çürümeye yüz tutmuştu. Dokunmak istedim ama yapamadım. Bileğinin biraz üstünde ki büyük beni gördüğümde kalbim kan pompalamayı bıraktı. Zaman hızla evrenin bir köşesine saklandı. Acı o kadar yoğundu ki tenimi kasıp kavurduğunu hissettim.
Titreyen parmaklarım yüzünü örten bez parçasını kaldırmak için gittiğinde elimi bir el durdurdu. "Yüzü kötü bir halde yırtıcı hayvanlar parçalamış, bakmasan daha iyi olur."
Beyaz bez parçasının ucunu sıkıca tuttum. "Görmek istiyorum."
Gözlerimi karşımdaki adamın gözleriyle çevirdiğimde aramızda geçen kısa bir bakışmadan sonra gözlerimdeki kesinliği görmüş olacak ki bir adım geriye attı. Kendimi hazır hissettiğim de parmaklarımın arasındaki bezi ağır bir şekilde aşağıya doğru indirdim. Saniyeler içinde midem altüst oldu. Hızla geriye doğru gittiğimde ayaklarımın birbirine dolanması sonucu yeri boyladım. Yanaklarımı işgal eden yaşlar yuvarlanıp zemine düştüğünde uzun süredir tuttuğum haykırışı serbest bıraktım. Canım yanıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım. Haykırışlarım özgürlüğüne kavuşurken kendimi karanlığın kollarına bıraktım.
Gece gökyüzüne kendini asarak intihar ettiğinde bir gecede her şeyin tepetaklak olabileceğini öğrendim. Acı ise en sıkı ilmeğini kalbime atmıştı.
Damarlarımda dolaşan kan dondu. Zaman sarsıldı, durdu. Siyah bir boşluk vardı; boşluğun içinde, vaveylalar atan bir kız.
29.01.19
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vaveyla
FantasyBu kasabanın bir kafesten farkı yok. Tıkıldığım bu yer ilk günden ruhumu emmeye başladı. Bana bir yabancı gibi davranan halkıma bir suçumun olmadığını haykırmak istiyorum. Beni dinlemiyorlar. Ben bir şey yapmadım. Vaveyla. Karanlık bir gecenin kucağ...