Bölüm 4: GARİP BİR DİNLEME CİHAZI

15 5 2
                                    

GARİP BİR DİNLEME CİHAZI

Heyecanlı ve bol araştırmalı geçirdiğimiz 3 günün sonunda, tekrar gizli kulübemizde buluşacaktık. Van Gölü ve balıkları hakkında pek çok bilgi toplamıştım. Hatta olayın bazı videolarını da tablet bilgisayarıma yükledim. Ben onları izlerken çok beğenmiş, âdeta kendimden geçmiştim. Kim bilir arkadaşlarım görünce ne yapacaktı?

Öğrendiklerimi bir an önce takımımla paylaşabilmek için, kulübeye ilk giden ben olmuştum. İçim içime sığmıyordu. Tahta kapıyı gıcırdatmadan açayım dedim. Ama ne mümkün! Tam aksine heyecandan bayağı ses çıkardım. Elimden dosyalarım düştü. Onları alayım derken, kalemlerim yerlere saçıldı. Kısacası, çıkarılabilecek bütün sesleri çıkararak girdim içeri. Benden sonra da Ege geldi. Onun girişi öyle sessizdi ki! Karşımda görene kadar çıt bile çıkmamıştı. Birden onunla karşılaşınca çok şaşırdım.

Ege'yle selamlaştıktan sonra toplantı salonunda, yazı tahtamızı ve hazırladığım dosyaları düzenledim. Ben öyle desem de, buraya salon demeye bin şahit gerekir. 5-6 metrekarelik küçücük bir alan. Yine de burayı bulduğumuza şükrediyoruz elbette. Kendimize özel, gizli mi gizli bir mekânımız var, ne de olsa!

Hazırlıklar sırasında Ege beni devamlı soru yağmuruna tutsa da, ona hiç cevap vermemeyi başardım. Çünkü kurallarımızdan biri de buydu. Hepimiz toplantıya tam zamanında geliyor ve hep birlikte konuya geçiyorduk. Henüz vakit dolmamıştı. Bu yüzden Efe'yi beklemeliydik. Zaten o da geç kalmamaya özen gösterirdi.

Ege'yle biraz okuldan, ödevlerden sohbet ettikten sonra Efe de geldi. Fakat çok endişeli ve gergin görünüyordu. Rengi atmıştı resmen. Telaşla sözlerine başladı.

Efe,

Merhaba arkadaşlar. Görüşmeyeli nasılsınız? Az önce çok tuhaf bir şey oldu. Buraya gelirken, Ege'nin bahsettiği geçen günkü siyah arabayı tekrar gördüm. Karşıda duruyordu. Hızla yaklaşayım dedim. Fakat içindeki şapkalı adam beni görünce, bu sefer hemen arabayı çalıştırıp uzaklaştı. Yanımdan hızla geçerken baktım. Esrarengiz dostumuz, her zamanki gibi çok garipti! Yine içine gömülmüş hâlde kullanıyordu arabayı. Nasıl yolu görüyordu o haldeyken, hiç bilmiyorum.

Allah Allah! Galiba ben de çok şüpheci oldum. Ege ile birlikte olmaktan, bana da bulaşıyor herhalde huyu suyu. Ya da... Ya da çevremizde oldukça garip bir şeyler oluyor.

Ege,

Aaaa! Ben gelirken yoktu. Geçen gün plakasını alayım demiştim ama plaka da tam görünmüyordu. Eskilikten dökülüyor araba. Neyse merak etmeyin. Bu konu, bende arkadaşlar. Etrafta neler döndüğünü anlamaya çalışacağım.

Efe,

Tamam Ege. Bu gün de dikkat edelim, arada bir çevremizi kolaçan edelim bence. Tekrar görebilirsek, fotoğrafını filan çekelim en azından. Elimizde bulunsun. Bakalım, ne çıkacak bu işin altından?

O sırada Ege âni bir hareketle, elini dudağına götürerek susmamızı işaret etti. Diğer eliyle de kitapları koyduğumuz raflardaki notlar arasında görünen, küçük bir şeyi gösteriyordu. Birden havadan sudan, okuldaki olaylardan bahsetmeye başladı. Doğal olmaya çalışıyordu güya. Fakat davranışları ve Efe'nin sözünü keserek tuhaf bir sohbete geçmesi, yeterince acayipti. Bu sırada da, gördüğü şeye sessizce yaklaşıyordu.

Sonunda uzanıp onu eline aldı. Elindeki, flash diske benzer küçük beyaz bir dikdörtgen kutucuktu. Beyaz not kâğıtlarının arasında onu nasıl görebildi? Hayret ettim doğrusu. Cihazı incelemeye başladı. O sırada tahtaya da, "gizli bir dinleme cihazı" yazdı. Konuşmaya, okuldakileri anlatmaya da devam ediyordu bu arada. Neşeli görünmeye çalışıyordu, bunu pek başaramasa da.

Meraklı Kafadarlar - 1  ( iz Peşinde )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin