Salvatore Ailesi

296 6 5
                                    

                    Bölüm 1

Soğuk bir 1932 aralık gecesiydi. Ford marka Model A taksimin içinde oturmuş yolcu bekliyordum. Hava soğuktu, sokaklar bomboştu. Kapıyı açıp dışarı çıktım ve attıgım ilk adım boş sokaklarda yankılandı.

Elimi ceketimin cebine atıp filtresiz Lucky Strike sigaramdan bir tane alıp ağzıma götürdüm. Yaktım ve ciğerlerimi dumanla doldurdum. O soğukta sigaramın dumanı, ciğerlerimi ateş gibi ısıtmıştı adeta. Birkaç dakika sonra kıvırcık saçlı, kumral bir adam geldi. 

“Hey ahbap, rica etsem arabanın içine girip motoru sıcak tutar mısın? Sana ihtiyacımız olacak.”dedi. Sigara keyfim bölünmüştü, bundan nefret ederdim.

A Model Ford'uma binip marşa bastım. Kaloriferi açıp ısınmak için ellerimi birbirine sürttüm. Kalın sesimle 'Four O'Clock Blues' şarkısını mırıldanmaya başladım ve ardından kıvırcık saçlı adam geldi. 

“Hazır mısın ahbap? Biraz hareketli olucak. Anlarsın ya?” dedi ve güldü. Arka koltuğa oturdu 5 dakika içinde gideceğimizi söyledi. “Aah işte başlıyoruz!” dedi ve cebinden Colt 1911 tabancasını çıkardı. Hemen arkamızdaki caddeden silah sesleri gelmeye başlamıştı. Korkup “Ne oluyor neden ateş ediyorlar” dedim ve “Kapa çeneni” diye cevap aldım. Sinirlenmiştim, havanın soğuk olmasına rağmen terliyordum. Silah seslerinin geldiği sokaktan iki takım elbiseli adam koşarak geliyordu. Fötr şapkaları ve ellerinde Thompson makineli tüfekleri vardı. Kumral ve İtalyan aksanı olan adam ön koltuğa oturdu. “Gidebildiğin kadar hızlı git ! Bas ! Acele et !” diye bağırıyordu. Tüm gücümle gaza bastım ve siyah bir araba Thompson'larla ateş aça aça arkamızdan gelmeye başladı. Peşimize düşmüştü. Ford taksimin camları kırılıyordu, kurşunlar isabet ediyordu. Birden bir ateş sesi ile yanımda oturan İtalyan'ın 'Frank!' diye bağırışını duydum. Arka sağda oturuyordu. Omzuna isabet almıştı. Frank sinirlenip camı Thompsonuyla kırdı, camdan çıkıp küfrederek bizi takip eden arabaya ateş açmaya başladı. Frank sürekli itici espriler yapıp küfreden biriydi. Onu pek gözüm tutmamıştı. Bu sırada yanımda oturan İtalyan aksanlı adam bana, 'Seni beyinsiz taksici ! Hızlı sürmek nedir bilmezmisin?' diye bağırıyordu. Aslında sinirimi bozmamıştı. Ciddi bi adam olduğunu anlamıştım.

Brooklyn'a çıkıp birkaç blok geçtim. Ara sokağa girdim, farları ve motoru kapadım. Ses yoktu izimizi kaybettirmiştik. 

Arkama dönüp “İyi misiniz?” diye sordum. Gülerek, “Herzaman adamım.” diye cevapladı. “Hey Frank ! Seni hastaneye götürmemi ister misin?” dediğimde, Frank espriyle hemen “Sadece bi sıyırık.” dedi. Rahatlamıştım. Küçüklüğüm içki yasağı döneminde bir kasabada geçtiği için silah seslerine alışkındım. Yanımdaki İtalyan adam,

“Ben Floyd, Frankie'i zaten biliyorsun, soldaki korkak da Sam.” dedi ve elini uzattı.

“Memnun oldum, ben Henry, Henry Richards” dedim. Elimi cebime atıp Lucky Strike sigaramdan uzattığımda sadece Floyd almamıştı. Tütün kullanmadığını düşündüm ama yanıldım. Ardından cebinden purosunu çıkardığını gördüm. Sam, 

“Hey Henry ! bizi Manhattan' daki Salvatore Bar' a bırak. Unutmadan, bu senin payın.” deyip bir zarf uzattı. İçinde 300 dolar vardı, ki bu 1930’ların Amerika'sında çok iyi bi paraydı. Teşekkür etme amacıyla kafamı salladım. Sam gülümseyip omzuma dokundu. Bana işe ihtiyacım olursa ve başım derde girerse hemen Salvatore Bar'a gelmemi söyledi.

Brooklyn Köprüsü'nü geçip Salvatore Bar'a geldim. İndiler, sarılıp elimi sıktılar. 'İşe ihtiyacın olursa bu bara uğra. Sana kapımız açık. Peşine birisi düşerse buraya gel.' dedi Floyd. Bar'ın kapısını açıp içeri girdiler. Bu sırada ben de bir sigara yaktım ve çocuğum gibi sevdiğim Ford'umun delik deşik olduğunu gördüm. Moralim bozulmuştu, ama sevinçliydim, sonuçta tek seferde 300 dolar kazanmıştım.

Brooklyn'deki evime gittim ve bir kadeh viski doldurup sigara yaktım. Rahat siyah koltuğuma oturup, çekmecemden babamın ölmeden önce aldığı Colt 1911'i çıkardım. Söküp yağlıyordum. Bu bana zevk veriyordu. Babamla kasabamızda her gün ava giderdik. Bu yüzden bir silahın her şeyini bilirdim. Kadehimi bitirip sigaramı söndürdüm ve yatağıma uzandım. Camdan gökyüzünü izleyerek düşündüm. Artık taksici olmaktan mutlu değildim. Arkamda adamlar olmasını istiyordum. Böylece babamın intikamını alabilecektim....

Salvatore AilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin