3. Bölüm

51 3 2
                                    

   

         İçki yasağı dönemi henüz bitmemişti. Aslında iyi bir şeydi bu, aileye gelir sağlıyordu. Eski tip bir Ford Kamyonet'e sahiptik. Bu kamyonet bizim her şekilde işimize yarardı. Özellikle de viski kaçakcılığında. Bar'da içkiyi yeterince stoklamıştık. Don Salvatore her ne kadar sevmese de kirli polislere para ödemek zorundaydı. 

       Günlerden perşembeydi. Patron odada aile konuşması olucağını söylemişti. Floyd'un purolarından bir tane alıp, barmen olan ve İrlandalı lakabına sahip Danny'den bir kadeh viski almıştım. Odaya girdim. Patron'un elini öptüm ve yerime oturdum.

        " Çocuklar, bildiğiniz gibi içki stoklarımız doldu. Hey Sam, senden kamyoneti alıp New York limanından gelecek olan içkileri getirmeni istiyorum. Henry'e de bir sürprizim olucak. Limanda görürsünüz." 

         Garipsemiştim. Patron'un bana neden oğlu gibi davrandığını anlayamıyordum. Aslında onu hala tam çözememiştim. Eşi varmıydı? Çocuklarına ne oldu? Hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim bizi çocukları gibi sevdiğiydi.

       "Frank, sende gitmeden Joe'a uğra. O güzel oyuncaklarından en iyilerini kap. Belki bi aksiyon olur"

       "Peki Patron. Unutmadan söylemek istiyorum. Purolarınızdan ithal eden adamı buldum. Adı Mike. Pek güvenilir biri değil." 

         Patron, 'O iş kolay Frankie. Sizin için çocuk oyuncağı' deyip 'Size güveniyorum' anlamına gelen bakışı attı. Ayağa kalktık Patron'un elini öptük ve odadan çıktık. Frank Joe'a gidiyordu. Ben arkaya gidip kamyoneti hazırlayacaktım. Sam kullanacaktı Floyd takip edicekti. Aslında benim gitmeme bile gerek yoktu, sürprizi öğrenmek için gidiyordum.

        Arka kapıdan çıktım, kamyonete girdim ve çalıştırdım. Sam kapıyı açtı ve 'Kay bakalım yakışıklı adam.' dedi espriyle birlikte. Gülerek yan koltuğa kaydım elimi ceketimin cebine attım ve herzamanki gibi bir sigara yaktım. Gereğinden fazla sigara içiyordum ve buda yetmezmiş gibi normalden fazla alkol alıyordum. Bu benim geçmişten kaçış yöntemimdi. Frankie silahları arkaya koydu ve oraya oturdu. Tavana vurdu. Sam'de vitesi taktı ardındanda gaza bastı. Ağzına sigarasını koydu. Yüzünde mutlu bir ifade vardı.

         Limana vardık. Görevliye kargonun yerini sorduk ve aramaya başladık. Bulunduğumuz yerden pek uzakta değildi. 100 metre ilerideki konteynırlardan birisiydi. Floyd Bar'ın araçlarından birini kullanıyordu. Hızlı gidip konteynırı buldu.

           Kargomuzu bulmuştuk. Frankie, Sam'e ve Floyd'a bakarak güldü. 'Henry, kapıyı aç bakalım' dedi. Tedirgindim. Kilidi açtım, iki kapıyı da çektim. Gözlerime inanamıyordum. Bu siyah bir Ford Model A idi. En sevdiğim araba...

        Mutluluktan gözlerim dolmuştu. Frankie bana anahtarlarımı verip gitmemi söyledi. Bar'a dönüp yeni arabamın keyfini yaşayacaktım. Frank, 'Dostum, bu normal bir Ford değil. Gaza basınca anlıyıcaksın.' dedi ve sırıttı. Sammy, 'Polisleri boşver, bugün hız sınırını aş ve keyfini çıkar.' dedi. İnanılmazdı bu. İterek yeni arabamı dışarı çıkardım, bidondan yakıtı koydum, bagaja Thompsonumu ve beyzbol sopamı koydum. Marşa bastım. Havanın soğuk olmasına rağmen motor tek basmamda çalışmıştı. O duyduğum motor sesi, tarif edemeyeceğim kadar güzel geliyordu kulağıma. Hala inanamıyordum. Floyd kasaları kamyona koyarken, 'Henry ! Göster şu ufaklığın gücünü !. diye bağırdı. Tüm gücümle gaza bastım. İnanılır gibi değildi bu. Taksimden çok farklıydı. Hızlanışı harikaydı. Sesi harikaydı ve görüntüsü fevkaladeydi. Gittikçe hızlanıyordum. Limandan çıktım. Brooklyn köprüsünü gaza tüm gücümle basarak geçtim ve Bar'ın arkasındaki kapalı garaja park ettim. İçeri koşar adımlarla girdim. Selam verdim. Patron'un ofisine tıklamadan girdim ve direk elini öpüp sarıldım. Bu bana babamın aldığı bir hediye gibi gelmişti. Gözlerim doldu. Don Salvatore anlamış olacak ki omzumu sıktı ve 'Güle güle kullan evlat.' dedi.

      "Henry, akşam kızlar gelecek. İçmeye ne dersin?" dedi Frank.

      "Tabi, neden olmasın" diye karşılık verdim. 

           Bar'a kızlar gelmişti. Hiçbiri dikkatimi çekmiyordu. Ben herzamanki gibi oturmuş sigaramı ve viskimi içiyordum. Frank, 'Henry, anlat. Neyin var? Neden çok fazla sigara içip, sabahlara kadar içiyorsun?' diye sordu. Aslında bu adama kanım ısınmıştı. Kardeşim gibi görüyordum. Hatta öz kardeşim gibi. 'Cidden bilmek mi istiyorsun Frank?' diye sordum. Oda başını salladı. 'Bu çok uzun bi hikaye Frankie.' dedim. 'Vaktim bol.' diye yanıtladı. 

       "New York'a gelmeden önce Franklin'de yaşıyordum. Çok mutluydum. Annem her sabah erken uyanır. Kahvaltımızı hazırlar. Babamla beni öperek uyandırırdı. Her yemeğimizden önce dua ederdik. Birde küçüklüğümden beri hoşlandığım bir kız vardı. Adı Anna'ydı. Aramızdaki ilişki bir bakışmadan ibaretti. Hiçbir muhabbetimiz yoktu. Sürekli konuşmayı isterdim ama utancımdan konuşamazdım. Evlerimiz yanyanaydı. Babası ve benim babam yakın arkadaştı. Beraber ava giderdik. Babam usta bir nişancıydı. Atışından önce derin bir nefes alır,  nefesi bırakırken vururdu. Bu tekniği ondan öğrenmiştim. 17 yaşımdayken içki yasağı dönemi başladı. Babam ve Anna'nın babası para sıkıntısı çekiyordu. Bir gün arkadaki kulübelere damıtma sistemi kurduklarını gördüm. Amaçları konyak kaçakcılığı yapmaktı. Bu kaçak içki olayında iyi gelir vardı. 2 yıl boyunca bolluk içinde yaşadık. Ta ki bir cuma gecesine kadar. Yemek yiyorduk, birden 2 fötr şapkalı adam kapıyı kırarak içeri daldı. Babam beni sarsarak 'Henry, arka kapıya doğru koş. Gidebildiğin kadar uzağa git.' dedi. Koşmaya başladım korkuyordum. Kapıdan çıktım ve çıkar çıkmaz 2 el atış sesi duydum. Artık annem ve babam yoktu. Babamla arkadaş gibiydim. Onun artık olmadığını düşünemiyordum. Sokak boyunca koştum ve yerde yatıp ağlayan Anna'yı gördüm. Yanına gittim, sarıldı. 'Gidelim buradan Henry. Ne olur. Ölmek istemiyorum.' dedi. Kaldırdım. Elinden tutup koşmaya başladım. Kasabadan çıktık ve New York'a gitmenin bi yolunu bulduk. At ile gidecektik. Bir adam bizi 40 dolar karşılığında götürecekti. New York'a gelmemizin sebebi, Anna'nın amcasının Bronx'ta yaşamasıydı. Amcasının yanına yerleştik. Bir kaç yıl sonra Anna ile evlendik. Ben silahçı dükkanında çalışıyordum. Aylık bakımlar yapar, silahları satardım. Burayı işleten adam bana yeteri kadar para veriyordu. Anna ise okuyordu. Avukat olacaktı. Ailemizi yok edenleri böyle cezalandırmayı planlıyordu, ama sadece planlayıp düşünüyordu. Tüm ülkedeki mafyaları içeri tıktırıcaktı güya. Tanrım, ne kadar salakça bir düşünce... Bir yıl sonra mezun oldu. Ortalıkta benim bilmediğim birşey vardı. Şüpheleniyordum. Eve benden sonra geldiği günler oluyordu. Bir gün gereksiz sebeplerden ötürü tartıştık ve beni terk etti. Yüzüğünü suratıma fırlatıp. 'Siktirip gidiyorum! Yüzümü göremeyeceksin!' dedi ve kapıyı çarparak çıktı evden. Bir kaç gün bekledim. Ulaşmayı denedim. Bir yıl boyunca haber alamadım ve aldığımda çok geçti. New Jersey'de bi erkekle yaşıyordu. Benden ayrılmıştı. Ben o sırada sigaraya başlamıştım. Sigaranın ilk aylarında yaşadığım öksürmeler geçmişti. Hergün daha fazla içiyordum. Kaçak içkiler, Kartonlarca Lucky Strike'lar alıyordum. İki sene sonra ise Ford'umu almıştım. Taksicilik yapıyordum, sigara ve alkol bağımlısı olmuştum. Taksiciliğim uzun sürmemişti. 1932 Aralık'ta tüm hayatım değişmişti. Artık mutluydum ama sigara alkol sorunum vardı."

            Bunları Frank'e anlattım. Çok iyi anladı ve bende birşeyi anladım. Frankie de birşeyleri gizliyordu. Oda geçmişinden kaçıyordu. Omzuma dokundu ve gülümsedi. 'Frank, ben kalksam iyi olur artık.' dedim. Tabi dedi. Arka kapıdan çıktım ve garaja girdim. Yepyeni arabama atladım. Bar'ın ön kapısına geldim. Barmen Danny, benden kız kardeşini evine bırakmamı istedi. Bende reddetmedim. Kapıyı açtı. Adının Sally olduğunu söyledi. Memnun oldum dedim ve evine doğru yola koyuldum. Vardığımda yavaş bi şekilde durmuştum. Sally'nin benden hoşlandığı ortadaydı. Bana baktı, elimi tuttu ve dudaklarıma bir öpücük kondurdu. 'İyi geceler Henry.' dedi bende iyi geceler diledim. Sanırım ondan hoşlanmıştım. Farklı bir kızdı. Siyah dalgalı saçlı, iri göğüslü ve ince belliydi.

Gece yapıcak başka birşey bulamamıştım. Güçlendirilmiş motorlu bir Ford'a sahip olmanın neşesiyle bastım. Eve geldim. Hergün tekrarladığım gibi bir kadeh viskim ile, sigaramı içtim ve yattım...  

Salvatore AilesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin