Tuzak
________________Jimin ve Joon haklı olabilirlerdi. Baştan beridir belki de onları dinlemeliydim. Geç kalmış sayılmam aslında.
Sadece, düşünüyorum.
Küvetten aşağıya doğru kaydırdığım bedenimi suyun içerisinde rahatlatırken düşünüyordum. Ve yapılabilecek tek doğru şeyin ay yüzlünün canını kendi ellerimle almak olacağının kanaatine varıyorum.
"Bunu yapacak olursan, pişman olacaksın."
Seokjin'e bakıp gülümsedim. Ardından ensemi küvetin kenarına yerleştirip tavandaki yansımamla bakıştım.
"Yarın bir ziyafet çek Taehyung!" Joon'un kahkahalarına eşlik eden Jimin kadar kirli gülümsemem beni bile korkutmuştu doğrusu.
O aptal herif beni herkesin önünde küçük düşürmüştü ve mahkemede aleyhime şahitlik yapmıştı. Neyseki, yetersiz...daha doğrusu ellerinde delil bulamadıkları için serbest bırakılmıştım. Yani anlayacağınız o ki, ihaneti iliklerime kadar yaşamıştım. Jeon Jungkook, bana ihanet etmiş ve damarıma basmıştı. Ona ne yapabileceğimi tahmin bile edemeyecekti.
Aptal.
"Kim..."
Küvette dikleşip oturur pozisyonu aldım. Küvetin dışından bana doğru düz bir ifadeyle bakan Yoongi ile karşılaştım. Tok ve otoriter sesi bir kez daha zihnimi bulanıklaştırmıştı.
"Bunca zaman sebepsiz yere öldürdün. Şimdi ise intikam adına bir ateş yakacaksın."
Hilâllerimi çatıp onu iyice bir dinledim. Olabildiğince dikkatli.
"İnan bana, yakacağın ateş sadece onu değil, seni de tutuşturacak. Biraz daha bekle, fırsat ayağına geldiğinde silahını hazırla."
Şimdi ise tüm bedenim küvetteki suyun dibini boylamıştı. Ve Min Yoongi beni bir kez daha öldürmüştü.
II
"Senin adına çok üzüldüm. Tanrım Kim, nasıl bir rezillik bu böyle?!"
Beni utandıracak derecede aptalca hareketleriyle Hoseok her zaman olduğu gibi formundaydı. Hem görünüşüyle, hem de o hareketleri kişiliğiyle.
Dostum olmadığını biliyordum ve o ise beni dostu olarak görmekten bıkmayacaktı. Elindeki bastonuyla etrafta dolaşır ve parası sayesinde kadınlar onun kucağına düşüverirdi. Benim tipim değildi Hoseok. Bu zamana kadar onu da öldürebilirdim ama o gerizekalı yaşamayı hakediyor. Evsizlere yaptığı bağışlarla cidden, hakediyor. Ama bilime dair katkısı olacağını düşünmem. Veyahutta sanata. Tek yeteneğinin yatakta olabileceğini iddia etmişliği bile var.
Manyak herif.
"Neyse ben gidiyorum, burası hatun kaynıyor."
Omzuma sertçe, 'dostane' şekilde vurup yanımdan ayrılmıştı. Ben ise buraya geldiğimden beri gözüme çarpan, acayip derecede canımı sıkan şahısa odaklanmayı sürdürmüştüm. Bakışları çekiciydi, görünümü ise sevimli. Simsiyah saçları vardı ve gözleri hafif kısıktı. Ama bana baktığını anlayabiliyordum. Dudakları ise iriydi.
Tanrım, Jimin'e fena halde benziyordu.
Bakışmayı sürdürdük. Bir süre sonra garsonun tekinden şampanyayı kapıp kalabalığın arasına karıştı ve gözden kayboldu. O esnada ise sigara yakmayı tercih ettim. Bu kalabalık ortamda bulunmanın vermiş olduğu bunaltı canımın sıkılmasına yetiyordu. Alttarafı sanat camiasındaki başarılı sanatkârları ödüllendireceklerdi.
"Merhaba."
Havadaki gri dumana doğru üfleyip görüş alanımı netleştirdim. Karşımda ise benden kısa, yarım saattir bakıştığım adam dikilmiş gülümsüyordu. Muazzam bir aurası vardı. Bana birilerini hatırlatmıyor değildi.
"Merhaba, Bay...?"
Şampanyanın tekini bana uzattı. Kısılan gözlerini incelerken.
"Yong, Yong Seul."
Tebessüm ederken kısılan ela gözlerinin içerisine odaklandığım müddet, şampanyayı kapıp bir yudum aldım. Aldımdan dudağımın kenarına bir dil darbesi atarken Seul işe bakıştım.
Kirpiklerinin altından bakarken ve gözlerini kırpıştırırken, fazla sevimli gözüküyordu. "Siz Bay Kim, uzun süredir beni izliyorsunuz." Keman sesi bir anda yükseldiğinde onu duyabilmek adına eğilmiştim. Benden birazcık olsa kısaydı ve yaşça küçük olduğu belliydi.
Giyim tarzı ise genç işiydi. Asillikten uzakta, tam anlamıyla lolita tarzıydı. Acayip çocuksu ve çekici görünümü beni etkilemişti doğrusu. "Bende beni izliyorsun diye düşünmüştüm." Kulağına eğildiğim sırada kalabalığın arasında, tam da bana bakmakta olam bir simayla karşılaşmıştım.
Onun iğrenç yüzünü kazımayı istiyordum. Aptal herif.
"Burası fazlasıyla gürültülü Bay Kim, sessiz bir yere geçelim?"
Yüzümü onun yüzüne hizaladığımda, naçizane gülümsemesine karşın düz ifademi olabildiğince onunkine benzeterek karşılık verdim. Bir süre birbirimize bakarken, gözlerinde kendi aksimi gördüm. Ürkütücü bir görünüşüm olduğunu düşünüyordum. Bugünkü davete hiç önem göstermediğimi söyleyebilirdim.
"Beni izle."
Ona arkamı dönüp beni takip etmesini sağlamıştım. Kalabalığın arasından sıvıştığımızda kendimizi devasa bir salonda bulmuştuk. Akabinde onu koridora doğru götürdüm. Koridorun sonunda bir cam vardı. Oraya vardığımda topuklarımın üzerinde dönüp ona odaklandım.
Sevimliydi.
Onu akşam yemeğim yapabilirdim fakat bu tuzağa düşmeyecektim. Evet, düşmeyecektim.
"Evet Seul, kaç yaşındasın?"
Merak ediyordum. O kadar küçüktü ki.
Bir bebek siması vardı suretinde.
Ve sorduğum soruyla gülmüştü. Biraz da afallamıştı. "Neden bunu merak ediyorsunuz?" Ceketimin iç cebinden çakmağımı çıkartıp sigara paketini elime aldım. İçerisinden bir dalı alıp dudaklarıma yerleştirdim. Bu işlemleri yaparken onun ne dediğini umursamıyordum bile.
"Sana kaç yaşında olduğunu sordum."
Boğazına kayan gözlerimden, yutkunduğunu anlayabilmiştim. Sert bir yutkunmaydı. Ve ikimizde büyük bir ciddiyete bürünmüştük. "Otuz." Dumanı tavana doğru üflediğim vakit yüzümde bir tebessüm oluştu. Ben iyi bir ressamdım. Otuz yaşındaki birinin portresini elli kere çizmişliğim olduğundan, o çocuk yirmi yaşında birinin yüz çizgilerine sahip değildi.
"Saçların fazlasıyla parlaklar, kaz ayakların bile yok. Yüzünün hiçbir yerinde kırışıklık yok. Bebek kadar masum bir yüzün var,"
Derincene çektiğim dumanı üflememin ardından devam ettim.
"Ses tellerin ise...ah on sekize yeni bastığın belli evlat."
Düz ifadesini aklıma kazımıştım. Yüzünün rengi değişmiş gibiydi. Gergin görünüyordu üstelik.
"Senden yalan söylemeni ve beni ayartmaya çalışmanı isteyen kimdi, evlat? Söz veriyorum, aramızda kalacak."
Boğazını temizledi. Başını çevirip koridorun sonuna bakındı, sonrasında ise bana doğru yaklaşıp kulağıma eğildi.
"Dedektif."
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐌𝐈𝐓𝐀𝐓𝐄 𝐆𝐎𝐃
FanfictionZinadan başladım. Farklı zevklerin tadına varmak istedim. Aradığım şeyi her bedende denedim. Her gün bir başkasıylaydım. En sonunda zevkin doruğuna ulaşacağım bir şeyin farkına vardım. O kırmızıydı. Ve ben kırmızıyı en sevdiğim şeyde kullandım. Tan...