2 -Soğuk-

26 2 1
                                    

Etraf çok soğuk, karanlık... Sanki tek başımayım, yanımda dokunacak, hissedecek kimse yok. Donuyorum ve bedenim artık bu soğuğa daynaamıyor. Parmak uçlarımın çatlamasını hissediyorum, ayak bileklerimin, kollarımın, yüzümün... Soğuktan çatlıyorum ve yapabileceğim bir şey yok. Bana yardım edecek kimsem yok...

Karadelikte kaybolmuşluğun sınırını yaşıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece, sadece korkuyordum. Soğuğa dayanamayan bedenim mavileşmeye başlamıştı. Soğun sert etkisi kıyafetlerimin bir taraflarının yırtılmasına neden olmuştu. Ayağımdaki bir bot karadeliğe çekilirken düşmüştü. Ve yüzümde anlam veremediğim aptal bir gülümseme vardı. Karanlığın içinde gözlerim de artık bitkin düşmüş ve kapanmıştı...

Gözlerimi zorla açabildiğimde sanki göktaşı düşmüş ve patlama yaratmış gibi açılan bir delikteydim. Her tarafım yara içindeydi ve hala soğuktum. Gözlerimi tamamen açabildiğimde nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Noluyordu? Burası neresiydi? Neden anlam duyamadığım bi korku içimi yiyordu? Bunları düşünürken başımın ağrımaya başlaması ile düşünmeyi kestim...

Bir ormandaydım ama garip olan bir şey vardı. Normal bir orman gibi değildi. Ağaçlar kahverengi ve yapraklar yeşildi. Toprak ise kahverengi ve nemliydi. Başımın yavaşça havaya kaldırdığımda Ay'ı ve yıldızları görmüştüm. Ay... Eskiden her şeyi ona anlatırdım. Acaba benimle konuşur muydu?

Hızlıca ayağa kalktım ve aya bakmaya devam ettim. Zıplayıp ellerimi salladım.

-Hey! Beni duyuyor musun? Ay, yardım et kayboldum. Burası da neresi? Neredeyim? Buraya nasıl geldim? Tom... O nerede?

Ay sadece ışık yaymaya devam ediyordu. Yalvaran ve çağresiz bir ifade ile ona baktim.

-Lütfen Ay. Sana çok ihtiyacım var...

Hüzünle başımı eğdim ve gözümde birikmiş olan yaşların yanaklarımdan aşağı süzülmesine izin verdim. Sonra bir rüzgar esti. Soğuk bir rüzgar. Eserken kulağıma fısıltı gibi bir ses geldi,

-Dünya'dasın...

Ne Dünya mı? O masallarda adı geçen ve 'insanların' yaşadığı Dünya. Hani şu düzenbaz, sahtekâr ve kötümser 'insanların' yaşadığı. Ama burası sadece bir efsane değil miydi? Gerçek olamayacak kadar kötü bir yer...

Orman farzettiğim yerde ilerlemeye başladım. Ben ilerledikçe yukardan küçük küçük ıslak şeyler gelmeye başladı. Benim gezegenimdeki yeşil yağmura benziyor. Sanırım bu da onun mavi hali. Neden herşey bu kadar garip burada?

Yoluma devam ettim. Ve hala şu aptal mavi ıslak şeyler yağmaya devam ediyordu. İlerde kahverengi ağaçtan yapılmış bir ev gördüm. İki katlıydı. Çatı katındaki pencere yuvarlaktı. Aynı benim evim gibi...

Kahverengi ağaçtan eve yaklaştım. Artık pencereye çok daha fazla yakındım. Yavaşça pencereden içeri baktım. Sarı bir şey tavanda ışık saçıyordu. Benim gezegenimde böyle şeyler yok çünkü zaten gezegenimiz her zaman karanlık ve biz karanlıkta görebiliyoruz. Sonra gözlerimi büyüleyici ışıktan alıp aşağı indirdim. Bir koltuk vardı ve üstünde bir şey hareket ediyordu. Aslında bana yapı olarak çok benziyordu. Bir dakika yoksa bu o 'insanlardan' biri mi?

Ondan uzak durmalıyım. Onlar sahtekar, onlar kötü sadece zarar vermeyi bilirler. Hikayelerde bahsedilen 'dünya' gerçekse eğer bu insanlar da bir o kadar gerçek yani demek ki hepsi kötü...

İki çift gözün bana baktığını hissettim ve hemen kafamı eğdim. Yere oturdum ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. Ne yapacağım? Nasıl kaçıcam? Kaçsam nereye gidebilirim ki-... Bir dakika o ayak sesi miydi? Başımı kenara çevirmem ile 'insanı' yanımda gördüm. Elinde ışık saçan bir şey vardı. Hayır sanırım bana zarar vericek!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 11, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KaybolmuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin