Evvel zaman içinde, yıllar yıllar önce. Dördü var biri yokmuş içlerinde.
Açlık denen canavar ayırmış beş kardeşi birbirinden!
Kimden bahsettiğimi merak ediyorsanız eğer sizde, kulak verin acı hikayelerine.Lucas, Marcus,Darwin ve Emanuel onların adı.
Dördü de ebediyen dünya ile kavgalı.
Bir gün ıssız caddelerden geçerken, onların ayak izine rastlarsanız eğer, çekin gidin sizde diğer herkesin yaptığı gibi!Günlerden bir gün, kalabalık bir cadde de tek sıra halinde yürürken dört kardeş.
Aralarından en küçüğü olan Lucas işitmiş kalabalığın haykırış seslerini!
Üçü de merak etmiş küçük Lucas'ın duyduğu büyük heyecanın nedenini.Dördü de yaklaştığında seslerin geldiği yöne.
Duvarda asılı duran beyaz bir kağıt parçası çarpmış bu kez de Marcus'un göz bebeklerinin tam da içine!
Fakat görünen o ki Zavallı Marcus, bilmiyormuş okuma yazma!
Okuyamamasının tek nedeni bu muydu ki acaba?
Açlıktan gözleri kararıyordu genç Marcus'un.
Kağıdın üzerinde yazanları, uçsuz bucaksız bir siyahla kaplanmış olarak görmüştü saniyeler içinde.
Belki de sebebi buydu kağıtta yazılanları okuyamamasının.Başına yerleştirilmiş şapkayı bir hamleyle kavradı Marcus, diğerlerinin tam da önünde.
Şöhret sahibi insancıkların yaptığı gibi.
Bu demek oluyordu ki, deneme sırası ortanca kardeş Darwin'e gelmişti.Darwin yuvarlak gözlüklerini, donmak üzere olan parmak uçlarıyla yukarıya doğru hafifçe kaldırdığında, nihayet net görebilmişti hareket edecekmiş gibi duran yazıları.
Bir Tiyatro oyununun olacağını haber veriyordu onlara bu neşeli harfler.
Harfler o kadar neşeliydi ki, utanmasalar dans edeceklerdi bu dört kardeşin karşısın da!Darwin gözlükleri yeniden burnunun üzerine indirmişti şimdi de.
Hemen ardından ise süresi dolmuş gibi geriye çekildi birden bire.
Abileri ve kardeşi merak ediyordu böyle davranmasının sebebini.
Neyi haber veriyordu ki bu ruhsuz kağıt parçası insancıklara?Marcus:
Öğrendin mi sevgili kardeşim o kağıtta ne yazdığını? Neden İnsancıklar bugün bu kadar heyecanlı? Biliyorsun ki onları memnun etmek, biz insanları memnun etmekten bin kat daha zordur!Lucas:
Söyle bize! Bir yerde bedava mutluluk mu dağıtıyorlar yoksa? Öyleyse boşuna harcamayalım değerli vaktimizi, biz insanlara bir tane bile mutluluk kalmaz insancıkların bulunduğu yerde! Haydi gidelim buradan hemen, bizim mutluluğumuzu almaya gelmeden!Emanuel:
Yoksa keder mi dağıtıyorlar buralarda bir yerde? İnsancıklar, onlar her zaman kendilerinde olmayanı tatmak isterler ne pahasına olursa!Lucas:
O zaman durup bekleyelim saatlerce burada! Belki bizim Kederimizi de almaya gelir insancıklar, bize acırlarsa.Darwin:
Değerli abilerim ve biricik kardeşim! Söyleyin sakin olsun her birinizin yüreği.
Burada yazan tek şey, kasaba da bir tiyatro oyununun duyurusu sadece.
Tüm İnsancıkların kalbi burada atacakmış bu gece!Marcus:
İnsancıkların biz zavallılara oynattığı görünmezlik oyunu gibi bir oyun mu bu sevgili kardeşim, soruyorum sana!Lucas: Tek bir fark olacak bu gece! Onlar gerçek bir sahnede akıtacak yalanlarını ağızlarından yerlere. Sahne ışıltıları içinde Krallarının varlığını övecekler her biri. Kendi yarattıkları sahte kederlerine tapınacaklar belki de!
Darwin: O halde hadi biz de girelim şu kapıdan içeriye! Davetsiz konukları olalım bu gece İnsancıkların. Sefillerin hikayesini para için çalışan sahtekar bir aktörden değil, gerçek insanların ağzından dinlesinler bir kez de!
Emanuel: Fakat bu nasıl olur ? Bu Kılık kıyafetimizle bizi içeriye davet ederler mi sandın sende!
Darwin: Oyunun başlamasına daha bir saat var sevgili kardeşim! İnsancıklar da kendi içinde sınıflandırılıyorsa bilmelisin ki, içlerinde en çok kendini övenler aktörlerdir işte! Diğerlerini bekletmeyi sever böyleleri.
Marcus: Onlar gelmeden içeriye girebilirsek ne mutlu o zaman bize! İnsancıklar her birimizi sanarsa aktör, işte o zaman aldırmazlar kılık kıyafetimize.
Lucas: Dünyanın dört bir köşesine yayılmış ufak tefek insancıklar yığını...
Emanuel: Söylediğimizde dinlemediler.
Marcus: Yazdığımızda ise okumadılar.
Darwin: Fakat sahnedeyken izleyecekler bu defa bizi! İnsancıkların Gözlerinde ki yalan perdesini kaldıracağız bu gece, dünyanın tüm acımasız gerçeklerini öğretebilmek için her birine!
Emanuel: Haydi kardeşlerim hazırlanın bir an önce, İnsancıklar ile savaşmaya gidiyoruz tüm var gücümüzle!
Darwin: Fakat sanmayın onlarla savaşırken alçaklar gibi kılıçlarla oklarla kuşanacağımızı! Bizim tek silahımız, dilimizin ucunda biriken keskin sözcüklerimiz olacaktır! Onların kararmış kalplerini kendi yalanları ile hançerleyeceğiz!
Emanuel: İnsancıklar gerçeklerin ölümcül darbesi ile bir kez yaralandıklarında, artık ebediyen iyileşemez bir halde bulacaklar birbirlerini!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNSANCIKLARIN DÖRT GÜNAHI
General FictionOnlar... işte onlar. Dünyanın dört bir köşesine yayılmış ufak tefek insancıklar yığını... Söylediğimizde dinlemediler Oynadığımızda izlemediler..... Yazdığımızda ise okumadılar.. Ve en önemlisi de; Öldüğümüzde hissetmeyecekler. Acizlikleri, her geçe...