BÖLÜM 14

60 2 0
                                    

Gözlerimi açtığımda karşımda bir boy aynası vardı. Hala bağlıydım. Kıyafetlerim yırtılmış, gözlerimin altı mosmor olmuştu. Etrafıma bakındım. Yalnızdım. Arkama doğru çapraz bir şekilde koyulmuş bir ayna daha vardı, önümdeki aynaya yansıyordu. Sırtımın yansımasına baktım. Her yeri kırmızı kabuk bağlamıştı. Sırtımı dikleştirmeye çalıştım ama çok canım yanıyordu. Bileklerime baktım. Aynı sırtım gibi kırmızıydı. Hareket ettikçe canım daha çok yanıyor ve kan akıyordu. Saçlarım dağılmıştı ve açtım. Ryan olsaydı şimdi bana yemek getirirdi… Ryan… tüm insanlar iyi değilmiş… Keşke evden hiç ayrılmasaydım. Onları çok özlüyordum. Ama orda olmam yalnızca Ryan’ı üzüyordu. Onun üzülmesine dayanamazdım. Onun üzgünlüğü benim canımı daha çok acıtıyordu. Peki neden bu oluyordu? Neden onu her görüşümde kalbim boğazımda atıyordu, neden bayılacak gibi hissediyordum kendimi? Kapının sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Gelen Fisher’dı. Bana baktı ve gülümsedi. Neden gülüyordu ki gülünecek bir halim yoktu!!!

-          Günaydın bebeğim. Sırtın nasıl? Sanırım daha iyisin, dedi ve bana bakıp güldü. Sinirle ona döndüm.

-          Bana ne yapıyorsun?! Neden?! Benimle sorunun ne? Sana ne yaptım ki?! Sen aptal, bencil ve kötü bir insansın!!!

Yalnızca güldü ve bana yaklaştı.

-          Anlaşılan tekrar kırbaç istiyorsun, ha?

-          Yo hayır!!! HAYIR!!!

Bağırmalarım hiçbir işe yaramadı. Sırtıma vurdukça canım yanıyordu.

-          Aynaya bak! İzle kendini bak nasıl kan akıyor sırtından! Biliyor musun bunları kameraya çekiyorum! Ryan da izleyecek! Hadi çığlık atsana! Ağlamak bir işe yaramaz! Ben bağırmanı istiyorum!

Dayanamıyordum nefesim kesiliyordu. Dışarıdan gelen bağırma sesleri duydum. Seslerin başlamasıyla Fisher daha güçlü vurmaya başladı. Acı içinde kıvranırken kapı açıldı. Gözlerim buğulanmıştı, göremiyordum.  Sesler kulağımda yankılanıyordu. Anlayamıyordum. Aynadan kendime bakmaya çalıştım. Burnumdan kan akıyordu. Arkada kavga eden birkaç kişi vardı. Birden bileklerimde bir rahatlama hissettim ama hala acıyordu. Sırtıma soğuk bir şey çarptı sanırım yere düşmüştüm. Sonra o tanıdık kokuyu aldım. Ryan’dı bu kokunun sahibi. Ona bakmaya çalıştım ama göz kapaklarım çok ağırdı, gözlerimi açamadım.

-          Ryan, diyebildim ama sesim bir fısıltıdan farksız çıkıyordu. Kulağımda uğuldayan seslerin arasında yalnızca Ryan’ın “… dayan Ena!.. seni kurtaracağım!...” dediğini anlayabilmiştim. Ve geriye hiçbir şey kalmamıştı. Ne duyuyor, ne konuşuyor ne de görüyordum ve bilincim tamamen kayboldu.

Uyandığımda tuhaf kokan, her yeri beyaz olan bir odadaydım. Etrafıma bakındım ama sırtım acıdığı için dikilemiyordum. Pencerenin önünden gelen bir ses duyup kafamı çevirdim. Bu Ryan’dı. Gözlerini ovuşturarak yanıma geldi ve yatağımın kenarına oturdu. Gözlerine dikkatle bakınca kırmızı olduğunu fark ettim. Elini yanağıma koydu ve okşadı. Gözlerinden yaşlar akıyordu, neden ağlamıştı?

-          Ena… beni o kadar çok korkuttun ki… burada yalnızsın gidecek bir yerin yok, kimseyi bilmiyorsun ve evden kaçıyorsun. Sabah seni yatağında göremeyince deliye döndüm, hemen evden çıkıp sokakta çığlık çığlığa adını haykırdım. Ama seni ne gören vardı ne de bilen. Ena… öleceğimi sandım… sensiz kalmak beni öyle tüketti ki her yerde seni aradım ama yoktun… sonra aklıma Fisher geldi. Seni aklına koyduğunu biliyordum ama telaştan aklıma bile gelmedi. Ena yapma, n’olur bir daha gitme yalnz bırakma beni…

Bana şefkatle ve anlayamadığım başka bir hisle bakıyordu ama o hissin ne olduğunu bilemiyordum. Bildiğim tek şey kötü olmayışıydı. Demek Ryan beni düşünmüştü. Bana kızmıştı, üzülmüştü ama beni merak etmiş ve kurtarmıştı.

-          Ryan… Ben gitmek istemedim… Yani… senden ayrılmak istemedim ama mecburdum…

-          Neye Ena?! Sen gitmeye asla mecbur değilsin! Sen benim Ena’msın yanımda kalmalısın ki seni koruyabileyim. Yanımda olmazsan ne seni korurum ne de kendimi. İstediğin zaman gidersin ama haberim olur. Gitmeye mecbur değilsin seni buna mecbur edecek kimse yok ki Ena! Benim yüzümden mi?... Sana o gece kızdığım için mi gittin? Ben sana kızmadım kendime kızdım Ena… yalvarırım bi cevap ver.

Gözlerinden daha çok yaş akmaya başladı ben de kendimi tutamıyordum, onunla birlikte ağlıyordum. Neden anlamamıştı? Onun üzülmemesi için gittiğimi neden anlamamıştı?

-          Ryan… ben… sen üzülme diye gidiyordum. Orda kalsaydım üzülürdün diye gittim. Kendime kızdım… seni üzmemeliydim… sen çok iyisin, sana mutluluk öyle yakışıyor ki seni üzmeye hakkım olmadığını düşündüm.

-          Ena… sen beni üzmezsin ki. Ben ne yaşıyor olursam oluyum senin yanımda olman bana huzur ve mutluluk verir.

Bana derin derin baktı sonra da eğildi ve bana sarıldı. Bu sarılış o kadar huzur doluydu ki! Tüm ağrılarımı geçirmiş ve beni mutlu etmişti.

-          Sen yanımda olmayınca çok korktum Ryan. O adamların beni öldüreceğini sandım. Seni tekrar görememekten korktum. Sesini duyup sana veda edemeden öleceğimi sandım. Ama sen beni buldun. Beni kurtardın.

-          Sen olmasaydın Ena… ben de çoktan ölmüş olurdum. Seni bulamasaydım ben de ölürdüm… dayanamazdım ki senin yokluğuna…

-          Ryan… ben çok tuhaf hissediyorum… yani, mutlu, heyecanlı gibi ama çok farklı çok fazla Ryan. Anlıyor musun? Sanki sen yanımdayken havada uçuyorum ama sen olmayınca ölümün eşiğinde gibi. Sen yokken sürekli aklıma geliyorsun seni merak ediyorum. Ama korkuyorum da sana bir şey olduğunu düşünüyorum… sonra sen geliyorsun ve tüm bu düşüncelerim dağılıyor yine mutlu oluyorum.

-          Biliyorum Ena… aynılarını ben de hissediyorum. Buna aşk deniyor.

Aşk! Bu kadar güzel bir his miydi aşk. Okyanusta insanların hep bu aşk yüzünden acı çektikleri söyleniyordu. Aşk kötüdür diyorlardı, ama öyle değilmiş… Ryan sarılmayı bıraktı ve biraz geri çekildi.

-          Nasılsın Ena? Daha iyi misin, sırtın hala acıyor mu? 

-          İyiyim. Sadece sırtım biraz ağrıyor hareket ederken deniz tarağı batıyor gibi oluyor ama hareket etmezken iyiyim.

-          Peki… sana başka bir şey yaptılar mı?

-          Hayır. Bir süre bi odada bağlı kaldım. Sonra büyük odaya götürdüler ve sırtıma bunu yaptılar… Ryan diğer insanlar neden kötü? Bana bunu neden yaptılar?

-          Bütün insanlar kötü değil Ena… ama böyle kötü olanları da var. Ena, bu bana anlattıklarını polise de anlatabilir misin? Böylece onları yakalayabilirler.

-          Anlatırım… ama… polis ne?

Sözlerim çok hoşuna gitmiş olmalı ki güldü. Yüzü gülmekten kıpkırmızı oldu.

-          Ena… onlar kötüleri yakalar ve bize yardım ederler, konuşması bitince gülmeye devam etti. Öyle çok gülüyordu ki nefes nefese kalmıştı.

-          Sakin ol Ryan! Nefes al biraz kıpkırmızı oldun!

-          Tamam meleğim. İyiyim ben… ah Ena ah. Seni deli minik su kızı. Beni çılgına çeviriyorsun. Sana doyamıyorum Ena, bana yaklaştı ve yüzüme doğru eğildi. Kalbim çıkacaktı biraz sonra. Gözleri o kadar güzeldi ki bana okyanustan daha güzel hissettiriyordu bakışları. Yüzüme doğru yaklaştı, yaklaştıkça kalbim daha çok çarpıyor aynı zamanda duracakmış gibi oluyordu. Yanımdaki makinenin sesleri aynı kalbiminkilere benziyordu. Ryan gülümsedi ve geri çekildi.

-          Seni öpseydim heyecandan ölürdün herhalde. Ah Ena… aşkım. Bilmiyorsun ki. Benim kalbim de sana yaklaştıkça böyle atıyor, dedi ve elini kalbimin üzerine koydu. 

KARAYİPLERİN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin