Sabah uyanır uyanmaz kızlarla olan grubumuza girdim. Okulun açılmasına az kalmıştı ve biz okul açılmadan önce on beş kere buluşmak için söz vermiştik. Bu on beşinci buluşmamız olacaktı biz öyle 'ayyyy bebeğim, birtanem, hayatım' gibi konuşmayız. Biz on beş kere buluşmak için bir sebebimiz var birbirimizi unutmamak için çok zekiyiz değil mi? Bulunacağımız yeri belirledikten sonra hazırlanmak için yatağımdan kalktım dolabımi açtım ve yine aynı manzara annem yine alışverişe çıkmış ve bir suru şeyler almış dolabima koymuş. "Hayal annen seni çağırıyor." Bu bizim evdeki hizmetli melahat abla bu kadının tontiş yanaklarını sıkmaya bayılıyorum. "Tamam tontiş ablam." Melahat abla yüzünü buruşturup odadan çıktı. Bu sefer yanaklarını acıttım galiba olsun hakkını vermemiz lazım o tontiş yanakların. "Ne giyeceğim ben ya?" Bu kıyafetlerin hepsi absürd kıyafetler mesela; adını söyleyemediğim pembe tonundaki elbiseler, fosforlu kalemden fırlamış sarı kıyafetler ve annem sarıdan nefret ettiğimi biliyor. Sarıdan nefret etmemin bir hikayesi var öyle çok uzun bir hikaye değil, benim eskiden hoşlandığım çocuğun en sevdiği renk sarıydı ben de bu yüzden her şeyi sarı alıyordum bana onu çağrıştırıyordu. Sonra o bana hakaretler etmeye başladı her gün ağladım. Tam bir buçuk sene sonra onu aklımdan çıkarmaya başladım ve artık sarı gördüğümde sadece nefret duyuyordum, sevgiye dair hiçbir şey kalmamıştı. Bundan mutluyum çünkü onu asla aklımdan çıkaramayacağımı düşünüyordum. "Acaba gelmeyi düşünüyor musun?" Allah kahretmesin! Saat dördü geçmiş. "Ya tamam kuşu geliyorum, biraz geç kalacağım ama."
"Zaten geç kalacağın kadar geç kaldın seni bekliyoruz çabuk ol." Ve telefon yüzüme kapanır.
"Anne!" Babamın uzun tshortlerinden birini giyeceğim çünkü annem bütün uzun tshortlarımı görevliye verdiği için. "Anne!" Yüzüncü defa daha seslenmeme rağmen hala ses yok. "Özge."
"Buyrun Hayal Hanım."
"Annemi gördün mü?" Endişelenmeye başladım çünkü annem hiç bana haber vermeden bir yere gitmezdi. "Bana alışveriş merkezine gideceğini söyledi ve size bildirmemi söylemişti unutmuşum, özür dilerim Hayal Hanım."
"Sorun değil özge. Neyse görüşürüz."(Ada'nın gözünden)
"Uykum var!" Çisil alışveriş merkezine geldiğimizden beri en son saymayı bıraktığımda otuz iki kere 'uykum var' demişti. "Çisil bak ilerde mobilyacı var reyonda yatak var git orada öl." Yasemin yine söylenirken Çağla düşünüyordu. Bu kızı ilk defa bu kadar derin düşünürken görüyordum. Koldan dürtüp kaş göz hareketiyle ne olduğunu sordum. Bana boşver dercesine omuz silkti, ama ben bunu öğrenirim sadece şimdi değil. "Hayal bir gelsin ellerimle onu öldüreceğim. Ya bir insan bu kadar geç kalır mi?" Gerçekten, biz ona haberler vereceğiz o nerelerde. Çağla konuşmaya başladı ama sanki bir şeylerden dolayı tereddütleri vardı. "Dün ben Bulut'u gördüm." Yasemin dalgaya alarak, "oha nasıl olur?" Diye söylendi. Çağla ciddi bir şekilde bize bakarak konuşmaya başladı. "Yasemin şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle, Bulut'u iki gün önce bir markete giderken gördüm. Marketten çıktığında iki tane takım elbiseli adamla konuşurken gördüm. Birisinin belinde silah vardı, Bulut'a bir şeyler diyip para vediler." Herkes dikkatle Çağla'yı dinledikten sonra şoku ilk atlatan ben olmuştum. "Bir şey duydun mu peki, yani konuşulanlardan?" Çağla sanki söylemek istemiyormuş gibi sustu ama belli ki bunun önemli bir şey olduğu bildiği için konuşmaya başladı. "Hayal'in ismini duydum." Hepimiz donmustuk ve Yasemin korkarak sordu. "Başka ne duydun?"
(Hayal'in gözünden)
"Beni özlediniz mi kankiler?" Yüzlerinde sanki endişeli bir ifade vardı. Sanki yarın ölecekmişim gibi bakıyorlardı. Acaba cidden yarın ölecek miyim? "Hadi ama bana neden böyle bir şekilde bakıyorsunuz ölecek miyim?" Yasemin bile bana ağlayacakmış gibi bakıyordu. "Gerçekten bir şey mi oldu?" Endişelenmeye bile başlamıştım. Sanki birine bir şey olmuş da bana haber vermek istiyorlar gibi. Yasemin yavaş yavaş sırıtmaya başladığında hala ne olduğuna anlamayan ben melul melul etrafa bakmaya devam ediyordum. "Ya seni nasıl kandırdık ama altına edecektin neredeyse." Yasemin gülerken kızlarda gülmeye başladı ama ne kahkaha atıyorlardı ne de içten bir şekilde gülüyorlardı. Çok sorgulamak istemedim çünkü ne bu zamana kadar ben kızları zorlayarak bir şey anlatırdım, ne de kızlar benden bir şey sakladı. "Kızlar benim eve gitmem lazım." Çağla ayağa kalkıp bahane olarak ağzında bir şeyler geveledikten sonra hızla yanımızdan uzaklaştı. "Ne oluyor? Ne bu halleriniz?" Kızlar birbirine baktılar ve en sonunda Yasemin bana dönerek baktı. Acaba senden çok önemli bir şeyler mi saklıyorlar? Yine iç sesimin saçma düşünceleri. "Hayal-"
Ve o yüce ses, en heyecanlı anlarda duyulan ses, telefon sesi. Meriç ağabeyim arıyordu ve Mert ağabeyim ise mesaj yağmuruna tutmuştu. "Alo ağabey n'oluyor?" Ağabeyim hızlı hızlı nefes alıp veriyordu ve konuşmakta güçlük çekiyordu. Ama en sonunda ağzından bir söz döküldü. "Hayal, babam," dedi ve sustu bir şey söylemedi ve ben çıldırmak üzereydim. "Babam ne ağabey, babam ne?" Çıldırmak üzereydim, alışveriş merkezinin ortasında bağırıp duruyordum. Insanlar bana bakıyordu. "Hayal babam vurulmuş biz hastanedeyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Ve Gece
Teen FictionHayal kim,nerede doğdu,ailesi kim? Tüm bu soruların cevabını Hayal öğrenecek belki o beş kişi sayesinde, belki o bir kişi sayesinde.