afraid of sea

509 39 30
                                    

Beyaz gömleği ve mavi kot pantolonu ile rüzgarda usulca salınıyordu Gardenia. Haftasonunu en iyi şekilde değerlendirmekti tek dileği. Biraz kendi ile baş başa kalmak. Sahi,hiç arkadaşı yoktu,ailesi yoktu veya zamanının tümünü saçmalayarak geçireceği bir dostu yoktu. O zaten hep yalnızdı. Ama yalnız olmak ve kendinle baş başa kalmak aynı şeyler değildi. Düşününce,insan kendine sahip olduktan sonra yalnız olamazdı zaten.

Tanrı gülleri dikenleri ile,ağaçları yaprakları ile,kuşları kanatları ile, insanları ise ruhları ile beraber yaratırdı. Bu yüzden insanlar kendilerini yalnız hissetmemelilerdi. Çünkü dönüp dolaşıp sırtınızı yine kendinize yaslardınız.

Gardenia,ağaçlık alanın ortasında ki banklardan birine oturduğunda derin bir nefes almıştı. Saat akşam üzeri beş buçuğu gösteriyordu. Hava daha kararmamıştı. Ilık bir sonbahar günüydü. Okul olmadığı için dışarıya akın eden gençler, havanın tadını çıkarmak için yürüyüşe çıkan yaşlı insanlar ve iş çıkışı yorgunlukla evine dönmek için hızlı hızlı yürüyen insanlar ile doluydu.

Telefonunu çıkarıp rastgele bir şarkı açmış ve kulaklıklarını takmıştı. Gözlerini hafifçe kapattığında,olmak istediği dünyanın kapılarını açmıştı zihni ona. İnsanlar en karanlık,en pis sırlarından kaçıp ister istemez yeni dünyalar yaratırlardı kendilerine. Bu dünyada gerçekten tamamiyle mutlu olmak mümkün müydü? Gerçekten hiç sorunu olmayan insanlar var mıydı? Hiç sorunu olmadığı sanılan insanlar bile kendilerine sorun yaratırlardı.

Bir el yavaşça omzuna dokunduğunda gözlerini usulca aralamıştı Gardenia. Yaşlı bir kadın gülümseyerek ona bakıyordu. Oturmak için gözleriyle izin istiyordu Gardenia'dan. Gardenia bankta biraz sola doğru kayıp eliyle yavaşça işaret verdi kadına. Yaşlı kadın gülümsemesini genişletirken oturmuştu bankın diğer ucuna. Elinde yaprakları sararmış eski bir defter vardı. Gardenia önünde ki ağaçlara bakarken,kadın da çevirivermişti gözlerini o tarafa.

"Büyük annem demişti ki bana.." Kadının yorgun sesini duyduğunda gözlerini ona çevirmişti Gardenia.

"Eğer rüzgardan korkarsan,denize sığın. Eğer yıkımdan korkarsan,gökyüzüne sığın. Eğer olumsuzluklardan korkarsan,Tanrı'ya sığın. Ama Tanrı'nın yarattığından korkarsan ne yapacaksın?"

Gardenia merakla yaşlı kadına bakmıştı. Sanki bir kitabın giriş cümlesini okuyor gibi heyecanlıydı yaşlı kadın. Kadın zihninin yapraklarını karıştırıyor gibiydi. Tek fark,giriş cümlesi onun ruhunun mürekkebiyle yazılmıştı.

"Tanrı'nın yarattığından korkarsan yine Tanrı'nın yarattığına sığınırsın."

Gardenia kafası karışmış gibi kadına bakmıştı. Yaşlı kadın,onun kafasını karıştırdığını anladığında derin bir nefes alıp ufak bir kahkaha atmıştı.

"Çünkü deniz,umuttur. Gökyüzü,umuttur. Tanrı,umuttur. Korku,beraberinde umudu da getirir. Birinden ne zaman korkmayı bırakırsan; o zaman ona karşı umut beslemeye başlarsın,çocuğum."

Gardenia,karşısında ki yaşlı kadına bakakalmışken,yaşlı kadın yavaşça kalkmış ve arkasını dönüp ilerlemeye başlamıştı. Gardenia onun arkasından gidecekken,kendinde o gücü bulamamış ve arkasına doğru yaslanmıştı. Kadının dedikleri kulaklarından bir büyü gibi içeri girmiş,kalbinin etrafını sarmıştı usulca. Okuduğu tüm kitapların,altını çizdiği tüm güzel sözlerden daha anlamlıydı söyledikleri. Ama merak ettiği,içini bir elma kurdu gibi kemiren bu değildi. Bu yaşlı kadın,neden ona bunları söylemişti?

Bankın sağ ucuna biri oturduğunda,göz ucuyla o tarafa bakmıştı Gardenia. Tougo Sakamaki karşısında ki ağaçlara bakarken,Gardenia'nın gözlerini üzerinde hissettiğinde gülümsemişti.
"Bay Sakamaki." Gardenia meraklı bir sesle ona doğru konuşmuştu kısık bir sesle. "Resmi olmayacına dair söz vermiştin,Gardenia." Gardenia yavaşça boğazını temizlediğinde,Karl Heinz ona doğru dönmüştü. "Tougo.. Sen de mi burada yürüyüş yapmayı seviyorsun? Yoksa sadece bir tesadüf mü?" Karl Heinz arkasına yaslanmış ve etrafına bakmıştı. "Buraya ilk gelişim. Şoförüm beni evime bırakmak için bugün bu yoldan geçmeyi tercih etti. Camdan bakıldığında çok güzel gözüküyordu. Buranın havası,enerjisi.. Bu yüzden inip kısa bir yürüyüş yapmak istedim. Ve güzel bir tesadüf,seni gördüm." Gardenia,Karl Heinz'ın sakin sesini duyduğunda kalbinin atışlarının,göğüs kafesini rahatsız etmeye başladığını hissetmişti. Bu adamın karşısında neden böyle olduğuna dair bir anlam veremiyordu. Ama oluyordu işte. Karl Heinz'ın asil ve dik duruşu,güçle parlayan gözleri ve güzel bir yüzü vardı. Eğer bir ressam onu resmetmeye çalışsa, tüm yeteneğini,ruhunu ve hayal gücünü kullansa bile onun güzelliğini eserine dökmeye yetmezdi. "Böyle bir yeri sevmene şaşırmadım Gardenia." Gardenia,Karl Heinz'ın onunla konuştuğunu anlayınca ona doğru dönmüştü yavaşça. "Gözlerine bakan biri kolaylıkla ruhunu okuyabilir. Mesela eminim ki,en son dinlediğin şarkı oldukça klasik,müzik aletlerinin neredeyse hiç kullanılmadığı,sadece piyano eşliğinde söylenen yavaş bir şarkıydı. Okuduğun en son kitap,ana karakterin yaşadığı zorlukların üzerine kurulu bir hikayeye sahipti. Kahveni şekerli içmeyi sevmiyorsun,ama tatlı şeylere bayılıyorsun. Ya da deniz manzarasını sevmiyorsun. Çünkü denizden korkuyorsun. Hayatın boyunca hiç bir kumsala gidip oturmamışsındır. Çünkü orada ki kimsenin yalnız olmadığını biliyorsun. Oraya yalnız gidersen,korkacağını,baskı altında hissedeceğini biliyorsun."

Gardenia,şaşkınlıkla ve içinde büyüyen korku eşliğinde bakmıştı yanında oturan adama. Kendine bile itiraf edemeği bunca şeyi,oturup bir nefeste yüzüne vurmuştu Gardenia'nın. Denizden korktuğunu ailesi bile bilmezdi Gardenia'nın. Zaten hiç arkadaşı yoktu. Kendisi dışında kimse bilmiyordu bunu.

"Güzelsin,Gardenia. Genç ve güzelsin. Ama tüm güzelliklere rağmen sen, yaşamaktan korkar gibisin."

Karl Heinz'in vücudu git gide yaklaşıyordu Gardenia'nın vücuduna. Şimdi yüzleri arasında,bir nefeslik boşluk kalmıştı. Gardenia,gözlerini kaldırıp Karl Heinz'a baktığında, karşısında güçle parlayan kırmızı gözler Gardenia'nın ruhuna ulaşmıştı. Soğuk parmaklar,Gardenia'nın yüzünde yerlerini bulmuştu. Gardenia yavaşça gözlerini kırpıştırdığında,Karş Heinz gülümsemişti. En az karşısında ki kız kadar büyüleniyordu o da. Basit duygulara kendini kaptırmak ona göre değildi. Ama sonsuz ruhu,sonu gelmez güç dışında başka şeyler de arzuluyordu. Güç,onun çoktandır sahip olduğu şeydi. Fakat bir bedeni,bir ruhu arzulamak onun için yeniydi. Gözlerini kısıp,karşısında duran kızın yüzünü inceliyordu. Çene hatlarında,dudaklarında,burnunda ve elmacık kemiklerinde durduktan sonra yavaşça gözlerine çevirmişti gözlerini. Gardenia,tanıdık olmayan hisle sarsılırken,beyninin mantıklı yani geri çekilmesini,sorgulamasını emrediyordu ona. Beyninin aptal tarafı ise,yanağında hissettiği dokunuş altında erimesini,daha fazlasını arzulamasını istiyordu. O mantıklı olmak istedikçe bir aptal gibi kaptırıyordu kendini. Ama bu hissin karşılıklı olduğunu bilmiyordu. Karşısında duran adamın çekici ve büyüleyici olduğu kadar kötü bir kalbe sahip olduğunu bilmiyordu.

Gardenia,dudaklarının üzerindeki ekstra nefesi hissettiğinde,gözlerini kaldırıp kırmızı gözlerin sahibine bakmıştı. Bedeni titriyordu istemsizce. Karşısında ki adamın kolları beline doğru inip onu kendisine çektiğinde,Gardenia geri çekilmek ve o kolların arasında huzura kavuşmak arasında ikilemde kalmıştı. Karl Heinz'ın dudakları onun dudaklarını es geçip kulağına yaklaşmıştı.

"Kötü insanlara güvenmemelisin Gardenia. Öyle ki; kötü insanlar adil savaşmazlar. Bu yüzden her zaman kazanırlar. İstedikleri her şeyi adil olmayan yollarla elde ederler. Kötü insanlar,özgürlük için çırpınan kuşların kanatlarını kırarlar. Bahçede yetiştirilen gülleri ayaklarıyla ezerler. Kötü insanlar, seni bir enkazdan alıp,tam kurtulduğunu sanarken cehenneme sürüklerler. Benim..kötü bir adam olduğumu öğrendiğinde,yine de beni öpmek ister miydin?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 02, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gardenia••Karl HeinzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin