1. bölüm(Düzenlendi)

5.8K 253 125
                                    

Multi: Melih

Bu arada kitabımın kapağını yapan E-Rabbit'e çok teşekkürler ediyorum. İlk bölüm sana gelsin bebeğim😘

Melih neyin daha kötü olduğunu şu anda düşünemiyordu. Her gün bu boktan işe gitmek mi? İş servisini kaçırmak mı? Yoksa birden bire yağmurun bastırmasıyla sırılsıklam bir şekilde yolda kalmak mı? Evet zaten son zamanlarda hayatında hiçbir şey yolunda gitmediği için böylesi durumlara artık şaşırmayı bırakmıştı.

Içinden söylenip duruyordu. Bir yandan da işe geç kalacağı için endişeliydi. Zaten komşuları Melahat ablanın sayesinde bulabilmişti bu işi. Onca sorununun arasında bir de işinden olamazdı.

"Hey bakar mısın?"duyduğu sesle arkasını döndü Melih.

"Vay anasını, bu ne lan." diye fısıldadı kendi kendine. Karşısında duran siyah Galendwagene ağzı açık bakarken sesin sahibine dikkat bile etmemişti.

"Hey bebe duyuyor musun beni? Sana diyorum heyyy!" Yükeslen sesle kendine geldi. Arabadan gözünü bile ayırmadan  karizmatik sesin sahibine cevap verdi. "Ne var be, ne bağırıyorsun?!"

"Kendine geldiysen, iyi. Hadi atla, gideceğin yere bırakayım seni". Duyduğu şeyle şaşırmıştı birden. Hemen cevap verdi "Efendim? Sen kimsin de ben senin arabana biniyorum." (aslında bu arabaya binmek en büyük hayaliydi ama sürücü koltuğunda tabi ki).

"Uzatma işte sırılsıklam olmuşsun zaten. Bak gelen giden de yok" dedi adam araba trafiğinin bile boş olduğu yolu kast ederek. Haklıydı yoldan geçen sadece arabalardı. Bu gidişle kesin geç kalacaktı işe. Ama yine de tanımadığı bir adamın arabasına binemezdi. "Yok sağol ya ben beklerim".

"Tamam sen bilirsin. Hadi o zaman sana iyi beklemeler."

'Bu neydi şimdi, niye durduk yere tanımadığı birini arabasını almayı teklif eder insan. Ya bir dakika ben niye adamın yüzüne bakmadım? Ha tabi arabaya ağzımın suyunu akıtmakla meşgul olduğum için o aklıma bile gelmemiş' diye kendi kendine konuşuyordu çocuk giden arabanın arkasından bakarken.

Sonunda beklediği dolmuş gelmişti. Hızla bindi ve normalde ayakta gitmek zorunda kaldığı dolmuşta cam kenarında yer olduğunu fark edince 'çok şükür' dercesine gülümseyip oturdu ve yol boyu en sevdiği aktivite olan camdan dışarıyı izledi. Ve sonunda fabrikanın önündeki durağa geldiklerinde hızlıca inip girişe doğru koştu.

"Melih, hoşgeldin oğlum, geç kaldın bugün."

"Sorma Halil amca servisi kaçırdım, dolmuşu beklemek zorunda kaldım." Bekçi Halil amcayla da selamlaştıktan sonra fabrikaya girdi. Bu ayakkabı fabrikasında kaplamacı olarak çalışıyordu. Üniversite okuyamamıştı, bırak onu liseyi bile zor bitirebilmişti. Insanın annesi babası başında olmayınca mecburen kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor.

"Melih oğlum neredesin, yarım saattir seni arıyorum." Daha kapıdan girer girmez o bir mahalle öteden duyulan sesi ile 2.kattan kendisine seslenen Melahat ablayı görünce endişelenmişti. Eliyle çocuğa gel işareti yaptı. Üretim bölümünün bu binası 3 katlı ve 1. Ve 2.katların ortası boşluk olduğu için rahat rahat 2.kattan görünüyordu kapıdan girip çıkanlar.

Melih endişeli bi şekilde yukarı çıkarken Melahat ablanında ne diyeceğini merak ediyordu. Yanına geldiğinde mahçup bir ses tonuyla:

"Ne oldu ablam geç kaldım diye mi? Söz veriyorum bi daha olmaz, bugün biraz talihsizlik yaşadım yoksa beni biliyorsun. Bu seferlik affetsen"

Kadın bayık bi şekilde göz devirip:

"Bir sus be oğlum. Ne zaman sorun ettim ben bunu. Ben başka bir şey diyecektim. Birazdan Tancu bey gelecek. Hani şu şirketin genel müdürü hani. Toplantı yapacakmış üretim bölümünden sorumlu kişilerle." Melih bunun kendisi ile na alakası olduğunu anlayamamıştı. "Eeee abla bana niye söylüyorsun peki, onu anlamadım."

Cam Pabuçlu PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin