4. Bölüm(Düzenlendi)

2K 123 41
                                    

"Hey bakar mısın, aynısından".

 Barmen tek kaşını kaldırarak "emin misin?" diye sordu. Cihan başını sallayarak onayladıktan sonra arkasına döndü. Sonra düşündü acaba çocuk hetero olabilir miydi diye. Hayır öyle olamazdı diye kendini cevapladı. Eğer olsaydı kendi karşısında böyle davranışlar sergilemezdi. Bir erkeğin teması hetero bir erkeği bu kadar etkileyemezdi. O zaman kendisini mi istemedi? Hayır, bu da olacak iş değildi. 'Beni kim istemezdi ki, kim bana hayır diyebilir?' diye kendi yüceltti bir kez daha. 'Kesin bir anda söylediğim için şok oldu. Zaten utangaç biri. Evet evet kesin öyle' kendi egosunu tatmin etti böyle. Ama emin de olmak istedi. Telefonunu almak için eline cebine attı. Rehberinden Melih'in numarasını bulup çevirdi. Çaldı çaldı... ama açılmadı. Bu ise adamı iyice sinirlendirmişti. Asla yenilmeyi ve reddedilmeyi kabullenemeyen birisiydi Cihan. Ne yapar eder istediğini elde ederdi, her zaman böyle olmuştu. Biraz da zoru seven birisiydi. Kolay hallolan şeylere ilgi duymamıştı asla. En fazla tek gecelik ilişkiler olabilecek kadar yer ederdi onun hayatında kolay olanlar.

Barmen içkisini hazırlamıştı. İçkiyi eline alıp dikkatlice baktı. Kadehi birden kafasına dikti ve sertçe masaya koydu. Ne kadar içerse içsin hiç sarhoş olmuyordu Cihan. Tekrardan önüne dönerek mekandaki insanlara baktı. Hemen yanındaki koltuğa gelip oturan kıza takıldı gözü. Siyah, uzun saçları güzel yüz hatları vardı. Kendisini süzerken kız dudağının kenarını ısırmıştı adama bakarak. Cihan kıza yarım bir gülüş attıktan sonra bacaklarına kaydı gözleri. Kız bayağı seksiydi. Birden Cihan'a daha da yaklaşarak,

"İyi eğleniyor gibi görünmüyorsun. Bir sorunun mu var?" dedi.

"Evet mekanı beğenmedim pek, başka bir yere geçeceğim istersen birlikte geçebiliriz" dedi göz kırparak kıza. Kız da tabi dünden razı olduğu için hhm diye başını sallayarak onayladı. Birlikte mekandan çıkıp Cihan'ın arabasına binerek ayrıldılar ordan.

.

.

.

Melih defalarca aramıştı Eceyi, ama bir türlü ulaşamadı arkadaşına. Artık iyice endişelenmeye başlamıştı. Saatler oldu hala bi dönüş yapmamıştı kız. Ailesi de başka şehirde kalıyordu. Tek başına olduğu için daha da endişelenmişti. Evine gidip kontrol etmişti. Orada da yoktu. Ne yapacağını şaşırmıştı. İş arkadaşlarının numarasını da bilmiyordu ki onları arasın. Sıkıntıyla camdan dışarıya bakmaya koyuldu.

Çalan kapı sesi ile Melih dalıp gittiği düşüncelerinden arındı. Gecenin bu vakti kim çalardı ki kapıyı. Melih açmadan önce kapı deliğinden baktı. Eceydi bekleyen. Arkadaşının görünce hemen kapıyı açtı. Arkadaşınındurumu hiç de iç açıcı görünmüyordu. Melih'i görür görmez hemen sarılıp ağlamaya başladı kız. Melih arkadaşına sarılırken kapının önünde, bir yandan da kendine yaslanmış başı okşayarak sakinleştirmeye çalıştı. Kapıdan içeri soktu kızı kendisine yaslanmış haldeyken. İçerdeki koltuğa oturttuktan sonra kendisi de yanına geçip oturdu. 

Melih merak ediyordu arkadaşına ne olduğunu, onu bu kadar üzen şeyi. Ama kızın halini görünce de sormak doğru olur muydu daha sakinleşmeden bilemedi. Kalkıp mutfağa gitti ve arkadaşına bir bardak su getirdi sakinleşmesi için. Ece bardağı tutamıyordu elleri titremekten. Melih arkadaşının bu durumuna dayanamıyordu, onu böyle üzgün görmek kendisini de çok üzüyordu. Kızı bu derece üzgün daha önce bir kere görmüştü sadece. Şimdiki durumu, hali hatta bakışları bile aynı o gündeki gibiydi. Gökhan'ı kaybettikleri gün. Ondan sonra uzun zaman toparlanamamıştı Ece. Sonra uzun psikolog seansları ve hayata devam etmek zorundalığı yüzünden zamanla kendine gelmişti. Peki şimdi aynı derece de onu üzen ne olabilirdi ki?

Cam Pabuçlu PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin