III/otuzuncu gün; dilhun

904 117 310
                                    

*

"haydi git,
yok olduk iki olduğumuz yerde.
haydi git,
bir kalırsak yine var olacağız."

*

katie - remember

dean lewis - lose my mind

*

Önemli bir konu hakkında bir karar almak, her zaman beni en çok yoran şey olmuştur. Uykularım kaçar, dalıp dalıp giderim ve ne yapacağımı bilemem. O gün hava sıcak olsa bile üşürüm, üşüsem bile terlerim, zihnim allak bullak olur ve saçma sapan cevaplar veririm.

Yine öyle zamanların birindeyken, Jungkook dün gece yanımda mışıl mışıl uyurken ve damarlarını uyuşturucu ile yeni beslemişken bir çıkış yolu aramaya başladım.

Yatağın sürekli soğuk tarafına kaçtım, eve bile gitmeyi düşündüm, yine de onu bu illetten nasıl kurtaracağımı bulamadım.

Kişinin kendisi, istemediği halde zorla neyi yaparsa yapsın istediği yanıtı alamaz.

Bunun en büyük örneğini görmek için her sabah kalkıp aynaya bakmam yeterliydi. Kendimi her ne kadar yetersiz görsem de her bakımdan, hayatım boyunca en büyük mücadelem kendimle olmuştu. Ve bununla gurur duymaktan hiçbir zaman kaçınmazdım.

Çünkü ben, kendimle savaştım ve kazandım. Ben, karanlığın üzerini beyaz bir çarşafla örtmeyi öğrendim. Her ne kadar o çarşafı daha sonradan çok kirletsem de, rengi bir daha hiçbir zaman kapkara, siyahın tam göğsünden kopup gelen o karanlığa ait olmadı. O kadar fazla karanlığı hayatımın hiçbir yanında bir daha görmedim. Karanlığı örttüm, beyazı unuttum ve griyle yaşamayı öğrendim.

Her insanın hayatı da biraz gri değil midir zaten?

Fakat Jungkook simsiyahtı. O güzel, yumuşak buğday teni, şarap rengi saçları ve tenini süsleyen renkli mürekkeplere rağmen Jungkook bir geceden daha azı değildi. Gündüz, gözlerine hiç uğramıyordu. Kuşlar hep zihninden göç edip duruyordu. Özgür değildi, kendi zihninin kölesi olmuş durumdaydı ve akıllı kararlar veremiyordu. Ulaşılmazdı. Jungkook en kolay iletişime geçilen insan olabilirdi fakat tamamen ulaşılmazdı. Elimi uzatıp elini tutacağımı sandığım her an biraz daha ileriye gidiyordu. Denizin kavuşmayı beklediği ufuk çizgisi gibiydi.

Daima sanıldığından daha uzakta.

Onun gece karası, gündüzleri yalnızca kabuslarında konuk ettiği koca gözleri gözlerime değdiğinden beri onu seviyordum. Onu sevmek dünyanın en zor şeyi olmadığı gibi yaptığım en kolay iş de değildi, yoruyordu. Yine de seviyordum.

icarus ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin