Hayatın çok zor ver yorucu bir sınav olduğunu hepimiz biliyoruz. Hatta cevapları için önce yanlış yapmamız gerektiğini bile bilmemiz gerekiyor.Hayatta bu kadar şey varken gene de yaşamaya devam etmek zorunda kalıyor insan. Üzülüyor, seviniyor kazık yiyor, düşüyor, kalkıyor, tekrar düşüyor, tekrar kalkıyoruz. Kimse size hayatın toz pembe olmadığını anlatmadı mı ?
Dışarıda bir yerde ben bunları yazarken insanlar ölüyor, bir baba ölüyor, bir oğul ölüyor, bir amca, bir dayı, bir arkadaş, bir eş ölüyor. Ve biz sırf babamız istediğimiz pantolonu alamadı diye ölmeyi diliyoruz. Defalarca. Yalvarıyoruz, hayat çok zor diyoruz.
Sonra bizim için çok önemli olan bir şeyi başarıyoruz. Hayattaki en mutlu insan oluveriyoruz bir anda, durduk yere. Sonra dönüp arkamıza bakıyoruz. Peki bu başarı mıydı ? Belki evet, belki hayır. Bana göre evet, aileme göre hayır. "Sen zekisin daha iyisini yaparsın." Memnun olmadılar. İzlerinden gitmedim diye.
Aile bile bazen hayattaki engel olarak çıkıyor karşımıza. Fakat insanların hiçbiri ne kadar başarılı olduğumuzu anlayamaz. 3 kişilik bir yarışta 2. oluyorsunuz. 1. olan insan her şeyi tamam, iyi görünüyor, maddi ve manevi imkanı var. 2. insan ise önünde yüzlerce engel oluyor bir anda. Fakat 2. olan insan 1. insana göre daha çok başarılıdır. Fakat göremeyiz. Göstermeniz gerekir.
Küçükken bile biraz tuhaftım. Diğer insanlar "a" giderken, ben "b" giderdim. Hep onlardan bir farkım olurdu. Huylarım, yaptıklarım, herkesten farklıydım. Fakat hayatımın en kötü yanı ise dış görünüşümdü. Hayatım boyunca bundan çok çekmişliğim vardır. Çoğu insan iç güzellik zırvalığı yapsa da buna hiç katılmıyorum, katılamıyorum. Öyle olduğunu düşünmek elde değil maalesef. Çirkin birini sadece başka çirkin bir insan anlar. Başka yönlerini ortaya koymak için her şeyini ortaya koymaya çalışan başka biri. Çirkin olmak kadar basit düşünüyor ki bu durumdan muzdarip olmayan insanlar, dedikleri boş teselliden başka bir işe yaramıyor. İç güzellikmiş, kendinle barışık olmakmış, Girişken olmakmış, peh! Hikaye! Hâlâ, "Çirkin hede yoktur, az hödö vardır" diyorsanız da, ... Böyle işi diyorum ben de. kimse 7/24 az vodka'yla gezmiyor, gerçekçi olun biraz. Hayatınızda hiç, arkadaşlarınızın "Bir şeyin yok abi saçmalama" demesine karşı, tanımadğınız insanlar yolda yanınızdan geçerken "tipe bak bu ne ya" lafını duyup yıkıldınız mı?
Birbirini seven insanların, birbirlerine bakışlarını görüp "Kimse bana böyle bakmıyor, belki de daha uzun bir süre bakmayacak." diye kahroldunuz mu hiç? Biriyle konuşurken gözlerinizi kaçırıp, yüzünüz incelemesin diye de sağa sola yere baktınız mı hiç? Gülüşünüzün ne kadar güzel olduğu söylemek yerine, "Çok garip bir dudak yapın var." diyen oldu mu hiç? "Burnun şöyle, kaşın niye böyle" gibi yorumlara tabi tutuldunuz mu peki? Sadece bir tanesinin bile sürekli peşinizden gelmesini kaldırabilir miydiniz? Kendine güvenmenin, güçlü görünmenin havadan gelen şeyler olduğunu mu sanıyorsunuz? Etrafınızda bütün bunlar olurken nasıl güçlü olacaksınız? İnsanlarla nasıl rahat iletişim kuracaksınız? Nasıl özgüven sahibi olacaksınız?
+ çok kafaya takıyorsun böyle şeyleri!
...Sen kimsin! Sen ortamlara akıp köşede bir yerde beklerken bile milletin aklını alırken, neyi düşünerek beni böyle teselli etmeye çalışıyorsun. Evet takıyorum. Ben orda kendimi gösterebilmek, insanlarla düzgün ve yeterli bir iletişim başlatabilmek için bin türlü takla atıcam sen hiçbir şey yapmadan 1-0 önde başlayacaksın.
+ yeaa abi her şey güzellik değil ki. insanın bilgi birikimi, konuşması, yetenekleri vs. bunlar da önemli.
Hı hı tabi. zaten iletişim kurmaya başladığınız ilk anda ne kadar yetenekli olduğunuzdan, nasıl güzel yemekler yaptığınızdan, Rus ve Çin edebiyatına olan düşkünlüğünüzden bahsediyorsunuz. bırakın bu züğürt tesellilerini Allah aşkına.
Hatta tecrübeyle sabit olan bir konu da şudur ki, enstrüman çalmak için bile tip gerekiyormuş onu öğrendim. "Onda hiç davulcu tipi yok" diye bir şeyi başkasının aracılığıyla duymak nasıl bir şey bilir misiniz siz? Bilemezsiniz tabi.
Okulda sevdiğiniz insana çıkam teklifi verdiğinde yüzünde bir tebesüm belirmesi fakat bu iyi bir tebbesüme hiç benzemiyor. Daha çok alaycı bir tebessüm, yanaklarının kızarması, ne yapacağını bilememesi, ne demek olduğunu hiç düşündünüz mü ? Duyduktan hemen sonra akabinde koşarak uzaklaştığında, aykalarını her yere basışında kalbinizin nasıl dışarıya çıkmak istediğini, beynin neden yaşdığınızı sorgulamasını başlattığı andır. Bunu hiç anladınız mı?
Yoruldum. Bu pes etmek için sebep miydi ? Ben değişemiyorsam çevremi, insanları değiştirmem gerekir diye düşündünüz mü? Hayat saçmalıklarla dolu. O zaman neden bir saçmalık da siz yapmıyorsunuz. Sevmeye, alışmaya başlayın.