Merhaba. Ben Duygu. Bu yıl ekimde 15. yaş günümü kutlayacağım, eğer bir aksilik çıkmazsa.
Ah, sanırım bunu söylememeliydim, çünkü aksilikler zaten beni bulur. Ama yine de geçen yaz yaşadıklarımdan sonra sanırım gerçek aksiliğin ne demek olduğunu tekrar düşündüm.
.......................................
Haziran, 2014
Pekala, sanırım "sevgili günlük" diye başlamalıyım. Ama şu anda kafam öylesine karışık ki, şu anda bu günlüğün sayfalarını doldurmakta bile tereddüt ediyorum. Çünkü peşimdeler, her an onlarla karşılaşabilirim.
Of be, bu gün başıma gelmedik kalmadı. Okul çıkışında çok sıcak olmamasına rağmen üzerine 0 kol T-shirt olan güneş gözlüklü adam ve bu garip şahsın ellerinden fırlayan bir "kırmızı inek sürüsü" tarafından kovalanışım... -Evet, kırmızı inek dedim. Olamaz mı yani!-
Aslında başıma bir şey geleceğini sabah fark etmiş olmalıydım. Güneşte bir gariplik vardı. Nasıl desem, hani bir şeylerin ters gittiğini hissedersiniz ya. İşte, ben de güneşe bakınca aynen böyle hissediyordum. Ne var ki ailem ve arkadaşlarım hiçbir şey yokmuşçasına yaşamlarına devam ediyorlardı, ben de bu yüzden konuyu açmadım. Keşke açsaymışım. Hafifçe parlayan bir adam ve onun kırmızı inek sürüsü tarafından kovalanmaktan iyidir.
Okul çıkışında bu ilginç tipli adamın bir saniyeliğine gözlerine, daha doğrusu güneş gözlüğüne bakmak gibi bir hatada bulundum. Öylesine sıcak ve... nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, ama adam resmen güç saçıyordu. Gözleri de sanki alevlerden oluşmuştu, öylesine parlak ve sıcaktı ki... Bir an bana güneşi hatırlattı. İçimden bir ses beni adama doğru yürümeye zorluyor, adamdan uzağa attığım her adım enerjimi tüketiyordu. Sonunda çekim gücüne karşı koyamadım ve adama doğru yürümeye başladım. İşin tuhaf yanı, kimse onu farketmemiş gibiydi. Ben de halüsilasyon görüp görmediğimden şüphelendim. Ama bu adam gerçekti, gerçek olmak zorundaydı. Neden bilmiyorum, bu adamın var olduğundan emindim. Aramızda 2 m kalıncaya kadar yaklaştım. Adam biraz da havalı bir tip sayılırdı, yine de tedbirli olmak daha mantıklıydı. Sonra adam tam olarak şöyle söyledi: "Anlaşılan bizim küçük hanım bir şeyleri fark etmeye başlamış. Ne var ki hâlâ tam gücüne ulaşmış değilsin. Tabii gücün düşmanları da çekecek. Bakalım kahraman olmaya değer misin." Ardından ellerini kaldırıp sözlerine devam etti: "Kardeşlerim beni mankafalıkla suçlarlar. Bazen saçma davrandığım da doğru. Şiirime bak:
Ben çok havalıyım
Güzel şiirler yazarım
Şimdiki görevim de seni sınamak."
Bu muhteşem şiirden (!) sonra elleri kırmızı ışıkla parıldadı. Ben kaçmaya fırsat bulamadan, kırmızı inekler adamı çevreledi. Ben geri adım atarken, adam bir gülümsedi, sonra ellerini indirip ortadan kayboldu. Artık ineklerle baş başa kalmıştım. İçlerinden herhalde en cesur olanı, birden öne atlayıp sürüyü tetikledi. Hepsi peşimden koşmaya başladılar. Ben de dolayısıyla var gücümle koşmaya başladım...
Ara sokaklardan birine daldım. Ve şimdi buradayım. Bu günlüğü yazıyor, bir yandan da yaşadıklarımın şokunu atlatmaya çalışıyorum. Acaba annemlerin yanına mı dönsem. Ama bu çok kötü bir fikir, zaten anlatsam da bana inanmayacaklar. Hasta olduğumu düşünecekler. Ne yapmalıyım, bilmiyorum.