Bölüm 1

12 2 0
                                    

Canın yandığını fark etmesinler diye çabalıyordu. Zavallı kadın sahte gülümsemesini takınmış, hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Bir hayli büyük olan yemek masasında eski günlerden kalma nostaljik bir melodi eşlik etmekteydi güzel kadına. Yalnızca bu eski melodi farkındaydı, kadının çektiği acının.

Uzun zamandan sonra yeniden bir araya gelmişti eski dostlar. Her şey yeniden aynıydı ve çok değişmişti zavallı güzel kadın. Sohbetin başından beri başını pek kaldırmayan Emma, tabağındaki yemeğiyle oynamayı bıraktı ve çatalını tabağın kenarına bıraktı. Elini birkaç saniye çatalın yanında beklettiği sırada gözlerini kapatmış ve derin bir nefes almıştı. Bu durumu fark eden eşi Louis, solgun kadının elini tuttu ve;

" Hayatım her şey yolunda mı?" Diye sordu.

Bu ani hareketi beklemeyen Emma, içine düştüğü derin düşüncelerden hemen uzaklaşıp başını kaldırdı. Sahte mutlu yüzlerinden birini takındı ve eşine dönerek;

" İyiyim..." diyebildi sadece. Oysa söyleyecek ne çok şey vardı.

Eşinin elinden yavaşça kendine çekerek kurtardığı elini masada duran boş sürahiye uzattı. Uzandığı sırada gerilen karnında derin bir acı hissetti. Diğer eliyle sıkıca bastırdığı karnına kimseye fark ettirmeden göz ucuyla bakış attı. Olamaz birkaç damla kan bulaşmıştı eline. Kimse görmeden bir bahane bulup ayrılmalıydı masadan.

Titreyen elleriyle tuttuğu sürahiyi göstererek " İçecek bir şeyler isteyen" diye sordu. Bu soru üzerine Louis "Yorgun görünüyorsun, ben doldururum" diyerek boş sürahiyi almaya çalıştı. Zavallı kadın ise hissettiği acıyı gizleyerek "Ben hallederim, alt tarafı sürahiyi dolduracağım." dedi ve yavaşça ayağa kalktı.

"Tatlıdan kaldıysa biraz daha alabilir miyim" diye sordu çocukluk arkadaşı Oliwer. "Uzun zamandır böyle bir lezzet tatmmamıştım. Her konuda mükemmel olmak zorunda mısın?" diye ekledi.

Emma ise bu muhabbetin bir hayli uzayacağını biliyordu ve bu yüzden sabahtan beri yapmak için uğraştığı güzelim tatlıyı "o benim değil, köşedeki pastahanenin mükemmelliği" diyerek konuyu kapatmaya çalıştı ve gülümsedi. Masanın etrafındaki diğer misafirler de bu sözden sonra gülüştüler. Hatta davet edilmediği halde yemeğe katılmış Louis' in eski eşi Sofia bile gülümsedi. Ama bu gülüş içinde bolca kinaye ve art niyet barındırdığı açıkça belli olan bir gülümsemeydi. Üstelik birkaç gündür etrafta dolaşan dedikodulardan da haberdardı.

Tanrı bilir bu söylentileri de o çıkarmıştı. Sözde Emma'nın bir hafta önce, evden işi için çıktığı ve şehir dışında Louisi aldattığı ile ilgili olan dedikoduyu.

Oysa Emma böyle bir şeyi asla yapmazdı. Evet bazen asi bazen de aksi biri olabiliyordu. Hatta kurallara uyan biri de değildi ve bu yüzden başı sık sık derde girerdi. Ama ona sevmeyi öğreten ve yaşamayı da sevdiren eşine bunu asla yapmazdı.

Lakin Sofia bu söylentileri lehine kullanmayı umuyor olmalıydı. Yoksa neden davetli olmadığı bir yemeğe katılsın ki? İşleri karıştırmak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.

Emma da bunun farkındaydı aslında. Ağzının kenarıyla gülümseyen bu kadınla gün gelecek belki de hesaplaşacaktı. Ama o gün, bugün değildi. Masadakilere aldırmadan oracıktan ayrıldı ve kendini güçlükle mutfağa attı.

Elindeki boş sürahiyi lavabonun kenarına koydu ve karnına sıkıca bastırdığı elini hafifçe kaldırarak, kıyafetine bulaşmış kana baktı. "Lütfen boşuna olmadığını söyle tanrım lütfen. Çünkü eğer boşunaysa çekilen bunca acı, bunca korku, bunca endişe, gerçekten boşuna geçmiş demektir bunca ömür, bunca zaman, bunca emek...

Boşuna Olmadığını SöyleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin