"Bazen mutlu oldum."

275 32 23
                                    

@AyeDenkta için.

-3-

Mutlu ya da mutsuz olmanız küçük bir şeye bağlıdır; düşünce biçiminize…

~

Kadın parkta deliler gibi koşuyordu. Kendini cezalandırmak istiyordu. Beynine ceza veremediği için, ayaklarına ceza vermeye çalışıyordu. Beyninin de ayaklarının da kendisine ait olduğunu unutarak…

Sarmaş dolaş bir çift gördü. O an için içini öyle bir kıskançlık duygusu kapladı ki… Adaletsizce geliyordu. Kendisi aşkını tam yaşayamıyorken, beyninin oyunlarına geldiğinden dolayı, önündeki bu çiftin sarmaş dolaş olması…

Durdu ve çifti uzaktan izlemeye başladı. Genç kız ayakuçlarına tırmanmış ve genç adamın yanağına bir öpücük kondurmuştu. Genç adam ise kollarını yeninden genç kıza sarmıştı.

Kadın o çifte doğru yürümeye başladı. Onların önüne vardığında bağırmaya başladı.

“Sizi reziller! Ne demeye çalışıyorsunuz?’ Senin lanet olası beynin, bizimki gibi aşkını yaşamana engel!’ falan mı? ”

Kendisine şok olmuş gözlerle bakan çifti ve etraflarına doluşan insanları umursamayarak bağırmaya devam etti.

“Ne yani?! Lanet olası beynimin oyunu, sizi neden ilgilendiriyor ki?”

Ağlamaya başladı. Gözyaşları, aşık olduğu şelaleler gibi akmaya başlamıştı. Hıçkırıklarının arasında son bir kez bağırdı. Aslında bağırmaya çalıştı.

“Birbirinizi daima hatırlıyorsanız, bunu benim gözüm önünde…”

Bir çift kol kadını kendisine çevirdi. Kadın yaşlı gözleri ile önündeki adama baktı. Adam kendisini tanıtmadan onu kollarının arasına sıkıştırmıştı. Kadın hızlıca adamı itti ve bağırdı. Gözyaşları durmuş, karşısındaki adama sinirlenmişti.

“Lanet olası! Sen de kimsin?”

Adam, kadının kendisini tanımamasını umursamadan ona yeniden sarıldı.

“Sakin ol bir tanem. Benim, kocan. Benim, gökkuşağım. ”

Kadın yeniden ağlamaya başlarken fısıldadı.

“Be-ben… Özür dilerim. Yine yaptım.”

**

Müzik çaların oynatma düğmesine dokundu. Yavaşça yatağına uzandı ve kendini notaların tatlı oyununa teslim etti. Düşünmek için, itiraf etmek için, inanmak için, mutlu olmak için, üzülmek için… Hepsi için en iyi hareketti yaptığı.

Bir sabah yanında uyandığın adamın kim olduğunu hatırlayamamak nasıl bir duygu?

Yavaşça mayışırken, kendini onun yerine koydu. Uyandığını düşündü. Ve yanında hiç tanımadığı bir kızın olduğunu… Ardından irkildi. Korkunç bir histi. Tanımadığı bir insanın yüzünü uyanır uyanmaz görmüş olması…

Konuşurken, konuştuğun kişiyi tanımadığını fark etmek nasıl bir duygu?

Çenesi kasılırken, bu korkunç hissi de hayal etti. Yemek yiyordu, iştahlıca. Aynı zamanda o gün olan kendisi için önemli olan bir olayı anlatıyordu. Yemekten başını kaldırdı ve karşısında dikkatlice kendini dinleyen kıza baktı. Tanımadığı birisi… Korkunçtu, elbette.

Bir sapık gibi, peşinden hiç tanımadığın birisinin seni takip etmesi nasıl bir his?

Elleri yavaşça titrerken bunu da hayal etti. Yürüyor olduğunu, birisinin kendisini takip ettiğini… Dönüp baktığında, kendisine gülümseyen çehreyi tanımıyor olduğunu… Korkunçtu. Tüm bu hislere ‘korkunç’tan başka bir his yakıştıramadığı kadar ‘korkunç’tu.

Aslında en merak ettiğim, diye geçirdi içinden, gördüğün kişiyi tanımıyor mu tanıyamıyor mu olduğun…

Sağ elini yanından kaldırdı ve alnının üstüne ters olarak koydu. Alabildiği kadar yavaş yavaş ve sakince nefesler aldı. Ne kalbi ne de bir başka uzvu anlayamıyordu. Seni anlayamıyor olmak, sesli bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Sesi titriyordu. Seni tam olarak anlayamıyor olmak beni deli ediyor.  Gözlerini sımsıkı yumdu, zaten kapalı olmalarına rağmen. Uykuya dalmadan önce fısıldadı, beynindeki lezyon umrumda değil.

**

Özür dilerim, diye fısıldadı sarıldığı adama. Kollarını daha da sıkılaştırırken konuşmaya devam etti. Sana bir yabancıymışsın muamelesi yaptığım için. Adam, kadına sardığı kollarını gevşetmedi, aksine daha da çok sıktı.

Sorun yok, dedi adam kendinden emin bir şekilde. Beni unutmanı umursamıyorum, yalan sayılmazdı aslında. Onu unutmasını umursamıyordu, umursadığı tek şey, onu anlayamıyor olmasıydı. Ben özür dilerim, diye fısıldadı adam. Sesi titremişti, gözleri kızarmıştı. Ağlamak üzereydi ve bunu kadına sezdirmek istemeyecek kadar gururluydu. Belki de tam olarak gurur olarak isimlendirilemezdi bu. Kendi gözyaşlarını bir başkasıyla paylaşmak istemeyeceği bir bencillikti yalnızca.

Sen neden özür diliyorsun ki?’ diye sordu kadın sesindeki merakı gizleyemeden. Beklediği, bir cevaptı, yalnızca bir cevap…  Adam kollarını çözdü ve kendini geriye doğru çekti. Meraklı gözlerle cevabı bekleyen kadına baktı. Ellerini kadının yanaklarına koydu ve öylece bekledi. Onun gözlerine saatlerce bakabileceğini biliyordu. Yeniden kadına sarıldı ve fısıldadı. Hiç,hiç. Özür dilemedim farz et, aklındakilerin tam aksini fısıldamıştı. Seni tam olarak anlayamadığım için beni affet.

Kadın kendini sarmalayan adamın kollarında düşüncelere daldı. Bu da neyin nesiydi? Nasıl olmuştu da buna izin vermişti? Hızla kolları itti. Kendine geriye doğru itti ve önündeki yüze baktı. Saçlarında birkaç beyaz vardı. Sakalı veya bıyığı yoktu. Alnı kırış kırıştı, anlamamışçasına kadına bakıyordu. Adamın yaşlanmaya başladığını düşündü kadın. Çok geçmeden adamın kollarına kendini bıraktı yeniden.

Ben, ben, kelimeler diline dolanıyordu. Ben birden böyle yaptığım için çok üzgünüm, sesi ağlamaklıydı. Aslında ağlamaklı değildi, ağlıyordu. Gözyaşları gözünden hiç de kibar düşmüyordu. Çirkin görüneceğini bir saniye dahi düşünmeden, adamın kollarında ağlamaya başladı.

Bazen mutlu oluyorum, dedi adam yüzündeki kocaman gülümsemesiyle.  Gülümsüyordu çünkü rahatlamıştı. Gülümsüyordu çünkü gün geçtikçe değişiyordu.

Nedenini duymak ister misin?’ Sorusu kadının kulaklarına uğramadı bile. Hıçkırıklarının arasında uyuya kalmış olmalıydı. Adam, kadının uyuduğunu fark edince yavaşça kollarını kendi bedeninden çözdü. Yatağa uzanmasında yardımcı olduktan sonra üzerini örttü ve saçlarını okşamaya başladı. Yüzündeki gülümsemesi, her saniye daha da çok büyüyordu. Kadının kulağına doğru eğildi ve fısıldadı;

Bazen mutlu oluyorum. Çünkü her geçen sefer, kısalıyor. Beni tanımıyor, belki de tanıyamıyor, bulunduğun süre.”

Adam, kadının gözlerine bir öpücük kondurdu ve mutlulukla derin bir nefes aldı.

“Sana yemek hazırlamaya geçiyorum. İyi bir uyku çek, tamam mı bir tanem?”

**

Her zaman kendinizi mutlu edecek şekilde düşünebilmeniz dileklerimle…

Kalbinden Kalbime Bazen ( 너의 마음에서 나의 마음으로 ; 때때로)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin