"Bazen zorla da olsa gülümsedim."

287 25 5
                                    

@rumeysakin için.

-5-

Derler ki; durum ne olursa olsun, dudaklarından gülümseme eksik olmasın. (Victor Pauchet)

Yaşı biraz ilerlemiş olmasına karşın hala genç görünen kadın yavaş adımlarla odasına girdi. Odanın içindeki hareketlerinden ses çıkarmamak için fazlaca çaba sarf ettiği belli oluyordu. Odanın köşesine doğru ilerledi ve dolaba yanaştı. Yavaşça açtığı çekmeceyi, ses çıkarmamaya özen göstererek çekmeceyi karıştırmaya başladı. Aradığı şeyi bulduğunda ise herhangi bir tepki vermemeye özen göstererek çekmeceyi kapattı ve odadan çıktı.

Koltuğuna yerleşip arkasındaki okuma lambasını açtığında rahatladığını hissetmişti. Yanında duran bitki çayından bir yudum aldı ve elindeki defteri usulca okşadı. Hem yaşlılığını hem de gençliğini temsil eden elindeki deftere özen göstermeliydi. İlk alındığında pembe, mor ve mavi ile karışmış tatlı bir defterdi. Her sayfası özenle kullanılmış bir defter onun gençliğini temsil ederken aynı zamanda nasıl yaşlılığını temsil ediyordu? Defterin kalın kapağını çeviren kadın fısıldar gibi konuştu.

"Kaç yıl oldu? On beş?"

Kalp burkan bir gülümseme sundu önce. Kapağın ardından gelen sayfadaki cümle ile gözlerinden bir damla deftere düştü. Yılların yıpranmışlığının yanında bir de gözyaşının ıslaklığı eklendi deftere. Kadın eli ile gözlerini kuruladıktan sonra sayfaları karıştırmaya başladı. Aradığını bulduğunda ise durdu ve okumaya başladı.

"Eğer senin gibi olacaksam,

Bir anne olmak istemiyorum,

Anne...

Biliyorum -veya biliyor gibi davranıyorum- benim için çok sıkıntı çektin. Yıllarını, hayallerini, emellerini harcadın benim için. Ama öyle anlar geliyor ki... Bir anne olmak istemiyorum, anne.

Neden bir anne kızını dinlemez ki? Veya anlamaya çalışmaz? Neden bir anne, kızının her gün yediğinden çok yeterince parası olup olamadığı ile ilgilenir? Neden bir anne kızı hasta olunca, ona yardımcı olmaya çalışmak yerine yalnızca azarlar?

Çocukken eksikliğini fazlaca hissettiğim bir şey vardı anne. O sendin...

Nasıl bir insan annesi olduğu halde onun eksikliğini hisseder ki?"

Kadın hıçkırıklarını gizlemeye çalışarak defteri usulca kapattı. Defteri yavaşça kalbinin üstüne bastırdı. İstediği kadar ağlayamazdı. Ağlarsa uyuyanları uyandırabilirdi ve bunu kesinlikle istemiyordu. Ayrıca eğer ağlarsa, çok ağlarsa verdiği sözü tutmamış olurdu. Sakinleşmeyi bekledi. Daldığı düşünceleri ile hıçkırıkları yavaşlamaya başlamış, gözyaşlarının değdiği kısımlar ise soğuyordu.

O satırları ne zaman yazdığını hatırlamaya çalıştı. Başta ne kadar beyni onunla dalga geçmek istemiş olsa da, sonunda acımış olmalı ki hatırlamasına izin vermişti. Tamamı olmasa da hayali canlandı gözünün önünde.

Genç bir kız olmalı, kapıyı yavaşça açıyor ve odasına giriyor. Ne çok büyük, ne de çok küçük bir oda. Odadaki her parça lüks. Krem rengi dolabının kenarında duran ayaklı askı, pastel renklerle dolmuş. Yatak yeşil ve yeşilin verdiği kadar huzur verecek diğer birkaç renkle bezenmiş. Yatağın deri başlığının hemen üstüne bir çerçeve asılı. Mutlu görünen bir aile tablosu. Daha doğrusu yalnızca bir baba ve bir kız var. Gülümsüyorlar.

Genç kız, kapısını kapatıyor ve ses çıkarmamaya çalışarak kitliyor. Çalışma masasına yaklaşıyor ve masasındaki lambayı açmadan önce kendisine birkaç saniye veriyor. Hıçkırık sesi duyuluyor. Hıçkırığını ve yüzündeki tüm o üzgün parçaları yutmak ister gibi yutkunuyor ve masanın üstündeki lambayı yakıyor. Odayı aydınlatan ışık ile genç kız masanın raflarını karıştırıyor. Bir defter buluyor en sonunda. Pembe, mavi ve mor karışımı. Defterin boş bir sayfasını açıyor ve kalemlerinin bulunduğu kalemliği karıştırıyor. Eline aldığı yeşil kalemle önce tarihi atıyor ve son bir kez hıçkırıyor. Gözyaşlarının defteri usulca ıslatmasına izin verirken aynı zamanda yazıyor. Yazıyor ve rahatlamaya çalışıyor.

Kalbinden Kalbime Bazen ( 너의 마음에서 나의 마음으로 ; 때때로)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin