iki, karanlık

575 48 25
                                    

nf
therapy session

-jeongguk

Beynimin bütün odaları uçuşan tüylerle doluyken, rüya görmeye bile mecalimin kaldığı söylenemezdi. Boğuk hava zihnimi sıkıştırırken, ciğerlerime derin bir nefes çekip sonunda gözlerimi açabilmiştim. İrislerimin karşılaştığı ilk şey biten mumken, gözlerimi birkaç kez yummuş; daha sonra doğrularak iyice gerinmiştim. Gözlerimi ovuşturarak yerimden kalkmış, ayağıma geçirdiğim terliklerimle birlikte ayağımı parkeye sürterek mutfağa doğru ilerlemiştim.

Benim için bir sabah ritüeli haline gelen sabahın ilk ışıklarında kahve içme alışkanlığımı bir kez daha gerçekleştirirken, kahve makinesine cezveyi çoktan yerleştirmiştim. Mutfak tezgahına taraf döndüğümde gözlerimi kapatıp esnemiş, gözlerimi açtıktan sonra ise masanın üzerindeki notla karşılaşmıştım. Notu elime alıp okumaya başlarken, bir yandan gözümü ovuşturuyordum.

"Seni tekrardan görmeye geleceğim, kendine iyi bak. " yazıyordu bıraktığı notta. Gülümseyerek notunu okumayı bitirdiğimde notu tezgahtan kaldırıp dolabımın üzerine bir magnetle yapıştırmıştım. Kahvemin olduğunu belirten ses evin içinde yankılanırken, makineye doğru ilerlemiş; kupalarımın asılı olduğu yerden bir kupa alarak içine kahvemi doldurmuştum.

Sıcak kahvenin dudağımı yakmasını istemediğimden korkarak yudumluyordum. Elimdeki kahve kupamla salona doğru ilerlerken, mutfak tezgahının üzerindeki kumandayı alıp koltuğuma doğru ilerlemeye başlamıştım.

Koltuğuma oturup sıcak kupayı avuçlarım arasına alıp ellerimi ısıtmasına izin vermiştim. Ayaklarımı önümdeki cam sehpaya uzatıp, başımı geriye yaslamıştım. Elime aldığım kumandayla televizyonu açarken izlenmeye değer bir kanal arıyordum.

Rastgele bir kanalda dururken ayakkanıp odama doğru ilerlemiştim. Havanın henüz aydınlanmaması koridorumu karanlık kılarken, ışığı açma gereği duymamış; en sonunda odama varmıştım.

Üzerimi dolabımdan aldığım bir başka tişörtle değiştirirken, başımdaki isli hava bir anda uçup gitmişti. Dolabımın sürgülü kapağını kapattıktan sonra tekrardan karanlık koridora doğru ilerlemiştim.

Salona girdiğim an filtre kahvemin keskin kokusu zihnimi uyandırmıştı. Kendime iyice gelirken koltuğuma oturmuş, tekrardan ayaklarımı sehpaya uzatmıştım. Masanın üzerine bıraktığım kahveyi tekrardan elime almış, televizyonda ne olduğu hakkında hiçbir fikrim olmadan izlemeye başlamıştım.

Biten kahvemi masaya bıraktıktan sonra arkamı yaslanmış, ardından başımı koltuğa dayamıştım. Tavana bakan gözlerim yorulurken, kısa bir süre kapatıp dinlendirmiştim. Gözlerim kapalı bir şekilde öylece otururken televizyondan gelen birkaç ses dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Gözlerimi açıp televizyona odaklanırken, sağ köşeye yerleştirilen robot resim ilgimi çekmişti. Televizyonun sesini yükseltirken, iki dirseğimi dizlerime yaslamış; kendimi öne atmıştım.

"Birkaç saat aralıkla öldürülen sekiz kişinin cesedinde bulunan parmak izleri aynı çıkarken, kurbanların evlerinin bulunduğu sokağın sakinleri evden çıkan son kişinin tanıdık olmadığını, gördükleri suratın köşede verilen robot resime benzer olduğunu söylemiş, ardından herhangi bir silah sesini duymadıklarını belirtmişlerdir. Araştırmacılar susturucu kullanmış olabildiğini dile getirseler de, cesetlerin üzerinde kurşun yarasına rastlanmamıştır."

Televizyonun sesini kısarken, mutfak masasının üzerindeki telefonumun çaldığını fark etmiştim. Kumandayı koltuğun üzerine fırlatıp koşar adımlarla tezgaha yaklaşıp üzerindeki telefonumu almış, Bay Choi'den gelen aramayı cevaplamıştım.

sacrifice ;; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin