2

4 0 0
                                        

Hayatımda yaşadığım en huzurlu andı ve bu adamı sadece bir gündür tanıyordum. Parisin muhteşem manzarasıyla kahvaltı edip sohbet ediyorduk. Odayı kahkaha seslerimiz dolduruyordu. Öyle bir andı ki hayatımda hiç yaşamadığım, biteceğinden korkuyordum.
-O zaman ben soruyorum
-Sor
-Bekaretini nasıl kaybettin ?
-Ee.. 19 yaşımda, doğum günümde, escort tarafından.
-Ne ?!
-Evett ve hayatımda yaşadığım en güzel seksti diyebilirim.
-Bundan sonra yani.
-Yani bu ilk üçe falan girebilir.
-Ilk üç. Hımm. Ben sana göstericem zirveyi sen gör. dedi ve hınzırca güldü, gülüşüne güldüm.
-Sen ?
-16 yaşımda,hiçbir şekilde planlamadığım bir şekilde barda otururken karşılaştığım 49 yaşındaki bir kadına. dedi kadının yaşını vurgulayarak.
-Şaka yapıyorsun. dedim ve gülmeye başladım.
-Hayır ve kadın odadan çıkarken cinsel terapiste gitmemi önerdi. dedi kahkaham daha da yükseldi.
-Bence o kadar kötü değil ya. dedim ve gülmeye devam ettim. Ben gülerken yanıma geldi ve bana dokunduğu anda gülüşüm durdu. Dudaklarımız birleştiğinde düşünebildiğim tek sey 49 yaşında bir kadınla sevişmiş olmasıydı. Nefes almak için dudaklarımızı ayırdığında
-Peki gerçekten gittin mi ?
-Nereye
-Cinsel terapiste. dedim ve gülmeye başladım.
-Göstericeğim ben sana cinseli de terapisti de dedi. Beni kucağına alarak daha sert öpmeye başladı ve yatağa götürdü. Kahkaha atıp kaslı kollarına tutundum. Hani en mutlu anınızda içinize kötü bir his gelir ve her şeyi mahveder ya. O his tam da en güzel anımda gelmişti. Her şeyi mahvetmeye. Biliyordum yanlıştı, yapmamalıydık.  Kendimi çok kaldırmıştım bu masala. Eğer şimdi kaçmazsam bir fırtınaya kapılıp sürüklenecektim.
- Dur.
Güçlü kollarının arasından çıktım ona bakmamaya çalışarak geri adım attım. Oraya kalakalıp bana baktığını anlayabiliyordum.
-Bunu yapmamalıyız.
-Neyi. Dedi sinirlice gözlerine baktım
-Bunu. Dedim ellerimle ikimizi gösterip. Birbirimize daha yakın olamayız, daha iyi tanıyamayız. Biz olmayız olamayız. Yasağız biz birbirimize tamam mı, uzak durmamız gerekiyor. Bu.. bu daha fazla devam edemez. Dedim. Bitmesini istemiyordum. Onun yanından ayrılmak, huzurlu kollarından gitmek istemiyordum.
-Sende hissediyorsun. Dedi ve yanıma geldi. Sesindeki tınıyı duyunca huzır tekrar içime doğmuştu. Ellerini belime koydu. Gözlerine bakmamak için büyük bir caba sarf ediyordum ama gözlerim sözümü dinlemiyor o tatlı kahve gözlere bakmak için çırpınıyordu.
-Ilk defa özgür, huzurlu, tamamlanmış. Ailelerimizin kim olduğunu biliyorum. Neler yapabileceklerini de. Ama bunun bitmesine izin veremeyiz.

-Ne yapabilirsin ki?! Dedim ona yaklaşarak. O kadar çaresizdi ki sesim. Onunla olmak, onun olmak, birbirimize ait olmak o kadar çok istiyordum ki.
- İstanbulda kimsenin bilmediği, benim dışında kimsenin bulamayacağı bir evim var. Eskiden herkesden her şeyden kaçıp bir şeyler içmek için giderdim. Orada buluşuruz. Biliyorum kesin bir çözüm değil ama en azından bunu yapabiliriz. Birbirimizden hemen vazgeçmektense. 
-Lavinya... Şu dünyadaki hiçbir şey şuan ayrılmamızdan, yine o hiçliğe dönmekten kötü olamaz. Evet özgür olamayacağız ama ne zaman olduk ki. Bari beraber olalım. Seni daha yeni bulmuşken bırakmaya hazır değilim.
Dedi.
Kendimi ona bıraktım ve dudaklarına yapıştım. Çok büyük bir hata yapıyordum ama hiçbir şey ayrılmamızdan daha kötü olamazdı.
En azından o zaman ben öyle sanıyordum.

2 ay sonra

Kafamı onun çıplak göğsüne yaslayıp kalbinin atışını dinliyordum. Sadece bir kaç ayda hayatımın odağı haline gelmişti.  Bir insana hiç kolay güvenen biri hatta seven biri değildim. Çok soğuk biriydim. Arafin yanında bu değişiyordu. Gerçekten de İstanbulda gizli evde kalıyorduk. Şuana kadar kimse şüphelenmemişti. Bazen burdan hiç çıkmamıza rağmen. İki ay, iki yıl gibi geçmişti. Birbirimizin en derin travmaları hariç her şeyi biliyorduk. Artık her şeyi paylaşmaya hazır hissediyordum.
-Ne hissediyorsun, şuanda? Kafanın içinde neler geçiyor? diye sordum. Derin bir nefes aldı
-Zamanı dondurmak istediğimi, hayatımda ilk defa güvende olduğumu ve mutlu olduğumu. dedi ve saçımı öptü. Gözlerimi refleksle kapatıp büyülüyeci kokusunu içime çektim. Duymak istediklerimi duymuştum.
-Annen nasıl öldü? diye sordu.
-Cok uzun hikaye.
-Zamanımız var.
-Aslinda yok. dedim sabah işe gideceğimizi ima ederek.
-İşte bu yüzden dedi ve gözlerine bakmamı sağladı, seni her şeyini bilmek istiyorum. Zamanımız yok ve hiç olmayacak. dedi kafamı sallaniyip tekrar göğüslerine sokuldum.
- Annemin bir sevgilisi varmış ayrılmışlar annemde kafasını dağıtmak için bir bara gitmiş babamla karşılaşmış o gece birlikte olmuşlar annem hamile kalmış , ki annem bana bunun hayatında yaptığı en büyük hata olduğunu söyledi sağ olsun beni çok sever(!), evlenmişler babamla ama annem babamdan nasıl nefret ediyor babamda annemi bir o kadar seviyor. Ben onbeş yaşındayken annem eski sevgilisine dönmek istemiş babamda şaşırtıcı bir şekilde izin vermiş. Annem yolda giderken kaza geçirdi, arabanın frenleri tutmamış. Babam sayesinde. O öldüğünde benden kaçarsan senin de sonun böyle olur demişti bana. En son sözleri ben bunu hak etmedimmiş. Nitekim oldu da. Babam, anneme on beş sene boyunca hapis hayatı yaşattı, alkolik yaptı ve en sonunda onu öldürdü. Bende bu iğrenç ilişkinin sonucuyum işte.
-Sen hiçbir şey yapmadın mı babana ? dedi.
-Anca kendime zarar verdim. Hep öyle yapıyorum zaten.
-Nasıl yani?
-Evden kaçtım. Gece klubu gibi bir yerde yaşamaya başladım. Birisiyle tanıştım ve bana uyuşturucu teklif etti. Yaklaşık 2 yıl büyük dozlarda uyuşturucu kullandım. Genelde kokain ama değişiyordu. Evden gerektiğinden fazla para almıştım yani o konuda da sıkıntım yoktu. Ama bir gün parti gibi bir sey yapmıştık, çok fazla doz almıştım bu sefer. Zaten gözlerimi kapatınca bir daha açamam diye düşündüm. Öyle olmadı.. maalesef . Arkadaşımla aynı koltukta uyuya kalmıştık ama ben onun soğuk bedeni üstünde uyandım. Sonra adli işlemler, polis falan babam geldi. Rehabilitasyona gittim. Insanları manipüle etmekte iyi olduğumdan onlara sağlıklı biri olduğuma inanırdım ve yaklaşık bir ayda çıktım. Ara sıra özlüyorum, bana yaşattığı hisleri. Boşvermişligi. Ama geçti artık. Dedim, derin bir nefes alarak.
-Sen hiç kullandın mı?
-Bir iki kere sadece eroin. Sonra babamın hayatımın içine yeterince sıçtığını bir kere de ben yapmayacağımı anladım.
-Ne, seninkilerin mükemmel olduğunu sanıyordum. En azından babam öyle demişti. Dedim, histerik bir kahkaha attı. Kaşlarımı çatarak ona baktım.
-Mükemmel mi?! Tam onaltı yaşından beri bana eğitim veriyor. Silah kullanımı, insanları nasıl kandırabileceğimi, hareketlerinden ve mimiklerinden ne düşündükleri, duygularımı nasıl gizliyeceğimi. Beni insan yapan ne varsa hepsini söküp attı. Çocukluğumun ebesini sikti piç. Beni kalıba her oturtmaya çalıştığında ben daha fazla zorladım kendimi. Onun dediklerini yapmamak için.
"Hep böyle miydi?"
"Hayır, onaltı yaşımda başladı hepsi. Bir anda. Eskiden de soğuk biriydi ama beni işlerine karıştırmazdı sonra biranda  değişti. " Şaşırmıştım. Nedeni neydi acaba ?
-O kadar da iyi değilsin ama
-Ne ?
-Duygularını gizlemekte, o kadar da iyi değilsin. Dedim. Gözlerini duvardan ayırıp tuhaf bir sekilde bana baktı.
-Istemiyorum, gizlemek. Ama sen babamın tam istediği bir evlat olabilirdin herhalde. Dedi. Kafamı tekrar göğsüne yasladım.
-Sana zorla öğretilen şeyleri ben yapmak zorundaydım. Babam dengesizin teki sonuçta ne yapacağı belli olmuyor. Kaç kere kafama silah dayandığını bir bilsen. Silah kurşununa gitmemek için bazı oyunlar oynamak zorunda kaldım. Dedim
-Anlamıyorum. Dedi, hızlanan nazımı hissediyordum. Babana neden hala katlanıyorsun. Nasıl affettin onu. Annenin ölümüne neden olmuş. Seni korumuyor adeta ölümün kıyasında sürüklüyor ve sen hala ona baba diyebiliyorsun.
-Çünkü ona mecburum. Yaşamak için. Çok yalnız kaldım. O derin sessizliğin içinde boğuldum. Ona ihtiyacım var her ne kadar kötü olsada, çünkü bir kere daha 'o' çukura düşersem beni kimse kaldıramaz, bunu çok iyi biliyorum. Tek istediğim yaşamak, hayatîmi yaşamak. Bu dünyadan ben hicbir halt olamadan gittim demek istemiyorum. dedim. Gözyaşlarım dolmuştu yine. Cok özenirdim güçlü kadınlara, tek başına ayakta durabilen insanlara. Ben güçlü değildim. Kocaman bir okyanusun içinde hayatta kalmaya çalışan minicik bir balıktim. Yaşamaya çalışıyordum. Hicbir zaman hayatımı küçümsemedim ama çok vazgeçmeye çalıştım. Şuansa küllerimi toplamaya çalışıyordum bir nefes ile dağılabilecek kadar hassas olan küllerimi. Yeter ki şu dünyadan bir Lavinya geçti densin.
Araf beni kendine daha fazla çekti ve saçımı öptü. Telefonumun zil sesini duyunca yataktan kalktım, Araf'a hemen dönerim diyip salona doğru gittim. Telefonu elime aldığım anda arna bitti. Onun yerine 5 tane bildirim sesi duyuldu. Babamdan mesaj gelmişti. Hassiktir. Mesajı açtım ve çığlık atmamak için elimi ağızıma hızlıca kapattım. Az önce çekilmişti fotoğraflar, Araf'la beraber yattığımız ve Araf'ın kafasının nişancı namlusu üstünde olduğu fotoraflar. Kalbim çıkacakmış gibi atıyordu. Bir saniye sonra telefonum çalmaya başladı, hemen açtım.
-Ne yaptığını biliyorum Lavinya en başından beri. Sana zaman verdiğim ama sen o piçe daha da yakınlaştın. Şimdi ya ondan ayrılırsın. Ya da sevimli yatağınız kan gölü olur. Seni izliyorum.

Yerdeki kıyafetlerimi alıp üstümü giyindim. Çantamı koluma takarken Araf kapıda belirdi. Giyinik halimi görünce kaşları çatıldı.
- Ne oluyor ? Gözlerimde yaşlar birikmişti. Gitmek.. o kadar acı vericiydi ki. Hem de ona bu kadar alışmışken. Soğukkanlılığımı korumaya çalışarak.
- Gidiyorum. Yanıma yaklaştı ve muhteşem kokusunu son kez içime çektim. Anlayamayan gözlerle bana bakıyordu. Ah ne çok seviyordum o gözleri. Kendime bile itiraf edememiştim. Seviyordum onu ama hiç söylemedim.
- Nereye gidiyorsun Lavinya, ne oluyor ?
- Bunu daha fazla yapamayız. Daha fazla saklanamayız. Bizi bulacaklar. Eninde sonunda Araf bizi bulacaklar ve yaşatmayacaklar. Gitmem lazım. Birbirimize daha fazla bağlanmadan bitmesi lazım.
Bir süre sessiz kaldı ama gözlerinden anlayabiliyordum. Bana karşı duvarları yoktu ve şuan acı çekiyordu.
- Daha fazla mı ? Sesi yükselmeye başlamıştı. Daha ne kadar bağlanabiliriz birbirimize Lavinya. Senin tek bir kılına zarar gelmesin bana istedikleri işkenceyi yapabilirler. Anlamadın mı hala ben senin için ölürüm Lavinya.
Hayatımda hiç bu karar zayıf olmamıştım, gözlerimdeki yaşlar akıyordu. Ona bir şey olmasını göze alamazdım. Burdan, bu evden, ondan hemen gitmeliydim.
- Benim için ölme Araf. Benim için yaşa.
Son bir kez dudaklarından öpüp huzuru son kez kokladım ve hayatımda hiç kimseye söylemediğim iki kelimeyi ona fısıldayarak söyledim.
- Seni seviyorum. Dedim ve hızlıca kapıdan çıkıp arabama bindim.
Arkamdan ismimi bağırdığını duydum. O kapıyı açmadan arabayı çalıştırdım ve otoyola çıktım. Deliğime geri dönüyordum işte. Bana mutluluk haramdı. Benim kaderim önceden çizilmişti onun dışına çıkamazdım. Kim çıkabilirdi ki..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 10, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Beni Asla Bırakma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin