2.BÖLÜM ''İNANÇ''

26 0 0
                                    

İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım.

Turgut UYAR

Yok olma yolunda bir yokluk girdabındayım. Yitirdiğim onca şeyden sonra bedenim yok olsa ne kaybederdim. Aksine ruhum kazanacak, yorgunluktan kurtulacaktı. Bavulumu dahi bırakıp gidecekken görevli umut dolu sesle konuştu. Ne kadar acınası bir durumdaysam başkaları benim yerime umutlanıyordu.

'' İsterseniz bir kontrol edeyim. Belki bir yanlışlık olmuştur.''

Ağır çekimde gözlerimi kapattım. Normalde her şeyi boş verir sonsuzluğa adımlarımı atardım. Ama şu an hiç normal değildim. Nefese muhtaç ciğerlerime derin bir nefes çektim. Rüyamdaki kız aklıma gelince çıldıracak gibi oluyordum. Bunların hiçbiri tesadüf değildi. İlk defa benliğimde bu kadar sağlam bir inanç vardı. Denemekten zarar gelmezdi. Sahi kaybedecek neyim kalmıştı ki? Hızlı çekimde açılan gözlerim görevliyi onayladı.

''Sistemdeki bilgilere göre vasneyborunuz 12.turda kalkıyor. İstasyonunuz ise doğru. Bir karışıklık olmuş sanırım.''

Kulağım çınlamaya başladı. Buz gibi olan tenim alevlere verildi. Kayan yıldız değilmiş meğer gündüzümü karanlığa boğan aymış. Görevliyi tasdiklemek amacıyla

''Yanlışlık olmuş öyle mi? Ben... Ben ne diyeceğim bilemiyorum. Son günlerde çok dalgındım. Dediğinizi gibi karıştırmış olabilirim.''

''Evet, yanlışlık... Sizi canınızdan bile alıkoyan düşüncelere sahipsiniz, belli. Ama unutmayın ki hiçbiri siz olmadan anlamlı değil. Şimdi gidip yerleşmezseniz gerçekten kaçırabilirsiniz.''

Haklı olmasının verdiği gerekçeyle hiçbir şey söylemeden uzaklaştım. Vasneybora bindiğimde hemen hemen dolu olduğunu gördüm. Vasneyborlar yıldızlar arası taşımacılığın en konforlu ve en hızlı olanıydı. Vasneyborları şekli dünyadaki uçaklar gibiydi. Yalnızca uzaydaki değişik canlılardan zara görmemesi için kralın yaptırdığı özel bir büyüyle kaplıydı. Köşe koltuklardan birine geçip oturdum. Az bir zaman sonra üzerimde bir karaltı hissettiğim için gözümü araladım. En az benim yaşlarımda, yarım ağız gülümseyen, sarışın bir çocuğun ağzıma girip beni uyandırmaya çalıştığını gördüm. Kendisine çok dalmış olacağım ki garip garip hareketler yapıp kendisini dinlememi sağladı.

''Dostum bir an için kış uykusuna yatmış olabileceğini düşündüm.'' Dedi ve kendi yapamadığı esprisine güldü. Epey bir süre hem de. Benim gülmediğimi görünce boğazını temizleyip

''Adım Atakan. Aquila takımyıldızındanım. Yani buranın yerlisi. Şakacıyımdır. Umarım yanlış anlamamışsındır.'' Dedi. Samimi ve cana yakın görünüyordu. Belki de evren bana bir şeyler kazandırmaya çalışıyordu. Bu sefer inat etmeyecektim. Elimi uzattım ve gülümsedim.

''Adım Rüzgâr, Orionluyum. Bazı sebeplerden dolayı buralardayım. Tanıştığımıza sevindim.''

Atakan'a baktığımda büyülenmiş bir ses tonuyla

''Ohh my godness. Demek avcı takımındansın. Şu an seninle kurmak istediğim arkadaşlık isteği zamlandı. Gideceğimiz yerde seni bırakmam haberin olsun.''

O anda gideceğimiz yerin adını dahi bilmediğimi hatırladım. Boş vermişliğin sonucundaki cahilliğime Atakan'ın engin bilgileri yardımcı olabilir diye düşündüm ve ona yıldız hakkında birkaç soru sordum. Ama bu kadar ciddi cevaplayacağını tahmin etmemiştim.

'' Gittiğimiz yıldızın soyu Ursa Major'a dayanır. Halk arasında Büyükayı olarak bilinir. Büyükayı'nın parlak yıldızlarından biri olup ülkenin soyluları tarafından yönetilir. Erkek çocuğa sahip olmayan kral, kızını başa geçirmiş. Güçlü ve akıllı olduğu söyleniyor. Benim tek bildiğim şey kızın dillere destan bir güzelliği olması. Denilene göre kız güzelliğini Afrodit'ten almış. Gerisini sen düşün artık.

''Peki, bu yıldızın adı yok mu?''

''Imm dilimin ucunda, dilimin ucunda... Ah sabah yediğim yemeğin maydanozu kalmış.''dedi ve kahkahası vasneyboru doldurdu. Yaptığı soğuk espriye göz devirerek karşılık verdim. İki dakika ciddi oluşu gözlerimi yaşartmıştı hâlbuki.

''Orionlular hep mi böyle? Bir espriye de gülün arkadaş. Hep ciddi hep ciddi. Nereye kadar? Neyse yeni yıldızımızın adı Agumel. İlk duyduğumda büyülenmiştim.''

Dediği şeyleri içimden tekrar ediyordum. Erkek yönetici olmamasına rağmen sistematik düzene sahip bir yıldızdı. Bu da oradaki kadınların güçlü olduğunun bir kanıtıydı. Bu ayrıntıları düşününce gerçekten büyülenmemek elde değildi. Derken anons sesi tüm düşüncelerimin üstünü örttü. Geldiğimizi ve karşılama töreni için meydana gitmemiz gerektiğini söyleyen bir hatırlatmaydı. Hızla boşalan vasneybordan nihayet biz de indik. Hava karanlık ve soğuktu. Buna rağmen ışıklandırmayla canlanan meydan, insan topluluklarıyla kaynıyordu. Meydanın karşısında ihtişamlı bir şato duruyordu. Muhtemelen ülke meclisiydi. İncelemem gereken tek yer şato değildi. Yandaki saraylara yerleştirilmiş kadın ve erkek samuraylar en dikkatsiz birinin bile dikkatini çekecek tiplerdendi. Ancak havadaki garipliği tek ben hissetmiş olamazdım. Atakan'a da hissedip hissetmediğini sorduğumda bir sorun olmadığını söylemişti. Bu detayı aklımın bir köşesine yerleştirip Atakan'ı gülümseyerek izledim. Atakan bir o yana bir bu yana dans edip duruyordu. Hayatıma renk getireceğini şimdiden anlamıştım. Derken kulakları çınlatan boruyu-bus-üflemeye başladılar. Kulaklarımı kapatıp Atakan'a baktım. Ama olduğu yerde yoktu. Sağıma soluma bakarken bacağıma bir şey yapıştı. Kafamı aşağıya doğru eğdiğimde Atakan'ın yerde olduğunu gördüm. Kaldırmaya çalıştığımda beni de aşağıya çekti.

''Kalksana Atakan ne yapıyorsun orada?''

''Bomba patlamadı mı Rüzgâr? Yoksa biz öldük de bana mı söylemiyorsun?''

Bu çocuk beni öldürecekti. Alkış sesleri yükselmeye başlamıştı. Sesimi duyurmakta zorlanacaktım.

''Saçmalama lütfen busa üflediler. Prenses gelecek şimdi. Kalk hadi.''

Zorla kaldırdığım Atakan'ı bırakıp şatoya baktım. Prenses çıkmıştı. Gerçekten güzeldi. Çok güzeldi. Uzaktan seçebileceğim tek şey kakülleriydi. O an beynimde şimşekler çakmaya başladı. Bu kız rüyamda beni buraya çağıran kızdı.

BERCESTE YILDIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin