Kendi evinde zaman her zamankinden on kat daha yavaş geçiyordu Baekhyun için. Neredeyse tek gözü açık uyuyor, en küçük dalın kıpırtısında uyanıyordu. Yalnızken duşa girmek ve hatta evin içinde dolaşmak bile işkenceydi. Her an arkasından biri gelip ona saldırabilir korkusu vardı üzerinde, kim bilir belki sürekli gözetleniyordu.
Bu düşünce onu ürpertti, ağzındaki siyah fasulyeli erişte ile kalakaldı. Zorlukla yutkunup etrafına bakındı, evin içinde bir kamera olabilirdi. Yemek çubuklarını hışımla masaya fırlatıp ayağa kalktı. Gözleriyle etrafı tarayıp eşyalara dokundu. Belki de çok küçük bir kameraydı, belki de bir dinleme cihazı. Çekmeceleri karıştırdı, çerçevelerin arkasını kontrol etti. Duvarda gürültüyle çalışan saati emin olamayarak çöpe attı ama çabalarının boşa gittiğini biliyordu. Her şeyden önce telefonu her daim yanındaydı. Hâlâ sapığın bıraktığı telefonu kullanırken adamın her şeyden haberdar olması o kadar da tuhaf değildi. Telefondan kurtulmanın bir yolu yoktu. Attıktan sonra başka bir telefon ona geri dönecekti.
Sinirle yere oturup yemeğini karıştırdı, iştahı kaçmıştı. Sapık bir katildi, bir de yardımcısı vardı. Onu takip eden katilin ta kendisi mi yoksa yardımcısı mı emin değildi. Kafası karıştı, katilin bunu neden yaptığını anlamaya çalışıyordu. Neden ondan bu kadar nefret ediyordu? Üstelik işin içine Chanyeol ve kızını katarak çok ileri gitmişti.
Hayır, sadece blöf yapıyor olmalıydı. Sırf onu korkutmak için sevdiği insanları kullanması pek tahmin edilemez değildi. Onu takip edip fotoğraflarını çeken biri olduğu doğruydu ama katil olduğu konusunda şüpheleri vardı. Telefondaki ses bir kayıttan çalınıyor olabilirdi, gönderdiği fotoğraflar internetten bulunmuş da olabilirdi.
"Aşağılık herif..." diye söylendi. Onu korkutmak istediyse başarmıştı ama ona inanacak kadar aptal değildi. "Demek derimi yüzeceksin ha?"
Telefonunun kamerası her daim kontrol ediliyormuş gibi orta parmağını zevkle telefonuna doğrulttu. Sapık, oyunlarıyla zihnini öyle ele geçirmişti ki bunca zaman yalan söylediğini anlayamamıştı. Yaşlı komşusunun ölümü sadece bir tesadüftü, adam zaten çok yaşlıydı. Üstelik kalp krizi geçirdiğini söylemişlerdi, biri öldürmüş olsaydı polis mutlaka araştırırdı. Adli tıp ne için çalışıyordu ki? Bardaki kızın da intihar ettiği doğrulanmıştı, depresif birinin intihar etmesi çok da ilginç değildi.
Yemeğini acele etmeden, çok pahalı bir yemekmiş gibi zevkle yedi. Cesaretini geri kazandığı için yenilenmiş hissediyordu.
Saat öğleden sonra üç buçuktu, hava yalnızca beş derece olmasına karşın güneşli bir gündü. Evden çıkmadan önce Baekhyun arabasını bile temizlemişti. Bir bebek giyim mağazasındaydı, Sooyeon için küçük bir hediye bakıyordu.
Dinozor desenli sevimli ve komik bir tişört beğenip hediye paketi yapmalarını istedi, tişört o kadar minikti ki içine ancak bir eli girebilirdi. Sooyeon çok küçük ve savunmasızdı, ona zarar gelmesine izin vermeyecekti.
"Ben çıkıyorum, Bay Park."
"Tamam, Sehun. Bugün iyi iş çıkardınız." Chanyeol, kasayı kapatırken elinde kaskıyla çıkmak üzere olan Sehun'a ve ardından barista Jaehyung'a seslendi. Yoğun bir gün olmasına rağmen kasada hiç eksik yoktu, hiç bardak kırılmamış veya sipariş geri iade edilmemişti. Müşteriler kafedeki her şeyden memnundu, tabii birkaç masa daha olsa fena olmazdı.
Baekhyun temizlenmiş kahve fincanlarını raflara yerleştirdikten sonra yanındaki patronuna seslendi. "Üstümü değiştirip geliyorum, hyung."
"Bekliyorum."
Hızlıca soyunma odasına ilerleyip kapıyı açtığında gördüğü şey yüzünden donakaldı, Jinsol yüzünde karmaşık bir ifadeyle elindeki beyaz çubuğa bakıyordu. Şaşkın, korkmuş ve kızgın bir haldeydi, odaya girdiğini bile son anda fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Got You
FanficBaekhyun tüm riskleri göze alıp evini terk ederken bir gram bile pişmanlık hissi duymadı ancak bir kaçış olarak gördüğü o küçük şehirde işler beklediği gibi gitmedi. Takip ediliyordu, biri evine giriyor, eşyalarını karıştırıyor, ona tuhaf mesajlar g...