"Öyleyse niye buradaydı?" Patronunun buğulu bakışları onu çileden çıkarıyordu, o kadın konusunda konuşurken çok gergin görünüyordu. Cevap vermesi çok uzun sürdüğü için yalan söylüyor gibi bir hali vardı. Baekhyun dayanamadı. "Dur tahmin edeyim, bunu da daha sonra konuşmak istiyorsun."
Yağmur damlaları sertçe cama çarparken aralarında bir sessizlik oldu, onların aksine kafe oldukça gürültülü sayılırdı. Müşterilerin bazıları kalkıyor ve yerine yenileri geliyor, kimileri hararetle sohbet ederken bu sese kahve öğütücüsünün sesi ekleniyordu. Yalnızca ikisi sessizdi. Chanyeol konuşmaktan korkuyor gibiydi. Baekhyun da her zamanki gürültücü tavrının aksine ona eşlik ediyordu.
Chanyeol sonunda sessizliğini bozarak "Baekhyun..." dediğinde karşısındaki gencin dikkatini çekmeyi başarabilmişti. Masanın üstündeki eline uzanıp ince parmakları kavrayınca onun üşümüş olduğunu fark etti. Alnına dökülen koyu kahverengi saçları hâlâ biraz nemliydi. "Bana biraz zaman vermene ihtiyacım var."
Baekhyun elini tutan parmakları yavaşça okşarken yüzünde buruk bir gülümseme oluştu, dalgın bir şekilde elini tutarken bir nebze huzurluydu ama yüzünde yorgun bir ifade vardı. Chanyeol'ü seviyordu, onunla olmayı, onunla konuşmayı, ona dokunmayı seviyordu. Ama daha fazlasına ihtiyacı vardı, hakkında hiçbir şey bilmediği bir adamla birlikte olma fikri onun için çok yorucuydu. Artık ilişkileri bile göz önündeyken neden o kadınla ilgili bir şey anlatmıyor anlayamıyordu. Eski sevgilisiyse eğer, kadın Baekhyun'u öğrendiği halde ne diye onunla görüşmeye devam ediyordu?
Baekhyun kucağındaki beyaz montu alıp ayağa kalktı, patronu hâlâ ondan bir cevap bekliyordu. Eğilip dudaklarını onunkilere bastırdı, bu kısacık öpücük bile ne hissettiğini anlatıyordu. Ardından gidip üstünü değiştirdi, mesaisi çoktan başlamıştı.
Saat akşam sekizi bulduğunda hava iyice kararmıştı, birkaç saat önceki kadar olmasa da yağmur yağmaya devam ediyordu. Kafe ıslanmaktan kaçınmak için içeriye giren müşterilerle doluydu. Baristalar durmaksızın çeşit çeşit kahve yapıyor, Baekhyun ve Sehun da siparişleri müşterilere hızlıca yetiştirmeye çalışıyordu. Hiç soluklanacak vakitleri yoktu. Bu Baekhyun için iyi bir şeydi, böylece patronunun ne işler çevirdiğini daha az düşünmek zorunda kalıyordu. Chanyeol ortalarda yoktu, işi olduğunu söyleyip çıkalı üç saat olmuştu. O kadınla buluştuğunu düşünmemeye çalışıyordu.
Baekhyun kapının önünde yatan ıslanmış köpeği fark ettiğinde ona el kaldıran müşterisini es geçip kapıya doğru gitti. Fazlasıyla çelimsiz bir sokak köpeğiydi, patronun daha önce hayvanları içeriye aldığını ve onlara mama verdiğini görmüştü. Bu yüzden tereddüt etmeden kapıyı açıp hayvana seslendi. "Hey, buraya gel."
Köpek kararsızmış gibi başta geri çekildi, Baekhyun ısrar edince de içeriye girip girişteki kocaman saksının yanına kıvrıldı. Etrafını şaşkınlıkla izliyordu. Baekhyun ona iç çekerek baktı, yutkunarak gidip biraz mama ve su getirdi. Tofu'yu özlemişti, kocaman beyaz tüylü köpeğini.
İşine dönüp ona seslenen müşterisine yöneldi, siparişi not alırken başka birinin ona seslendiğini duydu. Yan masadaki orta yaşlı bir adam ısrarla onu çağırıyordu. Kibar olmaya çalışarak "Bir saniye," dedi adama, kafasına tepsiyi geçiresi gelmişti. Kahve ve kek siparişlerini yazdıktan sonra hâlâ ona seslenen adamın yanına gitti, bu kadar önemli olan ne merak ediyordu.
"Buyurun?" demeye kalmadan adam ona öfkeli bir şekilde bağırdı. "Çıkar şu köpeği!"
Baekhyun adama şaşkınlıkla baktıktan sonra köpeği göz ucuyla kontrol etti ama hayvanın orada sessizce uyuduğunu gördü, kimseye zararı yoktu. "Efendim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Got You
FanfictionBaekhyun tüm riskleri göze alıp evini terk ederken bir gram bile pişmanlık hissi duymadı ancak bir kaçış olarak gördüğü o küçük şehirde işler beklediği gibi gitmedi. Takip ediliyordu, biri evine giriyor, eşyalarını karıştırıyor, ona tuhaf mesajlar g...