Akrep Ya da Çekirge

240 22 0
                                    

Bu keşfin ardından öyle endişeli bir hale bürünmüştük ki, eski yeni tüm ıstıraplarımızı unutmuştuk. Canavarın Christine Daae'ye şunları söylerken ne demek istediğini artık biliyorduk:

"Evet ya da hayır! Eğer cevabın hayır ise, herkes ölüp gömülecek!"

Evet, herkes Büyük Paris Operasının yıkıntılarının altına gömülecekti!

Canavar, genç kıza yarın akşam on bire kadar vakit vermişti. Vakitten yana tercihini iyi yapmıştı. Yukarıdaki göz kamaştırıcı salonda çok sayıda insan, insan ırkından birçok kişi olacaktı. Canavarın cenazesine eşlik edecek daha iyi refakatçiler bulunabilir miydi? Mezarına, en pahalı mücevherlerle süslenmiş, dünyanın en saf omuzlarında taşınacaktı. Yarın akşam saat on bir! Hepimiz gösterinin ortasında havaya uçacaktık. Tabii, eğer Christine'in cevabı hayır olduysa!

Yarın akşam saat on bir! Christine hayırdan başka ne diyebilirdi ki? Bu yaşayan ölü yerine ölümün ta kendisiyle evlenmeyi tercih etmez miydi? İnsan ırkından birçok kişinin kaderinin, onun kabul ya da ret cevabına bağlı olduğunu bilmiyordu ki!

Yarın akşam saat on bir! Taş basamaklara giden yolu ellerimizle yoklayıp arayarak kendimizi karanlığın içine çektik. Ayna odasına açılan yukardaki traptan süzülen ışık sönmüştü. Biz, kendi kendimize tekrarlayıp duruyorduk. "Yarın akşam saat on bir!"

Sonunda merdiveni buldum. Aniden, aklıma gelen feci bir fikirle daha ilk basamakta kendimi geri çektim. "Saat kaç?" Ah, saat kaçtı? Sonuçta, yarın akşam saat on bir aslında şimdi, tam da içinde bulunduğumuz an olabilirdi! Bize saati kim söyleyebilirdi? O cehennemde günlerdir, yıllardır zamanın başından beri hapismişiz gibi geliyordu bize! Belki de az sonra, oracıkta havaya uçacaktık! Ah, bir ses! Bir çatırtı! "Duydun mu? Orada, köşede... Tanrım! Bir makinenin sesine benziyor! Bak, yine! Ah, biraz ışık olsaydı! Belki bu her şeyi havaya uçuracak makinedir! Sana bir çatırtı var diyorum, sağır mısın?"

Mösyö Chagny ile birlikte deli gibi bağırmaya başladık.

Korku bizi devam etmeye teşvik ediyordu. Ayna odasının ölümcül ışığına dönmek için düşe kalka, karanlıktan kaçmak için her şeyi yaparak, merdivene koştuk!

Trap hala açıktı ama artık ayna odasının içi şimdi, kaçtığımız mahzen kadar karanlıktı. İşkence odasının zemini boyunca bizi barut cephaneliğinden ayıran şu zemin boyunca yerde süründük. Saat kaçtı? Bağırıp seslendik. Mösyö Chagny, Christine'e ben ise Erik'e. Ona kendisinin hayatını kurtardığımı hatırlattım. Ama bizi umutsuzluğumuzdan ve deliliğimizden kurtaracak bir cevap gelmedi. Saat kaçtı? Orada ne kadar zaman geçirdiğimizi hesaplamaya çalışarak münakaşa ettik. Ancak, muhakeme yeteneğimizi kaybetmiştik.

Ah, saate bir bakabilseydik! Benimki durmuştu ama Mösyö Chagny'ninki hala çalışıyordu. Saatini opera için giyinip hazırlanmadan önce kurduğunu söylemişti. Üzerimizde kibrit yoktu ama saati öğrenmeliydik. Mösyö Chagny saatinin camını kırıp ibrelere dokundu. Parmak uçlarıyla saatin kadranında dönüp duran ibrelerin yerlerini hesaplamaya çalıştı. İki ibrenin arasındaki boşluğu değerlendirdiğinde, saatin neredeyse on bir olması gerektiği görüşüne vardı.

Ama belki de bu, bizim korkuyla beklediğimiz on bir değildi. Belki önümüzde hala on iki saatimiz vardı!

Aniden bağırdım. "Şşşt!"

Yan odada ayak sesleri duyar gibi oldum. Biri duvara hafifçe vuruyordu. Christine'in sesi duyuldu.

"Raoul! Raoul!"

Duvarın iki yanında. Hepimiz aynı anda konuşuyorduk. Christine hıçkırıklara boğuldu. Mösyö Chagny'yi canlı bulup bulamayacağına emin olamamıştı. Anlaşılan, canavar ona feci davranmıştı. Kızın reddettiği evet cevabını alabilmek için beklerken, küplere binip kudurmuştu. Christine ise, eğer kendisini işkence odasına götürürse ona evet diyeceğine söz sermişti. Fakat Erik bunu kabul etmemekte ısrar etmiş ve insan ırkının tamamına feci tehditler savurmuştu! Nihayetinde bu cehennemde geçen onca saatin ardından, genç kızın son kez düşünüp taşınması için çıkıp onu yalnız bırakmıştı.

Operadaki HayaletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin