Artık hazırım... Hayatımı karartan o iki insanı (anne, baba) bulacağım. Ve bana yaptıklarının hesabını soracağım. Kendimden emin bir şekilde odadan çıktım. Bu yetiştirme yurdundaki son saniyelerim. Çocuğu olmayan bir aile beni almaya karar verdiler. Malım ya ben tabi. Gerzekler... Koridorda beni bekleyen cici anne ve babamın (!) yanına gidip sırıttım. İyi kişilere benzeselerde onları sevmek ve bağlanmak istemiyordum. Sonuçta en fazla iki ay sonra onlarda beni bırakacaklardı. Bunlar beni ilk alan kişiler değiller. 4 çift daha aldı beni ve dayanamayıp geri buraya bıraktılar. Yurdun bahçesinden çıkarken son bir kez arkamı dönüp anılarımla dolu yosun tutmuş duvarlara baktım. Burayı seviyordum. Sonuçta kendimi bildim bileli -tam 15 yıldır- buradayım ve her şeyi bu duvarların içinde yaşadım. İyi ve kötü bütün anlarımı. Bugüne kadar aldığım her nefesden haberleri var bu yosunlu duvarların. Beni alan kadının elimi tutmasıyla irkildim. Gülümsüyordu. Bu güzel bir şey. En azından yetimhanede yaşayan bir çocuk için çok güzel. Bize bakan bakıcı Nurgül bize hiç gülmezdi. Özellikle de bana. Bana takık takık bi kadındı yani. Sürekli döverdi beni. Ama bu kadın gerçekten, içten gülüyordu.
QQQQQQQQQQQQQQQQQQQQQQQQQQ
Evleri hiç görmediğim kadar güzel ve büyüktü. Beyaz koltukların üzerine koyulmuş siyah yastıklar ve onlarla uyumlu boydan camlara takılmış artpop baskılı perdeler dikkat çekiyorlardı. Üst kattan inen benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim bi çocuk koltuğun birine oturup televizyon izlemeye başladı.
"Oğlum. Kardeşine merhaba demek ister misin?"
"Kardeş mi?" çocuklarının olmadığını zennediyordum.
Çocuk kafasını televizyondan ayırmadan "merhaba" dedi.
"Merhaba!" dedim bende omuz silkerek.
"Ces'i de getir bari de o da tanışsın kardeşinle."
Dayanamayıp söyledim
"Çocuğunuzun olmadığını zannediyordum?"
Çocuk araya girdi
"Bende evlatlığım merak etme." dedi "Bu arada çocuk yapabiliyorlar ama ona bakamıyorlar. Bunların da böyle saçma sapan, iğrenç aynı zamanda da zalimce bi huyları var. Artık huy mu desem beyinsizlik mi desem bilemedim."
Kadın üzülmüş gibi görünüyordu. Çocuğa baktı.
"Neden öyle diyosun oğlum? Sen bizi sevmiyor musun yoksa?"
"Hayır! Sevmiyorum!"
"Neden öyle diyorsun oğlum? Çok üzülülüyorum ama ben."
"Bana gösterdiğiniz ilginin yarısını Ces'e gösterseydin o şimdi bu halde olmazdı!"
"O böyle Derin. Hep böyleydi, ilk doğduğu andan beri. O özürlü."
Çocuk 'Engelli!' diye fısıldadı.
"O bir özürlü!" diye tekrarladı kadın özürlü kelimesinin üsüne basarak.
Çocuk yerinden kalkıp kadının yanına gelip gözlerini kadının gözlerine dikti.
"Eğer bir daha ona özürlü derseninan bana çok kötü şeyler olur." dedi ve merdivenlerden yukarı çıktı. Kadın koltuğa oturup ağlamaya başladı. İyi görünümlü adam elini omzuma koydu ve Derin'in yanına gitmemi söyledi. Nerede olduğunu sormadan merdivenlerden yukarı çıktım. Onlarca kapı vardı. Hangisine gireceğimi bilemedim. Bi kapıda karar kılıp kapıyı açtım. Eski eşyalarla dolu kiler olduğunu tahmin ettiğim bir odaydı. Kapıyı kapatıp başka bir kapıyı açtım. Bu oda çok hoş düzenlenmiş küçük bir odaydı. Duvarlarına asılmış el yapımı fakat çok güzel tablolar vardı. Masada oturan bir çocuk fark ettim. Anladığım kadarıyla resim yapıyordu. Bir anlık kararla çocuğun yanına gittim. Resimlerine bakmak için başımı uzattığımda çocuk beni fark etti ve birden ayağa fırladı. Sanki onu dövüyormuşum gibi çığlıklar atıyordu. Korkudan ne yapacağımı bilemedim. Derin koşarak odaya girdi. Çocuğa sarıldı ve onu sakinleştirmeye çalıştı. Çocuk çığlık atmayı bırakıp ağlamaya başladı.
"Be- be- ben- ben çok özür dilerim. Yani be- ben bi an saçma sapan bi kararla oday-"
Derin sözümü böldü.
"Çık dışarı!"
Odadan dışarı çıkıp ağlamaya başladım. Acaba ona bir şey mi yaptım? Derin onu neden bu kadar seviyor? Belki de kardeştirler. Odanın kapısının önüne oturup Derin'in çıkmasını beklemeye başladım. On dakika kadar sonra Derin odadan çıktı. Neden bilmiyorum ama kendimi ona bir açıklama yapmak zorunda hissettim. Ama o beni dinlemeden bir odaya daldı. Bende arkasından girdim.
"Bak Derin ben gerçekten çok özür dilerim. Neden bilmiyorum ama-"
Yine sözümü bölüp
"Bir daha sakın ama sakın ona dokunma." dedi gözlerini gözlerime sabitleyerek. Gözleri beni adeta delip geçiyordu.
"Ben çok özür dilerim. Ama yemin ederim ona hiçbir şey yapmadım. Ben sadece resmine bakmak istemiştim."
"Ces! O Ces! O hasta! Doğduğunda annesi olacak o kadın onu öldürmeye çalıştı."
Şok olmuş bir şekilde koltuğa oturdum.
"E belki yanlışlıkla-"
"Bilerek yaptı bunu! Anlamıyor musun bu o adamın çocuğu değil. Ve bu aşağılık kadın da bu çocuğu hiç sevmiyor. İlk doğduğu günden beri, hadi zamanı kısaltalım ben bu eve geldiğimden beri, yani tam 6 yıldır bu çocukla kaç kere konuştu kaç kere öptü, sarıldı biliyor musun sen! HİÇ! Koca bir hiç!" dedi tüm evin duyabileceği bir şekilde bağırarak.
"Özür dilerim."dedim.
"Bir daha sakın ona yaklaşma."dedi tekrar vurgulayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ SİYAH-ÇOBAN YILDIZI
Random...O Siyahtı. Ben Mavi. Onun Siyahında Boğuluyordum. ..