CK\Katil -3-

69 6 1
                                    

"Jalen?" gülümseyerek adını söyledim.

"Senden kurtuluş yok değil mi?" diye sorduğunda omuzları mı kaldırdım.

...................

Beni sevdiği bar kafe karışımı bir yere getirdi. Bir şeyler içtik. Konuştuk... Onun yanından hiç ayrılmak istemiyordum. Sanki onun yanı dünyanın en güvenli yeri gibi. Kaderimiz bir yazılmış gibi hissediyorum. İlk defa birine karşı böyle hissediyordum. Karşımda oturmuş bir şeyler anlatıyor, bense onun gözlerine bakıp bir yandan muhteşem gülüşünü izliyorum. Gülüşü cennetin fragmanı gibiydi. (tumblr'dan alıntılar :s) Onu pek dinlemesem de son dediğini duyduğumda pozisyonumu değiştirdim.

"İşte böyle. Sıkıcı bir hayat, aileme ne olduğunu o kadar çok öğrenmek istiyorum ki." dedi iç çekerek.

"Merak etme," elimi elini üstüne koydum. "Bende kendi ailemi araştırıyorum. Onların ölümüde gerçekten... çok gizemli."

"Sana bir şey göstermek istiyorum." dedi gülümseyerek. "Hadi kalk gidiyoruz."

"Nereye?" 

"Gel görüceksin." 

Meraktan dört köşeye dönmüş ben hızla kalkıp arabasına doğru adımlar attım. Bir süre sonra mezarlıkta olduğumuzu fark ettim. Mezarlıklar neredeyse bütün kızların ödünü koparırdı ama sanki ben burda huzur buluyomuş gibiydim. Ölü insanların içinden yürüyerek derine inmeye başladık.  Bir süre sonra iki tane taştan mezarla karşılaştık yan yana yatıyorlardı. Üstlerinde Emily&Wesley Mikealson yazıyordu. Sanki bu soyadı bir yerde görmüştüm. Ama hatırlayamıyordum bir türlü. Ben mezar taşlarına bakarken o arkaya gidip bir şeyler yaptı bir süre sonra mezarlığın etrafı aydınlandı. Sarı küçük ampüllerle çevirmişti annesiyle babasının mezarlığını. Yanıma geldi.

"Bu çok güzel." dedim.

"Ailem öldüğü zaman onlar için bir şey yapamamıştım. Böyle saçma bir şey yaptım işte."

"Hayır, saçma değil." ona döndüm. "Çok, çok güzeller eminim annen ve baban buna çok sevinmişlerdir." 

"Kim bilebilir ki." oda bana döndü.

Gülmseme cevabım olmuş. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştı. Öpmesi için beklerken çıtırtı sesi duyduk. Sanki bir burda yürüyordu.

"Şunu duydun mu?"

"Neyi?" deyip kulak astı.

"Şu ses işte duymuyor musun?"

"Hayır ben bir şey duymuyorum."

"Ama ben duyuyorum." deyip yanından geçip karanlığa doğru ilerledim. 

Biraz ilerledikten sonra herşey koyu maviye döndü. Ve o kadın geldi. Evet şimdi ondan istediğim cevapları alabilirim.

"Hey!"

"Kızım burdan hemen gitmen gerek. Geri dön!" dedi telaşla.

"Ne? Noluyor?"

"Harekete geçti. Öldürmek için geliyor. Git çabuk Cassandra'ya dön!"

"Kim öldürmek için geliyor!?"

Cevap vermeden bir şeyler mırıdanarak geriye doğru ilerledi. Peşinden gitmek istiyordum ama gidemiyordum. Her şey eski rengine döndü bir anda. Yerde yatıyordum baş ucumda da Jalen iyi misin diye soruyordu. Kafamı yan çevirip ona baktım hızla kalkıp ormana girerek kavak ağacına ilerliyodum. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlamıştım.

"Nreye gidiyorsun?" diye sordu.

"Sen.. gelemezsin. Geri dön!"

"Olmaz! Seninle geliyorum!"

"Jalen! Hayır lütfen."

"İstediğin kadar konuş geliyorum." 

Şuan ona büyü yapıp etkisiz hale getirebilirdim. Ama henüz şehirde büyü yapamıyordum. Zamanım da yoktu. Ne yapıcam ben? Gelmeye kesin kararlıydı. Lanet olsun. Zaman kaybedemem. Üstelik o şey her neyse birini öldürücekse. Bir şey demeden peşimden gelemesine izin verdim. Kavak ağacına geldiğimizde anlamsızca etrafa bakıyordu. Tam önünde durup gözlerimi kapayıp sözleri söylemeye başladım. Bana gözlerini dikip baktığını hissesdebiliyordum. Bir süre sonra ağır bir gürültüyle geçit açılmaya başladı.

"Sana gelmemen gerektiğini söylemiştim." deyip hızla geçite koştum ardımdan oda girdi geçit kapandı ve bizde tünelde yolumuza koyulduk.

"Tüm bunlar da ne oluyor Madison?"

"Şimdi anlatamam bana ayak uydur yeter." 

Geçitten çıktığımızda kendiliğinden kapandı. Çok fazla müzik sesi geliyordu doğru ya parti! Skylar'a da söz vermiştim. Off her neyse. Ne yapmam grektiğini bilmiyordum. Nereye gidicğimi de... Skylar'ı bulup yardım istemeliydim. Kalabalığa karıştık. Ben önden o arkamdan hızla ilerliyorduk. Arka taraftan biri çığlık attı. Kalabalık oraya toplanmaya başlamıştı. Bende koştum. Yerde biri yatıyordu. Neredeyse her yerinde kesik izleri vardı. Birisi onu yüzü görünecek şekilde doğrulttu.

Bay Harian! 

Olamaz bu konseyden Bay Harian'dı. Ama kim neden öldürmüş olabilir? Nefesimin kesildiğini hissettiğimde Skylar ile göz göze geldik. Kafasını iki yana salladı. Üzgün suratımla oan baktım. Daha sora tekrar Bay Harian'a baktım. Hızla yanıma gelen Skylar, Jalen'i görünce şaşkına dönmüştü. 

"Skylar"

"Sakın konuşma" dedi lafımı bölüp.

"Ben gerçekten üzg--" 

"Bana üzgünüm deme Madison. Seni bekledim. Oysa ki sen..." dedi devam etmedi ama kafasıyla Jalen'i gösterdi.

"Hayır Skylar."

Ellerini havaya kaldırdı 'benden bu kadar'. Ve sonra gitti. Şu an Skylar ile konuşamazdım. Bay Harian öldürülmüştü ve bunu ona biri yapmıştı.

 Bölüm kısa oldu üzgünüm. Lise işleriyle meşgulüm falan. Neyse yorumlarınızı bekliyorum, teşekkürler <33

Cadılar KonseyiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin