1.4

345 26 10
                                    

Jongdae, sabah okula giderken fazlasıyla endişeliydi. Sehun defteri daha kapanmamıştı. O yüzden pek bir şeyler yapmak istemiyordu, ancak bu şekilde de her şey berbat ilerliyordu.

Bitkin bir şekilde koridorda yürürken, birisine çarpmıştı. Dalgınlıkla özür dilerken, çarptığı kişi sorun olmadığını söyleyip, arkadaşlarıyla yürümeye devam etmişti.

Jongdae arkasına dönerek 4 kişilik arkadaş grubuna baktı. İçlerinden sadece birisini tanıyordu.

Lu Han.

Onu okulda tanımayan yoktu. Kim Junmyeon'dan sonra okul ikincisi oydu.

"Hey Jongdae! Ne yapıyorsun burada?"

"Ah hyung.. Sınıfa gidecektim sadece."

"Sana eşlik etmemi ister misin?"

"Tabii.." Minseok ile beraber konuşa konuşa sınıfa gelmişlerdi. Aranın bitimine doğru ise, Minseok Jongdae'nin yanından ayrılmıştı.

Profesör Cha, içeri girdiğinde koca salonda sessizlik olmuştu.

"Bu ders konu işlemek yerine sizlere dağıtacağım fotokopileri yapmanızı istiyorum."

"Profesör, neden ders yapmıyoruz?" Jongdae soru soran kızı başını hafifçe sallayıp onaylamıştı. Aniden refleks olarak yaptığı bir şeydi.

"Üst sınıflardan bir öğrenciyle ilgilenmem lazım. Bu nedenden dolayı bu seferlik böyle." Jongdae eline kalemini alıp dağıtılan fotokopide ki metni incelemeye başlamış, anlamadığı yerleri tekrar tekrar okuyarak kendini konuya kaptırmıştı.

Bu motivasyonu kırk yıl arasa bulamayacak olan Jongdae, anlarını oldukça verimli geçirmeye çalışıyordu. Aniden büyük salonda ki kapı açılmış, ve içeri hoş giyinimli birisi girmişti.

Jongdae kaşlarını çattı. Bu sima ona tanıdık geliyordu.

"Baekhyun-ah!" bir kızın bağırmasıyla, Baekhyun denilen çocuk başını hafifçe ona doğru çevirmiş ardından pis bir sırıtışla profesörün yanına gitmişti.

'Baekhyun.. Baekhyun..' Jongdae içinden sürekli aynı şeyi tekrarlarken, başını iki yana sallayarak önünde ki kağıda dönmüştü.

Profesörün sesi fısıltı gibi gelse bile dediklerini anlayabiliyordu. Profesör, Baekhyun'a istediği yere oturabileceğini söylüyordu.

Jongdae, derin bir nefes alıp başını önündeki kağıda gömdü. Canı fazlasıyla sıkılıyordu. Odaklanmışken, ani bir şekilde tüm odağını kaybetmişti.

"Bana kalem vermelisin." duyduğu sesle başını kaldırmış, yanına oturan sarı saçlı çocuğa bakmıştı.

"Hadi Jongdae. Vakit kaybediyorum."

"S-Sen..." Baekhyun, kahverengi saçlı çocuğu umursamayıp, elinde tuttuğu kalemi almıştı. Jongdae şaşkınlığını üstünden atamazken, onu izlemeye devam ediyordu.

"Bana bu kadar hayran olduğunu bilmiyordum." cümlesinin sonuna doğru başını kaldırmış ve Jongdae'ye bakmıştı.

"N-Ne... Alakası yok. Daldım sadece."

"Her neyse. Gidiyorum."

"Nereye?!" Jongdae'nin ani çıkışıyla, birkaç kişi onlara bakmıştı.

"Kağıdımı vereceğim Jongdae." Baekhyun yanından kalktığında, Jongdae tepkisiz kalmıştı. Baekhyun ise kağıdını verdikten sonra gitmişti.

Arkalı önlü dop dolu olan kağıda hiçbir şey yapmamış mıydı? Büyük ihtimalle kalem almasında ki tek sebep adını yazmak olmalıydı.
...

Jongdae koridorda yürürken, gördüğü bedenle tebessüm etmişti.

"Baekhyun-sshi!" Baekhyun ve arkadaşları arkalarına dönüp Jongdae'ye bakmıştı.

"Bu Jongdae değil mi?" Luhan, Baekhyun'a sorarcasına bakmıştı. Ancak Baekhyun tepkisiz duruyordu.

"Hadi yanına git, hadi!!" arkadaşları Baekhyun'u omzundan ittirerek, Jongdae'ye gitmesini söylemişlerdi.

Jongdae ise şaşkındı. Hem bağırdığı için, hem de şu an olanlar için. Fazlasıyla şaşkındı. Baekhyun dibine kadar geldiğinde donup kalmıştı Jongdae.

"Ne var?"

"H-Hiç.. Hiçbir şey. Özür dilerim yani... Şey kusura bakma." rezillik!

Karşılaşmaları bu kadar klişe ve ilerleyen zamanları da bu kadar can yakıcı olmak zorunda mıydı?

...

Söz konusu kişi ben isem evet..
Hayır bu bölümün hiçbir amacı yok bu yüzden sövmekte serbestsiniz :'))
2 bölüm daha atacağım, çok kısa bir bölüm var ona kadar yani.
Daha bir dahaki haftasonuna kadar uğramayacağım :'(

liar |baekchen|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin