"Aslına bakılırsa bazı şeyleri öğrendikten sonra, eskisi kadar mutlu olacağını sanmıyorum Jongdae." Kai'nin sesiyle başımı kaldırıp ona bakmıştım.
"Ne demek istiyorsun Kai?"
"Neden Sehun'a sormuyorsun?" kaşlarımı çatmış, oturduğumuz çardağın biraz ilerisinde Baekhyun'la konuşan Sehun'a bakmıştım. Baekhyun'la ne konuştuklarını deli gibi merak ediyordum ancak yanlarına gidemiyordum.
"Çok üzüleceksin Jongdae."
"Ne demek istediğini açıkça söylecek misin Jongin?" bir süre bekleyip yanıt alamadığımda, Jongin'in oturduğu tarafa dönmüştüm ancak orada yoktu.
Bıkkın bir şekilde ayağa kalkıp Sehun'un yanına doğru yürüdüm. Baekhyun'un karşısında durmak garip hissettiriyordu aslında. Yada bunu garipleştiren Sehun'un yanında eyleme geçmesiydi. Fakat Sehun neden bu şekilde hissetirebilirdi ki?
"Bir sorun mu var Jongdae?" Sehun'un sesi sinirli çıkıyordu. Konuştuklarını her geçen saniye daha da merak etmeme engel olamıyordum.
"Sadece canım sıkıldı ve yanına gelmek istedim."
"Minseok'un yanına gidebilirsin Jongdae, şu an Baekhyun'la önemli bir şey konuşuyoruz." sesinin desibeli ara ara yükselip, ara ara da azalıyordu.
"Aslında Minseok hyung bugün okula gelmedi.." Sehun kendinden büyüklere saygı göstermezdi.
Onu şu 'sevgili' olduğumuz dönemde daha iyi tanımaya başlamıştım. Halbuki onu çok iyi tanıdığımı sanardım, çünkü onu hep gözlemlerdim. Her hareketini gözetimim altında tutmaya çalışırdım. Çünkü onu sevdiğimi sanardım. Ama bu sadece okul camiası içinde Sehun'un ün salmasıyla, oluşturduğum ön görmelerdi. Benim ki sadece ufak bir merak, heyecan ve hoşlantıydı.
Anlık bir şekilde başlamış, aynı hızla devam etmiş, elde edince yere çakılmıştı. Nirvana etkisi hoşuma gitmişti ancak yere çakılmış olmak da bir o kadar kırmıştı. Sehun'u böyle hayal etmemiştim. Daha farklı, komik ve ergence olan saçma hayaller kurgulamıştım. Bu bile ne kadar ani olan duygularımın tercümesiydi. Belki de, ufak bir hoşlantı sonucuyla başlayabilirdi tüm ilişkiler ancak benim hislerim o kadar uzun sürmemişti.
Sehun'u daha derinden tanıyana kadar sürdürebilmiştim ben. Aslında sevdiğin kişinin her şeyini kabullenmen gerekir ama Sehun bu cümlenin yüklemini kaldıramazdı. Ben de ona bu konuda yardımcı olamazdım. Çünkü Sehun'un değiştirmesi gereken fazlasıyla davranış ve düşünceleri vardı. Ya ben, ya da o bana ayak uydurmalıydı. İkimizden biri fedakar olmalıydı ve ben tam da o an fark etmiştim. Ben bu ilişkide fedakar taraf olacak kadar sevmiyordum Sehun'u.
Sehun zaten hiç fedakarca yaklaşmamıştı aramızda ki ilişkiye. Bu konuyu Minseok hyungla konuştuğumda bana 'Sanki duygusal yaklaştı da, fedakar yaklaşması kusur kaldı.' demişti. O an daha da farkına varmıştım duygularımın. Her fırsatta Sehun'la konuşmayı denemiştim ama bir türlü o an gelmemişti. Sehun hep ertelemişti. Onun ertelemeleri yüzünden her seferinde Baekhyun'a da yanlış anlaşılmıştım.
Sehun'la girdiğim bu ilişkinin en başından beri, bana Baekhyun'dan uzak durmam gerektiğini söylüyordu. En azından ben şu bilinmeyenin kişiliğini öğrenmeden önce herkese karşı öyleydim. O zamanlar hala şu 'nirvana' etkisindeydim. İstediğim bir şey gerçekleşmişti çünkü. Sehun'la sevgiliydim.
Ve Baekhyun'un dediği olmuştu. Ben pişman olmuştum.
Tek dileğim bir değil, birçok şey için pişmanlık duymaman.
Asabiydim, kibirliydim. Aslında ben o zamanlar Sehun'a uyarak kendimden ödün vermiştim. Fedakar yaklaşımda bulunmuştum. Etrafımda ki insanları kaybedene kadar. Bunu fark etmemi sağlayan şey ise Minseok hyung ile aramın açılması olmuştu.
Fakat zararın neresinden dönersen kârdı. Öyle değil mi?
"Jongdae?! Duymuyor musun!?"
"Dalmışım. Seninle özel olarak konuşabilir miyiz?"
"Jongdae, Baekhyun'la konuştuğumu söyledim! Tanrı aşkına benimle dalga mı geçiyorsun?!"
"Sehun, şimdi seninle özel olarak konuşmak istiyorum. Anladın mı?"
"Jongdae herkes bize bakıyor."
"Herkes veya dışarısı, çevrede ki insanlar beni ilgilendirmiyor."
"Jongdae kes şunu!" Sehun fısıltıyla konuştuğunda, sinirden sıkıp yumruk yaptığım elimi suratına geçirmişti.
"Oouuvv!" Baekhyun'un şaşkınlıktan verdiği tepkiye karşı ifadesiz kalmıştım. Sehun ise yediği darbeden dolayı öylece duruyordu. Canı yanmamıştı, buna adım kadar emindim. Benim bir vuruşumla canı yanmazdı çünkü. Zaten attığım yumruk ne kadar güçlü olabilirdi ki?
"Jongdae!? Ne yaptığını sanıyorsun?!" etrafımızda toplanmış olan kalabalığı yararak Jongin yanımıza gelmişti. Sehun'un yanına gidip bir şeyi var mı diye kontrol ederken ona küçümseyen bakışlar atmıştım.
Şu an buradan gitmek istiyordum ancak tek başıma gidebilecek cesareti de kendimde bulamıyordu. Yavaş ve minik adımlarla Baekhyun'un dibinde durdum.
"Benimle gelir misin? Lütfen?" fısıltıyla onun duyabileceği tonda konuşmuştum. Bana cevap vermeyerek sarı saçlarını karıştırmış, elimden tuttuğu gibi beni o kalabalığın arasından çekip çıkarmıştı.
Baekhyun önde yürürken, nereye gittiğimizi bilmiyordum. Kütüphaneye gelmiş olduğumuzda ise şaşırmıştım.
"Buraya niye geldik?" genel olarak herkes bahçedeydi ve kütüphaneye bu saatlerde kimse gelmezdi. İçerisi tamamen boştu.
"Seni oradan götürmemi istedin?" pekala saçma bir soru sormuştum. Şu an pek mantıklı düşünebileceğim bir zaman dilimi içinde değildim.
"E-Evet ama."
"Her neyse. İstedin getirdim. Derse gitmem lazım." Baekhyun kütüphaneden çıkacakken kolundan tutarak ona engel olmuştum.
"Sehun'la ne konuştunuz?"
"Bu seni ilgilendiriyor mu?"
"Sehun benim sevgilim! Tabi ki ilgilendiriyor." Baekhyun bu dediğime gülmüştü. Tamam artık Sehun'un sevgilim olup olmadığı biraz tartışılır bir konuydu ama.. Henüz öyleydi.
"Sehun'un senin sevgilin olup olmaması beni ilgilendirmiyor."
"Ne?" şaşırmıştım.
"Bu, Sehun ve benim aramda. Bizim aramızda olan bir mevzu. Seni ilgilendirmeyen."
"Bu kadar ağır konuşmak zorunda değilsin."
"Sadece, sana duymak istediğin gerçekleri söylüyorum."
"Engeli kaldır." bakışlarımı yere indirmiştim. Bunu söylemek nedensizce utanç vericiydi.
"Böyle bir şey yapmayacağım."
"Lütfen, engeli kaldır."
"Hayır." başımı kendimde bulduğum ufak cesaret kırıntılarıyla -aslına bakılırsa hiç yok- kaldırmıştım. Gözlerinde ki kararlılık ikimizi de yok edebilirdi. Susma hakkımı kullanarak kütüphaneden ilk ayrılan ben olmuştum.
Koridorda yürürken, adımın seslenilmesiyle durmak zorunda kalmıştım.
"Jongdae!!"
🙈
Bu bölümü yayımlamadan kaybolsaydım ortalıktan. P-A-T-L-A-R-D-I-M
Kimse unutmadı değil mi Baekhyun'un, fanın nickine şaşırmasına? :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
liar |baekchen|
FanficBeni suçla, çok ağladın. Seni sevmiyorum, inan bana. |baekchen fanfiction|