Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Hayati değerlerimin takip edildiği monitörden düzenli bir ritimle bip sesi geliyordu. Sol tarafıma baktığımda kolumda bir serum görmek hiç şaşırtıcı olmamıştı.
Çok yorgun ve aç hissediyordum. Ama önce patrona durumu haber vermem gerekiyordu. Sağ tarafıma baktığımda Sekreter Yeon'un koltuğa oturmuş kitap okuduğunu görmek biraz değişikti. Şimdiye kadar hastalandığımda sadece yetimhanenin revirindeki ablalar durmuştu başımda. Onda da gözümü açınca ateşime bakar gerisin geri yatakhaneye ya da bahçeye gönderirlerdi.
"Telefonum nerede acaba?" diye sorduğumda hemen kafasını kaldırıp kitabı kapattı ve, "Sehun Bey, kendinize gelmişsiniz. Ben hemşireye haber vereyim." dedi. Kalkıp kapıya doğru yönelince tekrar telefonumu hatırlattım. Bir kaç saniye duraksayıp yatağın yanına geldi. Sağ tarafımdaki çekmecenin gözünden çıkartıp bana doğru uzattı.
Telefonu elime alırken "İyisiniz değil mi? Ağrınız var mı?" diye sordu. Bakışlarımı ona doğru çevirip "İyiyim. Sadece biraz sersem gibiyim o da narkozdan olsa gerek." cevabını verdim. Anladığını belli eden bir başını sallamanın sonunda "Bir saat uyumamanız gerekmekte. Ben gidip hemşire hanımı çağırayım." dedi ve bir kez daha kapıya yöneldi.
Tam kapıyı açmıştı ki "Teşekkür ederim Sekreter Yeon." diye seslendim. Arkasını dönüp gülümsemeyle "Rica ederim. Bu arada ismim Ji Sul. Bana o şekilde hitap edebilirsiniz." dedi ve çıktı. Duymayacağını bilsem de kısık sesle "Teşekkürler Ji Sul." diye tekrarlayıp telefona geri döndüm.
Rehberimde çok isim yoktu. Sadece işyerindekiler, patron ve geçmişi yetimhaneye kadar uzanan, bana orada çok yardımcı olmuş bir ağabey. Bu kadardı işte. O yüzden kişi listesinden patronu bulmak uzun sürmeyen bir işti.
İsminin üstüne dokunup kulağıma götürdüm telefonu. Birkaç defa çaldıktan sonra "Hayırdır bu saatte?" diye cevap verdi patron. Nasıl ifade edeceğimi bilemediğimden bir süre sessiz kaldıktan sonra "Patron ben ameliyat oldum. Şu anda Korean National Hastanesinde yatıyorum. Yani yarın arabayı getiremeyeceğim." deyiverdim.
Karşıdan beklediğim cevap gecikince, "Patron?" diye seslendim. O ise "Lan hergele, 6 saat içinde ne olmuş olabilir de sen ameliyat olmuş, hatta ameliyattan çıkıp uyanmış olabilirsin?" diye bağırarak sordu.
"Durumum iyi patron. Sorduğun için teşekkür ederim. Bugün teslimata giderken birini bulmuştum yaralı halde. Onu hastaneye götürdüm. Böbrek lazım olmuş. Bende de fazladan bir tane olunca onu verdim. Durum bu." diye sitemli açıklamamı yaptım. Bu sefer bir öncekinden daha kısa süren bir beklemenin sonunda, "İyi kalpli bir piçsin. Biliyorsun değil mi? " deyip derin bir nefes alıp verdi ve devam etti. "Korean National Hastanesi mi demiştin? Oda numarasını mesaj at."
Telefonu kapatıp içeriye herhangi birinin girmesini bekledim. Oda numarasını başka türlü öğrenemezdim. Gözlerimi kapadığımda karnımın guruldamaya başladı. Kaşlarımı çatıp gözlerimi açtım. Tam o esnada Sekreter Yeon, bir hemşire ve beni ameliyata alan doktor odaya girdi.
"Sehun Bey, nasılsınız? Ağrınız var mı?" diye sordu doktor yanıma ulaşır ulaşmaz. Benden cevapları beklerken gözleri monitöre kaydı ve hayati değerlerime baktı. "İyiyim doktor bey. Ağrım yok şu anda." cevabını verdim ve utanarak ekledim. "Yemek yememde bir sakınca yok değil mi? Çünkü kurt gibi açım şu anda."
Doktor bir gülümsemeyle, "Tabi ki yiyebilirsiniz. Ağır şeyler olmadığı sürece sorun yok. Ve tabi yağlı da olmaması lazım." diye cevapladı sorumu. Onu gözlerimle onaylayıp son sorumu sordum. "Jongin'in durumu nasıl?"
Doktor bu sefer gülümsemiyordu. "Ameliyat başarılı geçti. Ancak öncesinde uzunca bir süre yaralı olduğu ve çok kan kaybettiği için kendisi şu anda yoğun bakım ünitesinde ve henüz bilinci yerine gelmiş değil. Sizden farklı olarak bir de böbreği kabul etmeme ihtimali var ve bu nedenle çok dikkatli olmalıyız. Umuyoruz ki bir an önce kendisine gelir." diye uzunca bir açıklama yaptı. Ben kendisine teşekkür ettikten sonra refleks haline gelmiş gülümsemesinin ardından hemşireye serumumu yenilemesini söyledi ve odadan çıktılar.