12.Bölüm

206 42 45
                                    


Yazar~

Seulgi'nin dünyaya dönüşü, daha önce birkaç kez yaşadığı bir darbenin ardından bilinci yerine gelmesi gibi olmadı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seulgi'nin dünyaya dönüşü, daha önce birkaç kez yaşadığı bir darbenin ardından bilinci yerine gelmesi gibi olmadı. O duyguyu yaşadıklarından dolayı çok iyi biliyordu. Uykudan uyanmak gibi de değildi.

Yükselmek gibiydi.

Öldüm, diye düşündü Seulgi bu süreç için bir anda... sonunda düşünebilme yetisini kısmen de olsa geri kazandığında. Öldüm ve sonrasında beni ne bekliyorsa ona doğru yükseliyorum. Öyle olmalı. Duyduğum seslerde ölü rühların şarkıları.

Zifiri karanlık yerini yağmur bulutlarının koyu gri rengine, daha sonra sis grisine bıraktı. Renk daha da açılarak güneşin yüzünü göstermesinden hemen önceki buğulu sadeliğe döndü. Ve tüm bunların yanında bir de yükseliyormuşluk hissi vardı. Sanki sakin ama güçlü bir hortuma yakalanmıştı. Hava akımı onu sürüklüyordu.

Yükselme hissi azalıp gözkapaklarının gerisindeki aydınlık artınca Seulgi yaşadığına inanmaya başladı. Onu ikna eden bir adamın sesi olmuştu. Ölü ruhların, duyduğu çan seslerinin yanısıra bu meleklerin sesine benzeyen ama kulağa onlardan da daha tatlı gelen ses. Seoul'de duyduğu ses.

Bu düşünce üzerine gözlerini açtı.

Seulgi'nin hala hayatta olduğuna inancı bembeyaz bir sedyenin üzerinde uzandığı görünce bir an için sarsıldı. İlk düşüncesi tül gibi bulutlar içerisinde uçuyor olduğuydu. Çan seslerini hala daha duyabiliyordu ama bu sesi bastıran ses onu oldukça kafasının görünmeyen bir köşesine itiyordu.

Başını çevirmeye çalıştı ve biraz sarsıldığını hissetti. Sedyenin gıcırdadığını duyabiliyordu. Çan seslerinin bir anlık olağanüstü ritmi durdu. Bu sırada Seulgi sırtında bir ağacın dalları gibi dalga dalga yayılan keskin bir acı hissetti. Acının kaynağı olan dalların ne olduğunu bilmiyordu ama ağacın gövdesinin omurgası olduğu barizdi. Bir bacağının alt kısmında çok daha şiddetli bir acı hissetti, aklı karışmıştı, hangi bacağı olduğunu anlayamıyordu.

Başında da yakıcı bir sancı vardı. Kafası kötü bir şekilde çatlamış bir yumurta gibiydi. Acıyla haykırdı fakat, sesini duyamadı. Oysa ki boğazından yükselen ve karga sesine benzeyen gıcırtılı sesi beyninde çoktan yer edinmişti.

Ölüyor muyum? Tam sona varırken mi uyandım?

Bir el kaşını okşadı. Seulgi eli hissediyor ama göremiyordu, parmaklar teninde dolaşıyor, sertleşmiş kaslarını ovarak düğümleri açıyordu. Bu sıcak bir günde içilen buzlu su gibi ferahlatıcıydı. Gözkapakları inmeye başladı, ama o anda hiç açmadığını fark etti.

"Ne zamana kadar böyle kalacak?" dedi ona tatlı gelen ses.

"Henüz çok erken."

Sırtındaki acı hafiflemişti ama ağacın dalları hissi hala oradaydı, teni hafif rüzgarda sallanan yapraklar gibi dalgalanıyordu. Bu nasıl olabiliyordu?

Moonchild [Seulmin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin