[4]

560 62 70
                                    

yüksek ihtimalle bunu okuyan üç kişi falan kaldı...

özlemişseniz, buyurun...

Jungkook ile hiçbir şey yolunda gitmiyordu ve Taehyung hakkında bir yorum da yapmamıştı. Ona olan sevgim azalmamıştı ancak biraz da olsa soğumuştum.

Çözemiyordum, Kore'ye gidip geri döndüğünde neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.

Yanımdaki Betty de yardımcı olmuyordu. Arkadaşım olup olmamadı hakkında düşünüyordum ve bilemiyordum. Betty olsa da olmasa da ben yalnız hissediyordum.

Jungkook beni o günden sonra aramış ve pizzacıya gitmiştik. Eskisi gibi değildik ve ben büyükbabamla sevgiliymişim gibi hissediyordum.

Heyecansız, cansız, neşesiz bir ilişkiye dönüşmüştü. Yürümekten nefret eden Jungkook yürümek istiyordu. Beni çileden çıkartıyordu bu.

Taehyung her kimse ve her ne yaptıysa Jungkook'u çok fena değiştirmişti.

Jungkook ile bu öğleden sonra beraber takılacaktık, bir parka gider otururduk. Heyecansız ve sıkıcı bir ilişkiye döndü demiştim.

Kore'ye ben de mi gitmeliydim? Gerçekten aklım bu tür garip sorularla doluydu. Aldatılıyor muydum? Jungkook'un önceden Koreli bir sevgilisi olmamıştı, bunu biliyordum. Yani eski sevgilisinin adını söylüyor olamazdı. Kore'ye ailesi için mi gitmişti gerçekten?

Delirmek üzereydim.

Telefonumu şarjdan çıkartıp Jungkook'u aradım. İkinci çalışta açtı. "Efendim?"

"Nasılsın bakalım?" Sesi canlı geliyordu ve ben de devam ettirmiştim bu canlılığı.

"İyiyim, bana gelmek ister misin? Biraz pizza sipariş ederiz ve sprite?"

Birdenbire gelen bu teklife karşılık şaşırmıştım. Beni aldatan biri böylesine canayakın davranmazdı bence. "A, tabii. İstersen ben gelirken pizza alabilirim."

"Aslında eve sipariş etsek daha güzel olur, boşuna yorulma hem. Bekliyorum seni."

"Pekala, geliyorum öyleyse. Seni seviyorum." Telefon ben konuştuktan sonra çat diye kapatılmıştı. Ben anlayamıyordum bu biraz garipti. Sanırım sevgilim çoklu kişilik bozukluğu yaşıyor.

Gardolabımı açtım ve rahatça olmak istediğimden parlament mavisi ve koyu kırmızılı bir tişört giyip altıma da fazla kısa olmayan açık renk kot şortumu üstüme geçirdim. Hava iyi gibiydi, birazcık güneş gördüğümden güneş gözlüğümü hemen taktım. 

Saçlarım yine uyandığımdaki gibi kabarıktı ve garip duruyordu. Bu umurumda değildi çünkü sevgilimin yanına istersem pijamayla da gidebilirdim.

Odamdan çıkarken bir çanta almayı unutmadım, içine telefonumu ve cüzdanımı koydum. Babamların yanına uğrayıp haber verecektim. Annem uyuyakalmıştı ve babam da bacak bacak üstüne atmış, kahve içerek gözlüklerinin ardından telefonuna bakıyordu.

"Baba, arabayı alabilir miyim?" Fısıldayarak konuştuğumda babam gözlüklerinin üstünden baktı. 

"Cassie, dikkatli kullanmalısın."

"Gerçekten dikkatli kullanıyorum. Lütfen?"

Babam sehpa üzerindeki anahtarları bana atarken gülümsemiş ve uzaktan bir öpücük atmıştım. "Jungkook'un yanında olacağım."

Cevap beklemeden uçup çoktan evden çıkmıştım. Arabaya oturup kemerimi bağlamış ve koltuğu ayarlamıştım. Ah, tabii bir de dikiz aynasını.

perfect'taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin