bunu Cassie'nin ağzından yazdığım için sadece Cassie'den dinleyeceğiz tabii jungkook'tan da dinlemek isterseniz orası ayrı
bunu gerçekten çok sevin
aynı benim sizi sevdiğim gibi
Dün gece oldukça yorgundum fakat buna rağmen beşten fazla tekrarlanan o sayıklama kafamı kurcalamış ve beni uyutmamıştı. Ne anlama ya da ne demek olduğunu bilmiyordum ancak insanlar uyku halinde isimler sayıklardı, bundan korkmalı mıydım ya da üzülmem mi gerekliydi bilemiyordum.
Uyandığımda yanımda erkek arkadaşımı görmeyi beklerken tek başıma olduğumu görmüştüm. Gitmeden önce seks yaptığımız zamanların ertesi sabahı birlikte sarılarak uyanırdık.
Telefonumu kontrol ettim ve ondan bir mesajım olduğunu gördüm. 'Önemli bir işim çıktı, gitmem gerekiyordu. Sonra telafi ederiz.' Sadece bu kadar yazmıştı. Ne bir açıklama yapmıştı ne de gitmek için beni uyandırmayı beklemişti. Bu beni bir sürtükten farksız hissettirmezken yataktan kalkp duşa girdim.
Hızlı bir duş alıp önceden tüm işlemleri halledilmiş otel odasından ayrıldım. Bugün dersim yoktu bu yüzden erkek arkadaşımla vakit geçirmeyi düşünüyordum ancak sanırım önemli iş buna engel olacaktı.
Betty'nin kuzeni gitmiş miydi bilmiyordum ancak yapacak başka bir işim olmadığından onunla takılmak zorundaydım. Eve gidip erkek arkadaşım hakkındaki soruları cevaplamak istemiyordum.
Sürekli telefonumu kontol ediyor ve ondan en ufak bir mesaj ya da arama gelir mi diye dikkat etmeye çalışıyordum ki hiçbir şey yoktu. Bu beni üzmüştü.
Betty'nin evine geldiğimde kuzeni Brain ile kahve içiyorlardı. Brain ile yakın arkadaşlardık aslında, iki yıl önce benden hoşlandığını söylediğinde aramıza mesafe koymuştum ancak sonra beni unutup bir sevgili yaptığında yine yakın olmuştum.
Brain ve Betty ile selamlaşıp bir kahve de bana yapmasını söylediğim Betty hemen bir kahve yapıvermişti. Telefonum nasılsa çalmıyor diye sesini kısmıştım ve koltuklardan birine fırlatmıştım.
Brain bir araba almak istediğini falan anlatıyorken dikkatimi pek de ona verememiştim ve sessize aldığım telefonum o an için tüm dikkatimi toplamıştı.
İçimi kemiren Taehyung kelimesinin anlamını deli gibi merak ediyordum.
Kore'de bir sokak ya da şehir ismi de olabilirdi. Arkadaşlarından birisi de olabilirdi, kız da olabilirdi, erkek de olabilirdi. Herhangi birisi olabilirdi.
Canım sıkıldığında ve düşüncelerim beni boğmaya başladığında gitmem gerektiğini söyleyip telefonumu almış ve evinden ayrılmıştım. Önüme çıkan ilk pastaneye oturduğumda bir latte söylemiştim ve telefonumun arama motoruna 'Kore Taehyung' şeklinde yazıp aratmıştım.
Önüme pek bir şey çıkmamıştı, birkaç çocuk fotoğrafı, uçurtma fotoğrafı, bir bloggerın hashtagleri çıkıvermişti. Şehir ya da sokak olmadığına emindim. Beni aldattığını falan düşünmüyordum çünkü beni çok güzel severdi Jungkook.
En güzel ayıkken severdi.
Gülüşünden öptüğümde ayık değil miydi?
Jungkook sıradandı, korelilerin kullandığı uygulamalardan bir iki tanesini kullanıyordu. Bir tane de twitter hesabı vardı, instagram hesabı yoktu.
Saçma bir isimdi işte, neden bu kadar takmıştım ki buna?
Boşverip telefonumun ekranını kilitledim, hesabı ödeyip bir taksi çevirdim. Yolda yürümeyi sevmezdim, Jungkook da sevmezdi ve sürekli arabayla bir yerlere giderdik. Yürüyüş yapmayı sevmiyordu ve ben de sokaklarda gezmekten hoşlanmadığım için arabayla gidiyorduk, işte bu ortak yönlerimizden birisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
perfect'taekook
FanficCassie ve Jungkook farklı dünyaların insanları olmalarına rağmen bir seneye yakın bir süredir birliktedirler ancak ailevi meselelerini çözmek için memleketine giden Jungkook geri geldiğinde eskisi gibi değildir. "T-taehyung." Hiçbir şey, aynı kalma...