𝗯𝗶𝗿𝗶𝗻𝗰𝗶 𝗯𝗼̈𝗹𝘂̈𝗺;; 𝟵¾

4.4K 256 494
                                    

₁₉₇₂𝗘𝘆𝗹𝘂̈𝗹 𝗕𝗮𝘀̧ı

"Anne, baba James beni istemiyor!" Kaşları çatılı bağırmıştı ufaklık. James Potter, onun bu haline bakarak güldü çaktırmadan. Ancak  bu gülüşün hemen ardından tıpkı kız gibi, fakat onunkinden daha sitemkar bir şekilde söylendi: "Wilhelmina yalan söylüyor!" Euphemia ve Fleamont Potter, hemen yanlarında olmalarına rağmen sanki uzaktalarmış gibi onlara bağıran çocuklarına baktılar. "Onu da nereden çıkardın, Mina?" Annesi Euphemia kızına bu şekilde sesleniyordu. "Bana, beni arkadaşları ile oturduğu kompartımana almayacağını söyledi, anne." Fleamont, karısından önce atlayıverdi araya. "James kardeşine yardımcı ol, lütfen. Onu yalnız bırakma."

James, yüzüne yer eden gülümsemeyle babasına yanıt verdi. "Ufak bir şakaydı sadece." Wilhelmina memnuniyetle gülümsedi, kendisini sağlama almak için hiç var olmamış bir konuşmayı sanki var olmuş gibi davranarak bir diyalog başlatmıştı ve bu da istediği gibi sonuç verince hoşnut olmuştu. James, Wilhelmina'nın sinsi gülümsemesini gördü. Ve kendi kendine mırıldandı. "Bu kız fena..." Wilhelmina Euphemia Potter'ın tam anlamıyla James Potter'ın -kendi- kardeşi olmaya layık olduğunu düşündü. 

"Görüşürüz!" Koşar adımlarla Hogwarts Trenine bindim. Abim de arkamdan binmişti annemle babama ettiği vedasının ardından. Birkaç adım sonrasında yerimde durup abimin bana yol göstermesini bekledim. Abim öne, ben arkaya. O ilerlerken ben de onun peşine takıldım. Çekindiğimden gidiyor değildim peşinden. Kendime boş bir kompartıman bulmaya üşeniyordum. Hepsi buydu. Tamam, pekala- biraz da onun yaz boyunca bahsettiği arkadaşlarını merak etmem vardı. Onlarla olan iletişimini benimle ayrı düştüğü ilk yılda elde etmişti ve ben de abimle Hogwarts koridorlarında koşturmaya özenmiş olabilirdim.

Ben bu düşünceler içerisindeyken bir kompartımanın önünde duraksamıştık. Abimin hemen ardından girdim kompartımana. Yüzünde birkaç yara izi bulunan, pejmürde çocuk çarptı gözüme ilk, üstündeki kıyafetlerde de ufak tefek yamalar görünüyordu. Onun kim olduğunu anlamıştım. Ve görünüşün pejmürdeliği ve kasvetinin aksine tatlı bir çocuk olduğunu abimin anlattıklarından dolayı anlamamak pek olanaklı değildi. Parlak bir yüz çehresi yoktu belki de ama gözleri tam aksineydi. Diğer iki yeni  yüze baktım. Siyah saçları çenesine doğru uzanan biri vardı. İlk gördüğüm- ve muhtemelen şu ismini tam çıkaramadığım çikolata delisi olan- çocuk kadar öylece kendi halinde duran biri gibi değildi. Ki abimin de anlatılarına göre onun muzipliğine en çok eşlik eden, Black ailesine mensup olandı bu siyah saçlı. Sona kalan ise sarıya kaçan rengiyle uzun saçlı bir çocuktu... Nedense bu çocuğu pek sevememiştim. Ki abimin anlattıkları da onu ele veriyordu, biraz kasıntı demek yanlış olur muydu emin değildim. "Selam, çocuklar!"

"Bu kız da kim?" diye sordu siyah saçlı, James'ın selamını es geçmişti. Kompartımana eşyalarını yerleştirirken cevap verdi James, "O benim kardeşim, Sirius." Pejmürde çocuk elini bana doğru uzattı. "Merhaba, Wilhelmina." Gülümsedim. Benim aksime o ismimi biliyordu. "Merhaba..?" Abim isimlerinden de bahsetmişti, fakat ufak tefek bir hafızam vardı. Gülümsedi. "Lupin, Remus Lupin." Kafamı hafifçe salladım, memnun olduğumu ifade etmek istercesine. "Merhaba Remus."

"Ben de Peter Pettigrew." dedi nedense haz etmediğim kişi. "Ben de Wilhelmina Euphemia Potter." Siyah saçlı çocuk, James'la sarılırken konuştu, az evvelki haline göre çok daha neşeli bir haldeydi, kompartımana bir yabancı geldi sanıp rahatsız olmuş diye kendimce bir sebep bağladım az önceki sakin duruşunu. "Bunu biliyoruz, Mina!" James'tan ayrıldı. Görünen oydu ki abim sadece bana bir şeyler anlatmış değildi. "Ben Sirius." Soyadını beklercesine tek kaşımı kaldırdım. "Black." dedi hızlıca, neredeyse anlaşılmazdı konuşulması. Sesinde ilk defa hoşnutsuzluk duyuyordum. Gerçi sesini kaç defa duymuştum ki? Aklıma bir anda çakanla kaşlarımı heyecanla kaldırıp James'a doğru döndüm. "James, Sümsükus'u gösterecektin bana!" diyerek güldüm. Abim her aklına estiğinde Sümsükus diye lakap taktığı çocuğa saydırmıştı. Ona göre ayağı çalılığa takılıp düşse suçlusu Sümsükustu. Sirius ve James gülerken Pettigrew de onları takip edercesine yakalamıştı kıkırdamalarını. Remus, ilk başta karşı çıkmaya çalışır gibi bir haldeydi ama o da gülmeden yapamamıştı en sonunda, fakat bu gülüşü oldukça ufak kalıyordu bizimkilerin yanında.

Çapulcu Kardeşi. [𝗪•𝗘•𝗣𝗼𝘁𝘁𝗲𝗿]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin