XX\/||||

1.1K 133 32
                                    

Jimin tam dediği saatte, bahsetmiş olduğu parkta, ömrünün bu anına dek hala daha bekliyor olduğu adamı, pes etmeyi aklının ucundan bile geçirmeyerek yine beklemeye başladı.

Saatler bir çırpıda geçiyor, Jimin her bir geçen dakikada kahroluyordu. Gelmeyecekti, adı gibi emindi buna. Yine de söz ağızdan bir kez çıkardı. Soğuktan donana dek, sevdiği adam gelene dek, burada beklemeye devam edecekti.

Gece yarısını çoktan geçmişti. Park karanlığa gömülmüştü. Civardaki bir kaç sokak lambası dışındaki her yer simsiyahtı. Göz gözü görmüyor denebilirdi belki ama, yine de az buz etraftaki nesneler belirgindi. Fermuarını boğazına dek çeken ve kaskatı kesilmemek için oturduğu bankın çevresinde voltalar atan Jimin, gözünden düşen yaşlarla birlikte olduğu yerde duraksadı. Bu kısa hayatında neden hep bekleyen oydu? Neden hep kazık atılan, sevilmeyen?  Neden hep seviyor ve sonrasında kırılıyordu?

Aklında dolanan düşünceler eşliğinde yere çömeldi ve o tenha parkta hıçkıra hıçkıra ağladı. Soğuktan donmuş olan burnunu hem çekmekle, hem de mendille silmekle bir hayli uğraşırken; umudunu tamamen yitirmişti. Ayağa kalktı ve gözyaşlarını banka ulaşana dek silmeye devam etti. Banka oturup, gözlerini kapayarak uyumayı düşünürken; iki kol belinden doğru onu kendine çekip, sarmaladığında burnuna ulaşan parfüm kokusundan anlamıştı o kişinin kim olduğunu. Hayret edilesiydi.

Güçlü kollar sıkıca Jimin'in çelimsiz ve soğuktan donmuş bedenini sarmalarken, JungKook'un geldiğini görmek bile Jimin'i sıcacık etmeye yetmişti. Bitmişti artık bu lanet olası kısır döngü, bitmişti. Artık bekleyen değildi. Artık seven ve sevilendi.

"Özür dilerim." JungKook'un kalın ve hayran olunası erkeksi sesi, kendisine bir hayli yakın olduğundan ve konuştuğu sırada dudağının kendisinin kulağına sürtünmesinden dolayı Jimin, kendini kıpır kıpır hissetmişti.

"Neden?" Diye sordu Jimin ve gelen bir anlık cesaretle JungKook'un kendisinin karnında kavuşturmuş olduğu ellerini, minik elleri ile tuttu. "Seni ısıtamadığım için. Seni bu soğuk günde, bu kadar saat beklettiğim için."

JungKook'un gözünden aşağı bir hat çizen yaşlar, Jimin'in omzuna düştüğünde titredi Jimin. Hemen arkasını döndü ve JungKook ile arasında üç-beş santim kalmasını sağladı.

"Seni affederim ama bir şartla."

Jimin'in aniden dedikleri üzerine ister istemez ağlamayı kesti JungKook ve bu aşırı yakınlıktan ötürü sertçe yutkundu.

"Bana bir şans ver."

JungKook Jimin'in isteği üzerine gülümsemeden edemedi. Bu karşısındaki minik beden buraya ne için geldiğini sanıyordu ki?

"Peki," dedi ve devam etti.

"Sana hiç sonu gelmeyecek bir şans veriyorum."

"Anlamadım?"

"Seni seviyorum."

JungKook soğuktan Jimin'in çatlamış dudağını, kendi dudağının hakimiyeti altına aldığında; iki bedende o geç saatte, tek bir şey düşündüler:

Onlar cidden sıcak ve mutlu hissediyorlardı.

SIR ♤taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin