TaeHyung elindeki kimya defterini; formüllerden çok, karikatüre benzer boş şeylerle doldurmuştu. Canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Aklı Jin'deydi. Jin'in onunla konuşacağı zaman ne söyleyeceğindeydi.
Yanına gelen Jimin'in sırasına düşen gölgesini farketti ve ona vuran florasan lambanın altında duran Jimin'e doğru kaldırdı başını.
Ve sonra iyice süzdü arkadaşını. Kendini toparlamışa benziyordu. Büyük ihtimalle sabahlara kadar oyun oynamayı bırakmıştı.
"Tae," dedi ve arkadaşının yüzüne heyecanla yaklaştırdı yüzünü Jimin.
"Çok güzel şeyler oldu. Sana anlatma fırsatı hiç bulamadım."
TaeHyung anlat dercesine bir konut verdi başı ile. Jimin sağına soluna bakındı ve sınıfın fazla kalabalık olmadığını farkedince, sesini fazla kısmaya gerek kalmadığını anladı.
"Şey.. JungKook sizin yanınızdan ayrıldığında benim yanıma geldi ve.."
*
Arkadaşının anlattıkları üzerine gülümsedi TaeHyung. Jimin şuan da çok mutlu görünüyordu, ona destek çıkması lazımdı öyle değil mi?
Sınıftan çıkan Jimin ve TaeHyung ikilisi bahçeye çıkmak için en alt kata indi. Daha tenefüsün bitmesine beş dakika vardı, bu sırada bir sonraki ders için temiz havayla beraber moralde almaları gerekliydi.
Bahçeye çıkar çıkmaz, onun geleceğini bilirmiş gibi merdivenlerin orada pusu kurmuş Jin'i farkettiler. Görünüşü normal haline göre oldukça farklıydı. Özenmeden evden çıktığı, saçlarını bile taramadığını ve bir kaç gün uyumadığını sadece görünüşüne bakarak anlayabilmeniz mümkündü.
"TaeHyung, sorun değilse konuşabilir miyiz?"
TaeHyung Jimin'e doğru baktı ve Jimin'in onu yanından yollamak için can atar halini görünce, Jin'in ardından bahçede turlamaya başladılar.
Jin'in elleri cebindeydi ve başı ayaklarına bakarak yürüyordu. TaeHyung onun konuşmaya başlamasının biraz uzun süreceğini ve bu sırada zil çalarsa onun hiç konuşamayacağını bildiği için ona bir hatırlatmada bulundu.
"Ne söyleyecektin?"
Jin durdu. TaeHyung'da öyle. Merakla Jin'e doğru bakınıyordu. Onun yüzünü görebilmek için hafifte dizlerini kırmıştı. Etrafta pek kimse yoktu. Okulun bahçesi epey büyüktü ve genelde bu tarafta takılanlar olmazdı.
TaeHyung hala daha konuşmayan Jin'e karşı umudunu kesip sanor çekerek başını çevirmişken, çenesinden tutulup; dolgun dudaklarla kapana kısıldığında neye uğradığını şaşırmıştı. Gözleri Jin'in gözleri ile dipdibeydi. İkisi de birbirine bakıyordu ve bu hareketi yapan Jin gözlerini kaçırıyordu.
Geri çekildi çok geçmeden Jin. Sonrasında ise kızaran yanaklarıyla birlikte uzun parmaklı elini, kalbinin bulunduğu sol kısma götürdü. Gülümsedi. Derin bir nefes aldı ve TaeHyung'a bakındı.
"Haklıymışım."
Sonrasında ise hala daha şok olmuş bir şekilde birazdan bedenini yerle buluşturacakmış gibi duran TaeHyung'un elini sıkıca tuttu.
"Çok ani oldu biliyorum. JungKook beni bırakalı üç gün oldu ve üç gün içerisinde karar vermem biraz hızlı da olmuş olabilir ama bu gerçeği değiştirmiyor."
TaeHyung içinde kelebekler uçuşan karnının ağrımaya başladığını farketmesiyle, Jin'in dedikleriyle yatalak olacağını düşünüp, korkmamış değildi.
"Sana aşığım ben TaeHyung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR ♤taejin
القصة القصيرة:bugün seni sevmeye başlamamın ve en yakın arkadaşımın ise senden hoşlandığını bana itiraf ettiği o gün.