2. Hintli Dangoz

16 2 1
                                    


"Anne? Şimdiğ Hindistan'a gidecez ya? Oyada da evimiz olacak mı?"

"Evet, hem de senin gibi tatlı iki çocuk da var orada."

"Geyçekten mii? Peki uçaktan gözüküy mu bizim ev?"

"Hayır kalkınca kendin görürsün sadece bulutlar gözüküyor."

Uçağın kalkmasını beklerken Ali'nin sabahtan beri bilmem kaç bininci sorusunu cevaplıyordum.
Aktarmalı olarak önce Dubai daha sonra Mumbai'ye gidecektik.
Yol uzundu ama çok heyecanlıydım.
Hindistan'a hayallerimin ülkesine gidiyordum.
Çevirmen bir arkadaşım olan Hilal'de kalacaktık.
Hintli biriyle evlenmiş. Mumbai'de, Eşi Chand, oğlu Saalim ve kızı Sitara ile yaşıyordu.
Eşinin ailesi de onlarla kalıyordu. Malum Hindistan'da aile kocaman olurdu. Asla bağlar kopmazdı.
Ve benim geldiğimi öğrenince öyle ısrar etmişti ki, kıramamıştım. Hem de Ali için iyi olur diye onlarda kalmayı kabul etmiştim.
Ali tek tük Hintçe kelime biliyordu. Belki de Saalim ve Sitara ile iyi anlaşacaktı.
Zaten dil farklı olsa bile çocuk her yerde çocuktur. Bir anlaşma yolu bulurlar.
Bir keresinde Koreli bir aileye tur rehberliği yapmıştım. Çocuk ve Ali, ortak bir dil konuşmasa bile birbirleri ile öyle güzel iletişim kurmuşlardı ki... 
Arada turistlere tur rehberliği yapıyordum. Hem dil geliştirmek için hem de ek iş olarak.

Ali'yi hep yanımda turlara götürürdüm, kaynaşsın diye.
-----》♡
Bekleme salonunda  bekliyordum.
Aktarmalı uçağa iki saat vardı ve uçak midemi bulandırmıştı.
Ali gayet keyifliydi. Sanki ilk kez uçağa binen benim.
Elinde meyve suyu uçak sesi çıkararak bir o yana bir bu yana uçuyordu.
"Oğlum dikkat et, Alii."

"Annee benim çişim geldi."
Zar zor ayağa kalktım uçak fena tutmuştu beni.
Erkekler tuvaletinin önüne gelip Ali'yi beklemeye başladım.

Anıl ile takıla takıla alışmıştı erkekler tuvaletine. kızlar tuvaletine girmem diyordu.

Midem bulanınca yandaki kadınlar tuvaletine koştum.
Elime suyu doldurup yüzüme çarptım.
Baş örtüm kaymıştı onu düzelttim.
Çıkıp yine aynı yerimde beklemeye başladım.

Ali ağlayarak tuvaletten çıktı.
"Oğlum noldu, niye ağlıyorsun?"
"Anne içeyideki amca bana bağıydı. Ben bileyek yapmadım özüy diledim ama o dinlemedi."

Hışımla tuvalete daldım.
Ayna önünde elini yıkayan iki kişi dönüp şaşkınlıkla bana baktı. İngilizce konuşarak Ali'yi gösterip "ona bağıran hayvan hanginiz?" dedim.

İkisi de şaşkın halde bakmaya devam etti.

"Demek sizin oğlunuz  terbiyesizlikte kime çektiği belli oldu."
Konuşan adama döndüm. Elini kuruluyordu birde yakasını düzeltiyordu.
Gömleği açık diye hemen başka yöne baktım.
" Dışarı çıkın bekliyorum." deyip kapıyı çırparak çıktım.

Bir anlık sinirle düşünmeden erkekler tuvaletine dalmıştım. Ama hala sinirim geçmemişti.
Benim oğluma bağırmak ha?

"Evet, ne var?"
"S-sen ne hadle benim oğluma bağırırsın?"

Hintçe "aptal kadın"  dedi.
Ve hemen hintçe "sensin aptal" dedim.

Şaşırdı Hintliymiş birde.
"Sizin oğlunuz bana çarptı ve üzerime meyve suyu döktü. Ve siz beni mi suçluyorsunuz?"

"Çocuk bu hata yapar. Peki siz ona bağırma  hakkını nereden buldunuz? Dinlememişsiniz bile onu. O sizi anlamıyor ama siz onu anlayabilirdiniz. Küçücük çocuk ne kadar korkmuş."

Ali'yi gösterdim.

"Çocuk diye her hatasını görmezden mi gelelim? Hata yaptı, cezayı hak etti."

"Ya sen kimsin benim oğluma ceza veresin, size laf anlatanda kabahat. Bence gidip bir psikoloğa görünün zira bu kadar gaddarlık hayvanlar aleminde bile aşırı."

"Siz ne hakl-"

"Efendim, uçağa geçe bilirsiniz."  

Gelen kadına baktım. Şık giyimli elinde tablet, gözünde gözlük... Asistanıydı herhalde.

Ben kadını incelerken adam çekip gitti.
"Hey, dangoz herif. Dua et bir daha karşıma çıkma. Çocuklara karşı insancıl ol azıcık. "

Sinirimden arkasından bağırıyordum.
Ali çekiştirince sustum.
Kucağıma alıp öperek gözyaşlarını sildim.
"Anne o amça bana çok mu kızmış?"

"Hayır oğlum. O amcanın siniri kendisine. Küçükken üç kere havaya atıp iki kere tutmuşlar ondan böyle dengesiz."

"Ha? nası yani?"
Gözlerini belertmiş bana bakıyordu küçük erkeğim.

"Boşver oğlum, hadi kafeteryaya gidelim."

Mumbai uçağı gelince uçağa yöneldik.
-------》♡

Sabah saat 5:00 civarı. Hava yeni aydınlanmış, serin rüzgarın yüze çarpığı Mumbai havası.
En sevdiklerim arasına eklemeliydim.
Hilal ile Chand bizi almaya gelmişlerdi. Ben camdan Mumbai'yi seyrediyordum.
Tam dizilerde, filmlerde gördüğüm o sokaklar, tuktuk taksiler, Hintçe reklam panoları... Hep dizi filmlerde seyrettiğim ama şuan  gerçekten karşımda olan Mumbai.
Yolun geri kalanında sohbet etmiştik Hilal ile. Eşi de arada bize katılıyordu.
Ali'm yorgun düşmüş uyuyordu.
Evlerine varınca Chand'ın teker teker tüm ailesi ile selamlaştım.
Annesi, babası ve iki kız kardeşi hepsi bir arada yaşıyorlardı.
Evleri Hint dizilerindeki sarayımsı evler gibi değildi. Büyüktü ama öyle saray havası yoktu.
Tüm aile Müslümandı. Evde saçma sapan put olmadığı için şükrettim.
Chand'ın kardeşleri  çok tatlıydı. Priya ve Laila tam Hint dizilerindeki genç kızları anımsatıyorlardı, dupattalı bilezikli...
İçim gitmişti onları  görünce.
Hilal normal giyiniyordu. Pek sevmiyordu takı falan .
Ali çoktan Sitara ve Saalimle oynamaya dalmıştı.

Ailecek kahvaltı ettik, daha doğrusu ben sadece atıştırdım, alışmalıydım hint kahvaltısına.
Ali yemek seçmiyordu en iyi avantajdı.
Bize verdikleri odaya geçtik dinlenmek için.
Onlarda erkenden uyanmak  rutindi.
Beni bıraksan öğlene kadar uyuyan bir tipim, nasıl alışacaktım?

Burada ofisi idare edecek Anıl da yoktu.
Misafir odasını bizim için hazırlamışlardı.
Ali'nin pijamalarını giydirip yatırdım.
Ben de üstümü değişip camdan manzaraya baktım.
Apartmanda 10. katta kalıyorlardı manzara çok güzeldi. Karşıda Shah Rukh Khan'ın filminin asıldığı reklam panosu vardı.

"Anne buyası çok güzel, çok sevdim ben."
"Annen de burayı çok seviyor oğlum. Hem de çook."

Ali'nin yanına gidip uzandım.
Mumbai maceramdan önce uykuya çok ihtiyacım vardı.


2 bölüm sonu.


Yazar:
Leyla Sebine

Metin düzenleme ve kapak tasarım:
Erin Şensöz

Ulaşım Instagram
@lelosebo97

Aşk MahalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin