Uyuyakalmışlardı. Aşina olmadıkları bir yerin ortasında, iki salak gibi birbirlerine sarılarak saatlerce uyumuş, sıcaklıkla esintinin karışımının onları uyuşturmasına izin vermişlerdi. Jeongguk gözlerini açıp karşılaştığı ilk şeyin batmak üzere olan güneş ve koyu kırmızı tonlarına boyanan bir gökyüzü olduğunu gördüğünde ilk ne olduğunu anlayamamış, anladığında ise gözlerini irice açarak Taehyung'un üstündeki ağırlığını kenara itmişti. Sonra onun üzerine eğilerek endişeli ve titrek bir tonla, "Hyung! Hyung, uyan! Kahretsin, hyung, lütfen!" demiş ve ara vermeden omuzlarını sarsmaya koyulmuştu. Taehyung şaşkınlıkla gözlerini yarı açıp karşısında aklını kaçırmanın eşiğindeymiş gibi görünen Jeongguk'u görür görmez paniğe kapılmıştı zira neler olduğunu anlamıştı, uykuya dalmadan önce kendine uyuma uyuma uyuma sakın uyuma, diye sayıkladığını, sonra gözlerini sadece iki saniyeliğine kapamaya karar verdiğini ve böylece de kendini karanlığa bıraktığını net hatırlıyordu.
"Lanet olsun," dedi çatallı sesiyle. Ama endişesi Jeongguk'unki gibi belirgin değildi, Jeongguk ne yapacağını şaşırmış gibi ayakta bir ileri bir geri yürüyor ve iki eliyle saçlarını çekiştiriyorken Taehyung oturmuş, başını ellerinin arasına alarak ne yapmaları gerektiğini çözmeye çalışıyordu. Hava daha tam olarak karanlık değildi ama muhtemelen on beş dakika içerisinde iyice karanlık çökmüş olacaktı, çok yakındı, ve yanlarında onlara yol göstermek için ışık olarak kullanabilecekleri bir şeyleri yoktu. Yolu hatırlamaları pek olası değildi çünkü üç, dört köşeyi döndüklerini biliyordu ve bu karanlıkta geldikleri yolun hangisi olduğunu bulmaları neredeyse imkansızdı, tabii eğer Jeongguk'un kusursuz bir görsel hafızası varsa o başka.
"Dönüp durma, beni de geriyorsun. Gel otur."
"Şaka mı yapıyorsun? Sence gerilmen gerekmiyor mu? Siktiğimin ormanın içinde kaybolduk."
"Jeongguk, abartma," dedi Taehyung gözlerini devirerek. "Etrafta doğru dürüst ağaç bile yok, vahşi hayvanların olmadığından da yüzde yetmiş eminim. O kadar geç bile değil. Panik hiçbir işimize yaramayacak, sakinleş. Evet, uyuyakaldık. Evet, nerede olduğumuz hakkında hiçbir lanet olası fikrimiz yok ama ne yapalım? Saçımızı çekip insanlara sesimizi uluyarak mı ulaştıralım?" Taehyung Jeongguk'un elini tutup onu kendine doğru çekiştirdi ve yanında oturmasını sağladı. İki elini her omzuna koyarak gözlerinin içine baktı. "Sakin ol. Bir şeyimiz yok. Her şey yoluna girecek. Buraya geldiğimizde Namjoon'un ne dediğini hatırlıyor musun? Ne yazık ki gezip görecek pek bir yer yok, burası oldukça küçük bir kasaba. Çoktan bizi aramaya başlamışlardır ve eminim yanımızdan bile geçmişlerdir ama yerde uzandığımızdan bizi görmediler. Ayağa kalkıp biraz etrafta dolaşalım ama uzaklaşmamaya çalışalım. Korkma, ben buradayım. İyi olacağız, tamam mı?"
Jeongguk artık az önce olduğundan çok daha sakindi ve düştükleri durumda mantıklı davranmak dışında yapacakları bir şey olmadığını anlıyordu, bu yüzden kafasını salladı. Taehyung onu biraz daha sakinleştirmek için kollarının arasına aldı ve kulağına doğru, "Yalnız değilsin. Bizi bulacaklar ve eve gidip uyuyacağız. Ve bir daha asla tanımadığımız yerlerde iki salak gibi dolaşıp uyumayacağız. İyi bir deneyim oldu, değil mi? Dersimizi aldık," diye fısıldadı. Kulağına Jeongguk'un kısık kıkırtısı gelince kendisi de gülümsedi, şu an ihtiyaçları olan şey tam da buydu, kasvetten biraz kurtulmak. Sarmaşık gibi bedenlerine yapışan paniğin içinde çabalayıp durdukça boğulurlardı şüphesiz, yerlerinde durup sakince sarmaşığın aralarından nefes almaya çalışmaları daha verimli olurdu.
Taehyung kollarını çekerek son kez eliyle Jeongguk'un yanağını okşadıktan sonra ayağa kalkmıştı, Jeongguk da onu izleyerek ayağa kalkmış ve altlarına sermiş oldukları havluyu eline almıştı, üstsüzdü ve gecenin gündüze nazaran daha kurnaz olduğu barizdi, kollarındaki tüylerin diken diken olduğunu hissediyordu fakat bunun dehşete kapıldığından mı yoksa üşüdüğünden mi olduğu konusunda emin değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love, it lingers ➸ vmin
Fanfiction"Birine tüm kalbini verirsen, ve o da bunu istemezse, kalbini geri alamazsın. Sonsuza kadar gitmiş olur."