Değişimi kabullenememek, gerçek hayattan uzaklaşmakla aynı sayılırdı. Kahvaltı masasında yan yana oturmaları, gece herkes kendi odasına çekildiğinde ikisinin aynı odaya çekilmesi, Namjoon'un iş arkadaşlarına Jimin'den 'eşim' diye bahsetmesi, Jimin'le eve gittiklerinde alacakları yeni mobilyalardan bahsettikleri sohbetleri, birlikte köpek edinmek istemeleri (belki de kendilerini daha büyük şeye hazırlamak istediklerinden, diye düşünüyordu Taehyung), birbirlerinin şimdileri ve gelecekleri olmaları, bunların hepsi değişimdi. Her şey aynıymış gibi davranmak bunların hiçbirini değiştirmeyecekti, sadece geri dönüşlerinde Jimin'den haftalarca haber almadan kendisinin işte, Jimin'in de kendi kocasıyla birlikte geçirdiği zamanda hissedeceği yalnızlığı daha sancılı kılacaktı.
Ona dokunmak, onun dokunuşunu kendi bedeninde hissetmek, bunları asla hata veya yanlış olarak tanımlayamazdı, bu onlar için asla öyle olmamıştı ve olamazdı da, ama ya Namjoon için? Ne kadar adildi bu durum, herkes için?
Taehyung belirli mesafenin tek kurtuluş olacağını düşünüyordu. En çok da kendisi için, çünkü alışkanlıklardan vazgeçmek istekleri bastırmaktan daha zordu. Arkadaşlıkları büyük bir dönüşüm yaşamayacaktı, gerekli bir dönüşüm yaşayacaktı.
Böylece Taehyung yazlıktaki günlerinin daha çok tadını çıkarmaya karar verdi. En çok da Jeongguk ile birlikte (gülümserken parlayan gözlerini sık sık görmek istediğinden değil elbette), bazen Jin ve Jean da onlara katılırdı ki aklına daha eğlenceli ikili getiremiyordu. Bazen birlikte balığa gidiyor, Jeongguk ile Jin oltalarının başında bekliyorken Jean ile arkada sohbet ediyor, arabada her zaman açık olan jazz müziğin sıcak havaya yayılmasını zevkle dinliyorlardı. Bazen de birlikte denize giderlerdi, hepsinin birlikte Jeongguk'u kumların altına gömmeleri ve Jeongguk'u orada uykuya dalmış halde unutmuşken Taehyung'un panikleyip onu yeniden kaybettiklerini düşündüğü hem saçma, hem korkutucu, hem de gülünç bir anıları vardı. Jean kayboluş hikayelerini duyduğunda, "Çok romantik," diye anlamsız bir yorumda bulunmuş ve Jeongguk'un yanaklarını kızartmıştı. Böyle küçük detaylar Jean'dan kaçmazdı, bu sefer de kaçmamıştı, Jeongguk'a göz kırpması bunu kanıtlıyordu.
Jean'un evinde geçirdikleri günler belki de en sevdiği günler olabilirdi. En az kendisi kadar ilginç arkadaşları, bazen eve uğrayan aristokrat babası (Jean konuşkanlığını ondan almış olmalıydı), her zaman bir odadan mutlaka duyulan Paris kokan Edith Piaf'ın sesi, muhtelif ülkelerdeki arkadaşlarının gönderdikleri pahalı içki şişeleri (ki cömert Jean konuklarının her gelişinde bu şişeleri onlara sunardı), büyük plak koleksiyonu, mutfağındaki ağır kokulu baharatları, evindeki tombul beyaz kedisi ve yalnızlıktan kaçış gibi görünen gece partileri ile onlara çok çekici geliyordu. Onu yakından tanıdıkça ilk bakıştan sahte ve abartılı duran yüzeyin altındaki daha derin, ama bu derinliği sevmeyen ve bunu gizlemeye çalışan bir Jean'u görmüştü. Her ne kadar açık görünse de Taehyung içlerindeki en kapalı kişinin o olabileceğini düşünüyordu.
Bir de sadece Jeongguk ile geçirdikleri günler vardı. Bazen laptop'ı alıp bahçede noir filmler izliyor, sonra da Jimin'in omuzlarını dürtüklemesi ile gözlerini açtıklarında havanın kararmış olduğunun uykulu farkındalığıyla odalarına çekiliyorlardı. Ve bu da son zamanlarda edindikleri bir alışkanlıktı, ayrı ayrı odalara gitmiyor, birlikte uyumayı tercih ediyorlardı. Sarmaş dolaş uyumak için ikisi de fazla kıpırdaktı ama yine de gece sessizliğini bölen huzurlu nefes sesleri ikisini de sakinleştiriyordu.
Bazen de birlikte gölün kenarındaki küçük lokantaya gidip beyaz şarapla deniz ürünleri deniyor, çıkınca da bisikletleriyle kasabayı dolaşıyorlardı. Bu gezilerinden birinde uyudukları çiçek cennetine yeniden uğramış, biraz çiçek toplamış ve kendileriyle saklamak üzere bu çiçekleri eve dönüşte her biri kendi kitabının arasına koymuştu. Çiçekleri küçük beyaz kağıtla bağlamışlardı. Taehyung'unkinin üzerinde Jeongguk'tan, Jeongguk'unkinin üzerinde Taehyung'dan yazıyordu. Taehyung o çiçekleri Jeongguk'la hatırlamak istiyordu, bunun acısız olacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love, it lingers ➸ vmin
Fanfiction"Birine tüm kalbini verirsen, ve o da bunu istemezse, kalbini geri alamazsın. Sonsuza kadar gitmiş olur."