Şarkıyı hatırladım, sözsüz, sadece elektro gitar solosundan oluşan şarkıyı. Steve Vai'in For The Love Of God şarkısı çalıyordu. Bir anda zihnimin bana neden çalan şarkının aslında Steve Vai'in şarkısı olduğunu hatırlattığından emin değilim. Uncle Ronnie yine zihnimin topraklarında mekanında çaldığı şarkılarla kendine yeni köşkler dikiyordu anlaşılan.
Şarkının damarlarımdaki adrenalin hissini arttırışının yanı sıra şarkı sanki göğüs kafesimde bir çekilme yaratıyormuşçasına kalbimi o dar bölgede sıkıştırmaya çalışıyormuş gibi hissetmiştim. Belki de bunun mekanda çalan bu şarkıyla yakından uzaktan alakası bile yoktu, her şey Do Kyungsoo'nun varlığının ve tam şu dakikada bana karşı meydan okumuş olmasının yarattığı hırsın getirisiyle vuku buluyordu belki de. Daha fazla üzerine düşünmek istemedim, ne yaptığımdan falan emin olmak istemedim. Gülümsedim ama bu alaylı bir gülümseyişti. Boyun eğmeyen, mağlubiyeti tatmayacağından emin bir gülümseyiş.
Oyun istiyorsa, pekâlâ onun oyunlarına dahil olabilirdim ama adil olmayışı benim de adil oynamayacağım anlamına gelirdi. Kendi kurallarını yazarsa, ben o kuralları çiğnerdim. Oyunu baştan yaratırsa ben o oyunu bozardım. Daha önce hiç oynamamış bir oyunu kendi tasarlarsa ben o oyunu da kendi tarzımda oynardım.
Oyun istiyorsa, pekâlâ da onun oyunlarına katılabilirdim.
Şimdi düşünüyordum da, Do Kyungsoo'nun dudaklarını hissetmeyeli uzun zaman olmuştu, yeniden hissetmek falan istediğimden değil. Açıkçası dudaklarımızın kesiştiği dakikalarda ciğerlerimde havai fişekler patladığını falan yalanlayacak değildim. Ama bu o öpücüğü yeniden tatmak isteyeceğim anlamına gelmezdi. Tamam, belki o dolgun, yumuşak, tatlı dudaklarının dudaklarımın üzerindeki çıldırtıcı ıslaklığı başımı da döndürmüş olabilirdi ama bu kesinlikle o anın yeniden yaşanmasını istediğim anlamına gelmiyordu. Neyse ki yalan söylemek beleş. Ya paralı olsaydı? Öyle olsaydı gerçekten ödemek zorunda kalacağım bir ton borcum olacaktı...
Sadece o günü hatırlamak başımı ağrıtmakla kalmamış, ertesi gün yine şeytanın iki gözü Do Kyungsoo'nun aptal, nefret dolu bakışlarına maruz kalışım kafamın içinde net bir şekilde canlanınca onun o suratını yumruklama isteğim daha da şiddetlendirmişti.
O gece kanındaki alkol oranının olması gerekenin çok üstünde olduğunu biliyordum ve ertesi gün hiçbir şeyi hatırlamayışı işime de gelmişti. Açıkçası ikimizin de arasında o gecenin konusu hiçbir şekilde açılmamıştı. Bana neden bu kadar öfke ve nefretle baktığını ya da neden her ânında benim üzerimden iğneleyici espriler döndürdüğünü bilmiyorum. Hiç öyle bakmayın, en azından benim geçerli sebeplerim var.
Neticede ikimiz de kanlı bıçaklı, yedi sülalenin davasını taşıyormuşuz gibi düşmancıldık birbirimize karşı ve ne olursa olsun karşı karşıya geldiğimizde birbirimize olan bakışlarımızın arasında üçüncü dünya savaşı falan çıkar, kan gövdeyi götürürdü. Nefes aldığı her ânda beni alaşağı etmeye çalışması sinirlerimi geriyordu. Defalarca onu görmezden gelmeye çalıştım, Do Kyungsoo diye birini hiç tanımıyormuşum, varlığından bile habersizmişim gibi defalarca kez onu yok saymaya çalıştım ama gözlerimi ondan kaçırmam veya sürekli onun bulunduğu ortamlardan kaçmam gözüme korkakça göründüğü için bu aptalca ve acınası çabaya geçen yıl son verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when icarus falls 'ks
FanfictionKim Jongin & Do Kyungsoo. *Bu ficin ilham kaynağı, Regular Show Çizgi filmi ve Zayn'in Icarus Interlude şarkısıdır.*