Selaaam! İşte karşınızda yeni bölüm. İyi okumalar, kısa bir bölüm olabilir ama gelecek bölümü çabucak yayınlayacağımdan emin olabilirsiniz. Lütfen görüşlerinizi bildirin. Yorumlarınız benim için çok önemli.
Tekrar iyi okumalar *-* ♡
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
"Acıktıım!!!!"
Bu derinlerden gelen ve gittikçe artan ses ile gözlerimi istemsizce açtım. Skylyn...
Luke'u bu ses rahatsız etmiyor gibiydi. Umursamazca yatmaya devam ediyordu. Mırıldanarak kalktım ve Skylyn'i kucağıma alıp mutfağa götürdüm. Luke ile evlenecek olanlara öneri; onunla evlenmeyin. Evlenirsenizde çocuğunuza mutlaka 3 tane bakıcı tutun.
Bir saatin sonunda Skylyn'in karnı doymuştu ve Spongebob izlemeye koyulmuştu.
"Efendim? Ah, tabi dostum." Merdivenlerden inen Luke, telefonla konuşurken bana sırıtarak baktı. "Bir kaç gün daha kalabilir. Ne sorun olacak ki?"
Ağzım açık ona bakıyordum. Bir yandan da hayır, diye fısıldamaya çalışıyordum.
"Skylyn'e zevkle bakacağız dostum, görüşürüz..." telefonu kapatınca "Mutfak!" Diye cırlayıp, mutfağa girdim.
"Lanet olsun, Luke! Benden istediğin şeyi yapacağım ama bana Skylyn'e baktırma. O, çok tatlı olabilir ama bunu yapamam. Senden nefret ediyorum!!"
Bir kaç saniye gözlerini irice açıp, bana baktı ve daha sonra kıkırdayıp "Pes ettin yani?" Dedi. Gözlerimi devirip "Evet," dedim.
"Bu akşam benimle partiye geliyorsun o zaman. Bende Skylyn'i götürsem iyi olacak. Nash, beni bekliyor."
"Ne?! Bunların hepsi oyun muydu? Bir kaç gün daha kalma filan?"
"Ve sende yedin."
Mutfaktan çıkıp gittiğinde ona tabak, çatal, Allah ne verdiyse fırlatasım vardı. Oyuna gelmiştim resmen. Bir dakika. O parti demişti, değil mi? Partilerden nefret ederdim ve beni nefret ettiğim ne varsa onu yaptırmaya zorlamak zorunda mıydı?
Giyecek giysim bile yoktu. Tanrım, berbat durumdaydım!
Bir kaç saat sonunda Luke, eve gelmişti. Elinde birde torba vardı.
"Torbanın ne olduğunu merak etmiyor musun?"
"Etmiyorum," dedim omuz silkip. "Partide giyeceğin elbise." Torbayı neredeyse bana fırlatarak verdi ve yukarı çıktı. Arkasından bir kaç saniye boyunca gözlerimi kısarak baktım ve içimden bildiğim bir çok küfürü ettim.
Koltuğa oturdum ve elbiseyi çıkarttım. Elbiselerden nefret ediyorum. Hayatım boyunca elbise giymediğimi göz önüne alırsak bu çok doğaldı ve bunun böyle kalmasını tercih ederdim. Siyah, mini ve etek kısmında tül olan sırt dekolteli bir elbiseydi bu. Elbisede yetmiyormuş gibi birde topuklu ayakkabı vardı torbada. Pekala, elbiseyi lanet olası iddia için giyebilirdim ama topuklu ayakkabı asla. Tanrı aşkına bunları giyen insanları bu zamana kadar itici bulurken, şimdi bunu giyersem tüm doğrularım kaybolacaktı. Ayakkabı kutusunun içinde ki notu fark edince kutuyu koltuğa koyup, notu elime aldım.
Kaçışın yok, giyeceksin bunları cadı :) xLuke
Senden nefret ediyorum, Luke.
"Beğendin mi?" Kulağıma çarpan nefesiyle bir saniyeliğine duran kalbim ile Luke'a döndüm.
"Çok beğendim. Özellikle ayakkabıyı öyle beğendim ki senin kafanda denemek istiyorum." En gıcık gülümsemi, gözlerimi kısarak tamamladım. Luke, yanıma oturup "Fantazilerin hoşuma gitti," dediğinde ona dediğim şeyi cidden yapmak istedim. "Bu arada hazırlansan iyi edersin. Bir saatin var."
"Bir saat mi? Bu zamana kadar ki kızların ne kadar sürede hazırlanıyorlar bilmiyorum ama bir saat benim için çok fazla." Kollarımı göğsümde birleştirip televizyona konsantre oldum.
"Bir saniye sen kız mıydın?" Derin bir nefes alıp tepkisiz kaldım ama ikinci saniyede bundan vazgeçim.
"Sen ne kadar erkeksen o kadar kızım."
"Bu zamana kadar yattığım kız sayısını bilmek ister misin?"
"Bu zamana kadar yatmak istediğin erkek sayısını bilmek isterim," diye cevapladım anında.
"Sadece sen." Ukalaca gülümseyip, tekrar televizyona konsantre oldu.
"Bence artık asla asla dememekten vazgeçmelisin," deyip koltuktan kalkmaya çalıştım fakat bileğimi kavrayıp beni kendine çekince üzerine düşecektim ki koltuğun sırtından destek alarak durdum. Aramızda hiç mesafe yoktu ve gözleri delip geçecek gibi bakıyordu.
"Elbiseni ve ayakkabını al ve hazırlan, diyecektim." Bileğimi yavaşça serbest bırakınca gözlerimi kısıp, ölümcül bakışlarımla elbise ve ayakkabıyı elime alıp yukarı çıktım. Arkamda bir adet keyifle sırıtan Luke bırakmıştım.
Elbiseyi giyip, saçımı ellerimle dağıttım ve ayakkabının tekini tuvalete atıp, siyah bileğimden yukarı çıkan botlarımı giydim. O aptal topukluyu artık giymeye zorlayamazdı.
Merdivenleri ikişer ikişer inip "Ben hazırım!" Dedim. Ne? Bu botlarla maraton bile koşarım ben.
Baştan aşağı tembelce beni süzerken, mavi gözleri irice açılmış ve alnı kırışmıştı. Ayakkabılarımı fark edince büyüyen gözleri kısıldı ve tek kaşı kalktı.
"Seni göz doktoruna götürmek hiç aklıma gelmemişti."
"Ayakkabım yanlışlıkla tuvalete düştü," dedim masumca gözlerimi büyütüp.
"Cidden bir cadısın." Ukalaca gülümseme sırası bendeydi işte. Ayağa kalktı ve aramızda ki mesafeyi kapatıp "Hadi çıkalım," dedi. Luke, gelir gelmez yukarı çıktığında hazırlanmış olarak aşağı inmişti. Nirvana tişörtü ve skinny jean'iyle her zaman ki Luke'tu işte...
Arabaya bindiğimizde heyecanlıydım. Partileri sevmezdim. Zaten daha önce bir partiyede gitmiş sayılmazdım. O depoda içtiğim otlar bir parti değildi ve bu partide olacaklar hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu...
............................
Eveet, bir sonraki bölümde hazır onuda çok geçmeden yayınlayacağım. Parti bölümünü sonraya saklama sebebim uzun bölümle sizi sıkmak istememem. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı merak ediyoruuum *-* ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She Looks So Perfect (Luke Hemmings Fanfic)
FanfictionRachel Silver; yetiştirme yurdunda büyümüş, asi, inatçı, ukala ve herkesin ona, iç dünyasını bilmeden, 'kötü' dediği bir kızdır. Luke Hemmings; Dünyaca tanınan 5 Seconds Of Summer grubunun yakışıklısı olduğu kadar o da en az Rachel kadar asi ve 'köt...