onu üzdüğüm
için beni affetsin. Sevinç borçlu olduğum kimseleri dertlendirmek de benim alınyazım. Allahaısmarladık sevgili dostum ! Tanrıya emanet ol ! Allahaısmar
ladık ! "Bu sırada Lotte'nin gönlünden neler geçtiğini, gerek kocasına, gerekse talihsiz dostuna karşı neler düşündüğünü araştıracak değiliz. Onun karakterini tanıdığımız için bu konuda bir fikir edinebiliriz. Ruhu temiz olan her kadın onun düşüncelerini anlıyabilir ve onım duyduk"lıarını duyabilir.
Gerçek olan bir şey varsa, Lotte'nin her ne bahasına olursa olsun W erther'i u.zaklaştırmaya kararlı olmasıydı. Bu işte biraz ağır davmnması ona acı
masından ileri geliyordu. Bumun Werther'e ne kadar
ağır geleceğini belki de bunu hiç yapamıyacağını biUyordıı. .. Ama artık işi ciddiyetle diişünmck gcreki yordu. Bu sorun üzerinde Lotte'nin şimdiye kadar daima sustuğu gibi, kooası da hiç ağzını açmıyordu. işte bu yüzden Lotte de, kendi düşüncelerinin koca
sının düşüncelerine uygun olduğunu fiilen i._ pat etmek istedi.
Werther arkadaşına son mektu1Junu Noelden önceki pazar günü yazmıştı. O yünün ak.şamı Lotte'yi görmeye gidince onu yalnız buldıı. Küçük kardeşleri için yılbaşı hediyesi olamk aldığı oyuncakları ha
zırlamaya çalışıyordu. Werther, çocukların bunlara ne kadar sevineceğini söyledi; hiç ıımulmayan yerden
bir kapının açılmasının ve mumlar, §ekerlemeler, el
malar"la süslü bir ağacın görünmesinin bizleri sonsuz sevinçlere götürdüğü zamanlardan söz etti. Lotte_, "uslu durursanız, size de hediyeler var." dedi. "Bir küçük mum, buna benzer başka şeyler alırsınız." Bunları söylerken duyduğu sıkıntıyı tatlı bir gülümseme ile saklamaya çalı§ıyordu. Werther, "uslulukla neyi kastediyorsunuz" diye sordu. "Nasıl olmalıyım? Nasıl olabilirim ? Sevgili Lotte!" Lotte, "perşembe akşamı Noel akşamıdır," dedi, "O gece, çocuklarla babam gelecekler. Gelince herkes hediyesini alacak. Siz de gelin! Ama bundan önce gelmeyin!" Werther §a§ırmı§tı. Lotte, "rica ediyorum," diye devam etti, "dediğim gibi olsun. Rahat etmem için bunu sizden rica ediyorum. Bu böyle olamaz, böyle sürüp gidemez." Werther gözlerini ondan ayır
dı, odanın içinde a§ağı yukarı gezinmeye başladı. Bir yandan da di§lerinin arasından, "bu böyle sürüp gidemez," §eklinde mırıltılar çıkarıyordu. Bu sözlerin onu ne kadar korkunç bir hale sokt·uğunu anlayan Lotte, birtakım sorularla düşüncelerini başlca bir yöne sürüklemeli iStediyse de fayda etmedi. "Hayır, Lotte," diye haykırdı, "sizi bir daha görmeyeceğim.-'' Lotte, "Niçin böyle söylüyorsunuz ?" dedi; "siz bizi göreceksiniz ve görmelisiniz, Werther. Yalnız bu lmdar CO§kun olmayın! Ah, neden bu kadar ateşlisiniz ? Neden böyle yaratılmışsınız ? Bağlandığınız en ufak şeylere bile böyle karşı durulmaz bir dü§künlilk gös-
teriyorsunuz." Werther'in elini tutarak, "size yalva
rıyorum," diye devam etti, "bu coşkunluğu bırakın! Zekanız, bilginiz, yetenekleriniz size türlü sevinçler verebilir. Kendinize sahip olun, size acımaktan başka bir şey yapamıyan şu kadına olan uğursuz bağlılığı
söküp atın." W erther dişlerini gıcırdatarak karanlık düşünceler içinde ona baktı. Lotte tuttuğu elini
henüz bırakmamıştı. "Bir an için olsun sükunet bulun, Werther !" dedi. "Kendinizi aldattığınızı, bile bile mahvınıza doğru koştuğunuzu anlamıyor musunuz ? Neden beni arzuluyorsunuz, Werther? Ben bczşkasına aidim. Ama neden yine de beni? Korkarım, bana sahip olmak arzusunun bizi bu kadar sarsmas-ı, bunun imkansız oluşundan ileri geliyor." Werther,
sert ve kızgın bir bakışla gözlerini Lotte'ye dikerek elini onun elinden çekti. "lyi," dedi, "çok iyi! Her
halde Albert'in sözü bu. Pek u.stalıkla düşünülmüş bir şey." Lotte, "bunu herkes düşünebilir," diye cevap verdi. "Bu koca dünyada sizin gönlünüzü hoşnut edecek başka kız yok mu ? Bunu bir deneyin, hele b-ir
aramaya kalkışın, size yemin ederim arad·ığınız kızı hemen bulacaksıniz. Çoktandır böyle kendi içinize kapanıp kalışınızdan dolayı hem sizin için, hem de kendimiz için üzülüyorum. Kendinizi toplayın, bir
seyahata çıkın, üzüntüleriniz iyice dağılacak. Arayın, gönlünüze göre bir sevgili bulun, sonra yine bu
raya dönun. O zaman bize gerçek bir dostluğun mut
luluğunu tattıracaksınız."
W erther acı bir gülümseme ile, "bu sözleri kitaplara basmalı, bütün terbiyecilere dağıtmalı." dedi. "Sevgili Latte! Bana birazcık daha mühlet ve
rin, o zaman herşey düzelecek." Lotte, "peki ama, Werther, noel akşamından önce gelmiyeceksiniz."
Werther cevap vermek istediği sırada Albert içeri girdi. Ona soğuk bir selam verdi. iki erkek yanyan'.L ve sıkıntı içinde odanın içinde gezinmeye başladılar. Werther yakışık olmayan bir konu ortaya attı, ama arkası gelmedi. Albert de aynı şeyi yaptı. Sonra bazı işler için karısından bilgi istedi. Bunların he
nüz halledilmemiş olduğunu duyunca biraz söylendi. Bu sözlerdeki soğukluk ve sertlik Werther'in dikkatinden kaçmadı. Gitmek istiyordu, fakat gidemiyordu. Bu kararsızlık içinde saat sekize kadar bekledi. Durdukça sıkıntısı daha da artmıştı. Artılc sofra hazırlanıyordu. Şapkasını ve bastonunu aldı. Albert yemeğe, kalkmasını teklif etti. Fakat bunun yapmacık bir nezaketten başka bir şey olmadığını bildiği için
soğuk bir tavırla teşekkür edip ayrıldı.
Evine geldiği zaman, kendisine ·ışık tutmak isteyen uşağının elinden larnbay1 aldı ve yalnız başına odaya girdi. lçerde hıçkıra hıçkıra ağladı, kendi kendine yük«1ek sesle konuştu; bir aşağı bir yukarı
hızlı hızlı dolaştıktan sonra elbiselerini çıkarmadan kendini yatağın üstüne attı. Geceyarısına doğru, efendisinin çizmelerini çıkarmak üzere içeri giren hizmetçi onu bu halde buldu. Werther, çizmelerini
çıkarttı ve ertesi sabah kendisini çağırıncaya kadar içeri girmemesini uşağa tenbihledi.
27 Aralık pazartesi sabahı erkenden Lotte'ye aşağıdaki mektubu yazmaya başladı. Bu mektup ölümünden sonra yazı, masasının üstünde mühürlü olarak bulunmuş ve Lotte'ye teslim edilmiş. Kısım kısım yazıldığı anlaşıUın bu mektubu ben de burayc öylece alıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Van Goethe- Genç Werther'in acıları
Roman d'amourAlman edebiyatının en büyük adı kuşkusuz Goethe'dir. Goethe'nin büyük ününü oluşturan yapıtlar arasında en başta Faustla Verter gelir. Bu dahi yazarın Genç Werther'in Acıları adını verdiği roman zamanında o kadar derin bir etki yaratmıştır ki bu ro...