Bölüm Dört | Nereye?

48 10 2
                                    

Bir kadın,
Sevilmek ister, gecenin en koyu vaktinde.
Bir adam,
Sevmeye çalışır kadını, fütursuzca.
Kadın,
Gece kadar koyu ruhuyla, sever adamı.
Adam,
Kendinden emin.
Sevemez bir kadını, yetmez ona,
Tek eşlilik.
Kadın,
Bağır, çağır konuşur adama.
Adam,
Güler.
Kadın,
Daha çok bağırır adama.
Adam,
Güler.
Kadın,
Susar,
Susarak bağırır adama,
Susarak anlaşılmak ister.
Adam,
Gülerek gider.
Kadın,
Ağlayarak karşılar artık geceyi.
Perde kapanır,
Bir piyes daha son bulur.

Yağmurlu havada gözlerimi açtığımda, bulunduğum konum, dertlerim hiçbiri aklımda değildi Gözlerimi kırpıştırdığımda zihnime yaşam anılarım doluşurken, bugüne kadar mutlu anılarımın sayılı olduğunun farkındaydım. Her mutlu anımın ardından kötü anılarımı hatırlamak da bana hayatımın bir cilvesi olmalıydı.

Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra evde kimse olmadığını fark ettim, dersimin başlamasına daha çok vardı, üniversitenin en güzel yanı da buydu. Ama bölümüm olan tıp, beni çok zorluyordu. Yarın stajım vardı üstelik, İzmir'in sayılı hastanelerinden birinde staj görüyordum. Ne kadar istediğim bölüm psikiyatristlik olsa da şuan bir doktor adayıydım.

Yatağıma geri uzandığımda sigaramı yakıp içmeye başladım. Evde kimse olmadığından rahat rahat içebiliyordum. Vücudumdaki yaralar tekrar ve tekrar sızlarken, aynı zamanda gözlerim de acıyordu. Yatağımın altındaki kültablasını alıp ona sigara küllerimi atarken, aslında insanların yaşamında böyle olduğumuzu düşünüyordum. Bizleri kullanıyorlardı, oynatıyorlardı ve ne zaman işlerine yaramadığımızı ve yahut, artık bizleri kullanmalarına izin vermediğimiz zaman, bizi tıpkı bir kül gibi atıyorlardı.

Zamanın birinde, insanların mutlu olacağını hayal ettim. Kendime bir ütopya kurdum ve orada yaşadım. İnsanların birbirlerine karşı fitne düşünceler beslemediği, birbirlerini öldürmediği bir dünya hayal ettim. Sonra ise uyandım. Böyle bir dünya asla olmayacağı olsa bile, ben öldükten sonra olacağını biliyordum.

Yataktan kalkıp, duşa girdim ilk önce. Sonra ise tüm vücudumu ağlayarak kremledim. Canım yanıyordu ama fizikseldi; mutlaka geçecekti. Ama kalbimdeki yaralar ise daha derin olanlardı. Ne yaparsam yapayım, geçmeyenlerdi. Unutmaya çalıştığım anıları yalnızca babam bana iyi davrandığı zamanlarda aklımdan uzaklaşıyordu, lakin babam ne zaman babam bana kötü davransa, sanki tüm kötü anılarım o anı beklermiş gibi açığa çıkıyordu. O an, babama karşı öyle bir nefret ve kinle doluyordum ki, babamın başına gelen tüm kötükleri onun hakettiğini düşünüyordum. Psikolojimin ise her gün can çekerek,dibe battığını da biliyordum.

Üzerimi giyindikten sonra çok az kahvaltı yaptım. Kahvaltı yapmayı sevmiyordum; tek başıma hiçbir tat almıyordum. Kahvemi ve sigaramı da içtikten sonra. Yüzüme fondoten ve kapatacı sürdükten sonra evimden dışarı çıktım.

Merve beni dün belki de yüz kez aramıştı aynı zamanda Can da... Ama ikisinin de aramalarına yanıt vermemiştim, 2 gündür kafam çok karışıktı ve toparlamam gerekiyordu. Ama şu karara vardım dün gece uykuya dalmadan önce; Ulaş'a hayatıma karışmama hakkı veemişken o gene de karıştı ve benden yüz bulmuştu. Artık, öyle bir şey olmayacak.

Dalgın dalgın yürürken adımın seslenmesi üzerine arkamı döndüm. Ulaş, Merve ve Can yanıma geliyorardı. Bir tanesi yetmezken, üçüyle de uğraşmak zorunda kalacaktım.

Yüzüme zorunlu bir gülümseme yerleştirirken, onlar yanıma gelmişlerdi bile. Can ve Merve bana kızgın kızgın bakarken, Ulaş ise rahat ve gevşekçe beni süzüyordu. Onun bu rahatlığını görünce ister istemez kaşlarımı çattım.

Afilli FırtınalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin