BÖLÜM - 2

133 13 0
                                    

Darren için monoton bir gün daha başlanmıştı. Yıllardır çalıştığı işyerinde gayet memnun olmasına rağmen hayatının tek bir çizgi üzerinden gitmesi ona sıkıcılık veriyordu. Slam City'nin dar, kirli ve karanlık sokakları bile heyecan uyandırmıyordu. Ne yapacağını bilmez bir hale gelmişti, çünkü bu genç yaşında hayatını dolu dolu yaşaması gerekliyken işten eve, evden işe bir hayat sürüyordu. Bir sosyal hayata bile sahip değildi, çünkü yorucu günler onu bitiriyordu. Aslında o da haklıydı çünkü Slam City'nin, belki de Torrècan'ın en büyük şirketi olan Kopperweiser'ın şu anlık büyük yük taşımayan bir elemanı da olsa vizyonunu yükseltmek için elinden geldikçe çalışıyordu. Bir soruna ihtiyacı yoktu, çünkü hayatındaki sorunlar onun sabır bardağını çoktan taşırıyordu. Fakat vizyonu negatife inmiş, belki de limiti eksi sonsuzu bile aşan bu adamın üstündeki kıyafetler sayesinde saygınlık kazanmış gibi görünmesi onun omuzlarını dikleştiriyor ve böyle böyle her gün bu yalancılık oyununu oynuyordu. Darren'ın kafasında bir sürü düşünce karıncalanırken çoktan Slam City'den ayrılmış ve Grace'ya doğru yol almaya başlamıştı. Slam City - Grace yolu çok uzun olmasa da 4 mevsimi de içinde taşıyan bir yola sahipti. Bir çöl vadisine giriş ile başlayan yol, devamında başrolü soğuklara bırakırken Ibiza'da gün batımı kadar güzel olan manzara rolü başkasına devretmeye hiç ama hiç niyetli değildi. Darren buradan her gün geçse de bu manzarayı her gördüğünde aynı şaşkınlık tepkisine sahip olurdu. Bir gün bu manzarayı görememekten korkuyordu, sebebi ise paradokslar arasında kendini kaybetmekten korkmasıydı. Fakat bu düşüncelerin beynini tırmalamasına izin vermeden elini radyoya attı ve sevdiği müzik tarzından devam etti. "Wreck!" diye bağırdı. Bu kelime, şu an dinlediği şarkının ismiydi. Şarkı klibi bir arabanın yolda ilerlerken bir anda taklalar atarak paramparça olması ile başlıyor ve müzik başlıyor. Darren'ın kafasına takılan şey ise, bu klip ile aynı kadere doğru koşar adım gittiğini fark etmesiydi. Fakat o bir kahkaha patlattı ve çılgınca gerisine yaslanıp yolda biraz daha hız yaptı. Artık iş yerine yaklaşmıştı; fakat bu yaklaşımı yaşamayı istemiyordu çünkü bugünün başlamasına karşı bir direnişi vardı. Aslına bakarsak içinde bir Gandhi - Castro karışımı bir özgürlükçüyü taşıyordu fakat bunun dışavurumu kendisini işinden ederdi. Böyle bir çılgınlık kafasında bulunuyor olsa da bu düşünceleri geleceğin raflarına bırakıp rutin hayatına devam ederdi. Bugün de aynısını yaptı. Düşüncelerinden arınıp, arabasını her zamanki yerine bıraktı ve ceketini parmağını askılık yaparcasına omzuna takarak araba anahtarını havaya attı ve tutup cebine koydu. Bir gökdelen olan Kopperweiser Şirketi'nin döner kapısından içeri girdi ve artık bambaşka biriydi. O kapıdan içeri girerken kişiliğini süzgeçten geçiriyordu. Normal hayatına nazaran daha soğuk, ciddi ve ketumdu. Sanki acıma karşıtı bir Punisher gibi... "Ne var yani?" dedi içinden. "Şu an elime aldığım bir M4A4, benim Interpol ile Pentagon'u ittifağa sürüklememi sağlardı." diyerek devam etti. Fakat bunları boşvermesi gerektiğini, günün başladığını farketti ve katil edasını çöpe atarak iş adamı Darren Derrick olarak adım atması gerektiğine onay verdi. "Bam! Darren Derrick şu an aktif." dedi asansöre girerken. Bunları yaparken kimsenin kendisine bakmadığından emin olmayı istedi ve etrafını kolaçan etti. Bir şeyler eksikti. Evet! Saatine baktı. Saat 9.27'yi gösteriyordu, yani işin başlaması için yaklaşık 30 dakikası vardı. Hedeflediği gibi bugün işe erken başlamak için koşar adım asansörden çıktı. Odasına doğru yönelirken Martha yapılması gerekenleri listelemek için tam onu durduracaktı ki Darren direkt olarak odasına girdi. Her şey bıraktığı gibiydi, odanın kokusu bile. Hizmetçi, büyük ihtimalle yine odaları temizlerken bu odayı es geçmişti. Darren içinden homurdanarak masasına oturdu ve bilgisayarı açmak için düğmeye bastı. Bilgisayar harıltıları odaya çirkin bir süs verirken Darren pencereden dışarı baktı. Aksi patronu arabasını kendisinin yanına park etmişti. Darren'ın bu duruma tepkisi güçlü bir kahkahaydı, ama bu kahkahada mutluluk gülüşü neredeyse sıfırdı. Büyük ellerini yumruk yapan Darren, sinirden duvarı parçalayacakken kapı tıklatıldı. İşyerinde olduğunu fark eden Darren kravatını düzeltti, gömleğinin yakasını düzeltti ve tok sesi ile "Gir!" dedi. İçeri giren kişi, yeni çalışan Cole'dan başkası değildi. Darren'ın soğuk bakışları karşısında tamamı ile dik bir duruş sergileyerek kendini kanıtlama çabası içerisindeydi.

Cole: Mr. Derrick. Martha'nın hazırladığı program haricindeki listeniz.

Darren sakin bir şekilde kafası ile bu durumu onayladı ve Cole odadan dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Darren listeye göz atarken kafasında hala ezgiler vardı. Mümkün olsa, şirketi Wembley Stadium'a çevirip kendini James Hitfield yapacak enerjiye sahipti fakat mümkün olmadığını kendi de biliyordu. Gözlerini açtı, hayallerinden arınmak için kafasını silkelercesine salladı. Listeye bakarken gözü bardağına takıldı. İçinin yarısı kahveden leke olmuş, üzerindeki fotoğraf silinmişti. Kim bilir ne zamandır bu bardağı kullanıyordu. Bardağı eline aldı ve incelemeye başladı. Kahvenin oluşturduğu leke bir Pegasus'u andırıyordu. "Belki de yakın zamanda bir Pegasus'a atlar ve Patron Bobby'yi bir daha göremeyeceğim bir yere defolur giderim!" dedi ironik bir şekilde. Çünkü fallara inanmazdı. Fal kendisine ilkelce bir zaman kaybı gibi gelirdi. Aslına bakarsa, aslında hayat bazen ona zaman kaybı geliyordu. Bazen bir çılgınlık ile kendi hükmünü kendi bitirmeyi çok istiyordu fakat bir süre sonra bu düşüncelerin çocuksu olduğunu düşünüp rutin hayataına dönerdi.

Darren inancını kaybetmişti. Genç olmasına rağmen artık hayattan zevk alamayacağını düşünüp fikirlerini karanlığa itiyordu. Belki de karanlık olmayı istiyordu fakat bunun yeri ve zamanı değildi, olmamalıydı. Pesimist duygular altında yaşamaktansa hayat kadrajını optimistliğe çevirip kendini mutlu etmesi gerekliydi. Bu düşünceler kafasını kurcalarken iş başlama saati gelmişti. Darren bugünkü ayrıcalığı olan "işe erken başlama eylemi"ni gerçekleştiremedi. Umrunda değildi, çünkü eylemleri gerçekleştirmeme sebebi hayatıydı. Belki de umudunu kaybetmemesi gereken en önemli yerde umudunu kaybediyordu. Bu kaybediş mutluluğun en uzun vadiden en dip denize paraşütsüz ve tüpsüz serbest atlayış-dalış denemesi yapmak gibi bir şeydi. Hayatını bilmeden tehlikeye sürüklüyordu ve buna bir çözüm bulamıyordu. İrkilmek için son kez kafasını salladı, bardağı bıraktı ve bir yığın evrağı önüne taşıdı. "Başlıyoruz, ha ha ha." dedi mutluluktan bir haber şekilde. Darren haklıydı, bir güne başladığı doğruydu. Fakat bugünün öncekiler gibi olacağı ne kadar kesin?

Bu Benim DünyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin