Spordan çıktığında duş aldığı için nemli olan kahverengi saçlarını elleriyle düzeltip telefonuna yöneldi Donghyuck. Sevgilisini aramak için uygun bir zamandı.
Mark: Efendim Hyuck
Hyuck: Nasılsın Mark?
Mark: İyiyim, sen?
Hyuck: Bende iyiyim. Spordan yeni çıktım, sana doğru geliyorum. Çocuklar geldi mi?
Mark: Chenle hariç hepsi burda. Senin yanına geliyordu, beraber gelmek istediğini söyledi.
Hyuck: Burda değil, çıkışta gelmesini beklerim. Gelirken ne alayım?
Mark: Jaemin lolipop almanı istiyor. Renjun da yeni moomin geldiy-
Hyuck: Mark ben seni sonra ararım olur mu?
Mark: Tamam, dikkatli olun. Görüşürüz.
Hyuck: Görüşürüz
Donghyuck telefonuna gelen mesaja bakıyordu.
Bilinmeyen numara: Kayıt bürosunun yanındaki koridorun sonunda seni bekliyorum.
Kim olduğunu düşünüyordu Hyuck. Chenle olamazdı çünkü onun numarası kayıtlıydı. Numara tanıdık da gelmiyordu. Chenle arkadaşından yazmıştır diyerek tarif edilen yere doğru ilerlemeye başladı.
Koridorun sonuna yaklaşıyordu. Ama içinde saçma bir heyecan vardı. Kalbi deli gibi atıyordu. Koridorun sonundan sağa döndüğünde gördüğü bedenle deli gibi atan kalbi sanki durmuştu. Eski sevgilisi vardı gözlerinin önünde.
Bir adım geri attı Hyuck. Karşısındaki beden de ona bir adım yaklaştı. Yüzündeki mükemmel, masum gülümsemesiyle Donghyuck'un gözlerine bakıyordu. Hyuck, rüyada gibi hissediyordu. Eski sevgilisine doğru hızla yaklaşıp omzuna dokundu. Gerçek olup olmadığını kontrol etmek istedi. Sonra aynı hızla geri çekildi, gerçekti.
Yaklaşık üç dakikadır ikisi de birbirinin gözünün içine bakıyordu. Tek kelime etmiyorlardı. Sonunda sessizliği bozan Donghyuck olmuştu.
Hyuck: Sanha...
Sanha: Haechan.
Hyuck bu ismi uzun zamandır duymuyordu. Haechan... Eski zamanlar gözünün önünden şerit gibi geçmişti. Ama o, en son yeri hiç unutamıyordu. Sanha'nın ona söylediği son şeyleri... "Babam ilişkimizi öğrendi ve çok kızdı Haechan. Beni Japonya'ya gönderecekmiş. Sakın beni unutma, geri döneceği. Özür dilerim. Seni seviyorum..."
Ama Hyuck onu dinlememişti. Tam tersi onu unutmak için uğraşmıştı. Sonra Mark'la karşılaşmıştı. En yakın arkadaşlarından olan Chenle, Mark'ın arkadaşı Jisung'dan hoşlanıyordu. Yani herşey Chenle sayesinde olmuştu.Hyuck, önündekinin kafasını yana eğip gülümsemesini genişletmesiyle düşüncelerinden sıyrılmıştı. Bu sefer söze sanha girmişti.
Sana: Geri geleceğimi söylemiştim sevgilim. Aslında böyle söylemem ne kadar doğru olur bilemem. Çünkü... Mark Lee ile çıkıyormuşsun.
Sanha yüzünde buruk bir gülümsemeyle sevdiği kişiye bakıyordu. Her an ağlayacak gibi duruyordu. Hyuck onun bu halini görünce başını öne eğdi. Onu beklemediği için kendine lanet ediyordu. Ama Mark'ı da seviyordu. Gözlerinin dolduğunu farketti ve ardından bir gözyaşı. Gözyaşının hemen ardından da bir hıçkırık sesi. Ama o sesin kendinden gelmediğine yemin edebilirdi. Kafasını hızlıca kaldırıp karşısındakine baktı. Sanha hıçkırıklar içinde ağlıyordu. Kalbine o an birşey saplanmıştı. Hyuck, Sanha'yı ilk defa bu kadar savunmasız görüyordu. Onu koruyacak biri gerekiyordu. Bu kişi Hyuck muydu? Hayır, o kişi Haechan'dı...
Haechan uzun boylu olana sıkıca sarıldı. Yavaşça yere çökmüşlerdi. Sanha hala ağlıyordu. Onu böyle güçsüz gören Haechan'da, Sanha'nın aksine sessizce gözyaşlarını bırakıyordu. İkiside ne çalan telefonu umursuyordu, ne de onları gizlice izleyen kişiyi...