¤10¤

688 75 18
                                    

“Kendini daha iyi hissedeceğine emin misin?”
Usulca kafamı salladım. Emniyet kemerini çözüp çantamı elime aldım. Tam arabadan inecekken bileğimi kavrayan narin ellere baktım.
“Gel buraya.”
Yavaşça ona yaklaştım. Ellerini çeneme yerleştirip beni kendime çekti. Yanağıma kısa ama tutkulu bir öpücük bırakıp gözlerimin içine bakmaya başladı.
“Bugünden sonra ondan konuşmayacağız. Ona veda edeceksin ve bitecek. Anlaştık mı?”
Öksürdüğü için ellerini çenemden çekmek zorunda kalmıştı. Beni kurtardıkları günden beri nefes problemi çekiyordu. Sanki boğulma eşiğine gelen ben değil de o gibiydi.
“Anlaştık. Ben gelene kadar uslu bir kız ol ve arabada bekle.”
Sevimli bir şekilde kafasını sallayıp önüne döndü.
Bugün Lona için bir mektup yazacaktım. Sonra denize bırakıp ona güzel bir veda edecektim. Kendimce bir şeyleri atlatmanın yolunu böyle bulmuştum.
Beni öptüğü yere giderek sarı defterimin kapağını açtım. Kulağıma taktığım kulaklıktan tüm hücrelerime yayılan müziğin efsanevi dokusuyla hareket eden kalemime odaklandım.
“Nasıl girdin hayatıma? Hatırlıyor musun? Senden vazgeçmeye en yakın olduğum anda buldun beni. Evet Lisa, artık deniz kızından umudunu kes. Her çiziminde onu düşünme çünkü o asla gelmeyecek, demiştim. Çaresizdim, tükenmiştim. Küçüklüğümden beri her taşın altında aradığım seni bırakmıştım. Sonra mucizevi bir şey oldu. Hani derler ya bir şeyden tam vazgeçtiğin an seni bulur diye... Öyle olmuştu. İlk başta inanmak istememiştim. Ama inandırdın. Beni var olduğuna inandırdın. Seni hafızamdan hiç silmemek için yine her zaman başvurduğum yola başvurdum, çizdim. Çizimlerimden bile daha güzelsin biliyor musun? O güzel yüzünü görmek için sürekli kapattığım gözlerimden kirpiklerime bulaşan göz yaşından bile daha duruydun. Garip bir şekilde bağlanmıştım sana. Yapmamam gerekiyordu evet ama elimde değildi. Sonra bir gün yine girdin kafamın içine. Bu sefer benim için gelmemiştin, veda etmek için gelmiştin. Hiçbir vedanın bu kadar güzel olacağını düşünemezdim. Sen çok güzeldin, hissettiğim dudakların, tenime değen ipek gibi saçlarınla çok güzeldin kızım. Ne kadar oldu gideli? Bir hafta, on beş gün? Saymayı bırakalı çok oluyor. İyileşmeyi çok denedim ama biliyordum ki sana içimi dökmeden bunu yapamayacaktım. Sana, kendime ve arabanın içinde her daim benimle olmaya söz veren aşkıma haksızlık edecek lüksüm yok artık. Bensiz daha mutlu olacağını hissediyorum, umarım öyle olursun. Gittiğin için hiç pişmanlık duyma. Çünkü ben seni bıraktığım için pişman değilim. İyi ki gittin, iyi ki beni bıraktın. Kendime ulaşmamı sağlayan bu yolda bana yardımcı olduğun için minnettarım. Gittiğin yerde bütün güzellikler senin olsun. Seni seviyorum. Kendine iyi bak Lona.”
Göz yaşlarımın ıslattığı kağıtları tek tek kopartıp bir araya getirdim. Katlayıp cebime koyduktan sonra ayağa kalkarak uçsuz bucaksız okyanusa doğru yürüdüm. Ona ulaşmasını dileyerek suya bıraktığım kağıt parçalarının dağılmadan yoluna devam ettiğini görünce buruk bir şekilde gülümsedim. Arkamdan bana sarılan iki kola yüzümü dönüp daha çok gülümsedim.
“Seni seviyorum Lisa.”
“Seni seviyorum Jennie.”
...
“Son bölümü beraber yazmak istediğine emin misin?”
Kafamı hızla salladım.
“Bugün birini kaybetmiş olabilirim ama benliğimi geri kazandım. Son bölümü de atıp bu işe bir son vereceğim. Sonra akşam Chaeyoung’u da arayıp bize çağıracağım. Birlikte eğlenip takılacağız. Sevdiğim iki insanı da yanımda istiyorum bu gece.”
Söylediklerimden sonra kedi gibi olan gözleri parlamaya başladı. Bana bakarken içimin titremesi normal miydi?
“Sen çok şanslı birisin aslında. Hem Chaeyoung'a hem de bana sahipsin. Seni gerçekten çok seven bir ailen var. İyi bir işin, belli hedeflerin var. Hayatta olmak istediğim kişisin aslında.”
“Ama kalbinde olan kişiyim değil mi? Ah, keyfim yerine geldi.”
Utancından yüzünü önüne eğip minik elleriyle kendini saklamaya çalıştı. Koluma hafifçe vurup söylenmeye başladı.
“Deli.”
Arabayı evin otoparkına park edip hızla indim. Jennie de indikten sonra arabayı kilitleyerek asansöre yöneldim. İçeri girip kat numarasını tuşladıktan sonra arkama yaslandım. Asansörde sadece ikimiz vardık, bu da aklıma kötü fikirler getiriyordu.
“Gelsene yanıma.”
Kolundan tutup sırtını göğsüme yaslamıştım. Boyunun benden kısa olması çok hoşuma gidiyordu. Ellerimi kollarının üstünden geçirip göğsüne sardım. Çenemi omzuna yaslayıp bu huzurlu anın keyfini çıkartıyordum.
“Kalbiniz çok hızlı atıyor Jennie Kim.”
“Elini koyduğun yere bak. Sonra Jennie neden deliriyor?”
Kafamı boyun girintisinden çekip gülmeye başladım. Sonra hızlı bir şekilde bir o yanağını bir o yanağını öperek kendimce bir oyun yaratmıştım. Şen kahkahaları kulağımı doldururken asansörün durduğunu fark etmemiştim. Biz çıkarken asansöre binen adama mahcup olsak da umurumda olmamıştı.
“Aptal, az kalsın yakalanıyorduk.”
“Seni sevmek de suç zaten.” dedim homurdanarak. Evin kapısına gelip şifreyi girdikten sonra anahtarla bir tur daha açtığım kapıya sinirli bir şekilde baktım.
“Ajan evi gibi. Sanki içeride milyarlık proje falan saklıyorum.”
Jennie'nin kıkırdaması bana ulaşırken kendimi gülmekten alıkoyamadım. Ayakkabılarımızı çıkarttıktan sonra çalışma odama yönelmiştik.
“Ne kadar hızlı, o kadar iyi diyorsun yani.”
Kafamı sallamakla yetinmiştim. Hemen tabletimi açarak masanın başına geçtim ve çizmeye başladım. Jennie de bir sandalye çekerek kafasını omzuma koydu. O yanımdayken kendimi daha güçlü hissediyordum.
Biraz geçtikten sonra yanımdan kalkıp koridora çıktı. Ardından elinde soğuk çayla içeri girdiğini gördüm.
“İyi gelir diye düşündüm.”
Birkaç yudum aldıktan sonra soğuk dudaklarımla yanağına bir öpücük kondurdum. İrkilmişti.
“Teşekkür ederim Jennie.”
Artık bölümün sonuna geldiğimde ekrana baktım. Sonunu tıpkı bugün yaşandığı gibi bitirmiştim. Jennie bana sarılıyor ve bitiyordu. Son ayarlamaları yapıp bölümü yayına bıraktım. Omzumda uyuklayan Jennie'ye bakıp gülümsedim. Onu yavaşça uyandırıp kocaman sarıldım.
“Bitti.”
“Bitti mi sahiden?”
“Evet. Artık hayatımda Lona diye biri yok."
...
“Gelirken bir şey istiyor musunuz?”
“Bilmem. Canın bir şey çekiyorsa alabilirsin. Biz ufak tefek bir şeyler hazırladık. Jennie baya bilgili bu konularda.”
Gözlerime sevimli bir şekilde bakınca ona havada bir öpücük göndermiştim.
“Şu Jennie'yi baya merak ettim. Seni böyle aptala çeviren kız kim merak ediyorum.”
Sinirli bir şekilde elime telefonu alıp hoparlörü kapattım. Jennie de karşımda kıkırdıyordu.
“Aptal. Hoparlördeydin. Neyse çabuk gel.”
Telefonu kapatıp hala gülen Jennie'ye döndüm.
“Bakıyorum da çok eğlendin. Öğrenebilir miyim sebebini?”
Düşünmek üzere elini çenesine koydu. Etrafa sevimli bakışlar fırlattıkça onu ısırasım geliyordu.
“Lalisa Kim'i aptala çeviren Jennie Kim olarak zaferimin tadını çıkartıyorum.”
O sırada alt dudağının kenarında olan serçe parmağını dudağına sürtüp durması aşırı dikkatimi dağıtıyordu. 
“Chaeyoung buraya bir gelsin, elimden kurtulamayacak.”
Hazırladığımız şeyleri masaya yerleştirdikten sonra birkaç dekoratif eşyayı da eklemeyi unutmamıştım. Bugün tam bir kızlar gecesi olacaktı.
Biraz zaman geçtikten sonra çalınan kapıya bakmak için ayağa kalktım. Gülümseyerek ona sarıldım ve elindekileri yere bıraktım.
“Hoş geldin.”
“Hoş buldum.”
Arkamda beliren Jennie de Chaeyoung'a sarıldıktan sonra selamlaşma faslımız bitmişti.
“Lisa, bana bu kadar güzel olduğunu söylememiştin.”
“Teşekkür ederim.”
Evet, Jennie gerçekten dünya üzerinde var olan herkesten daha güzeldi ya da bana öyle geliyordu.
“Hadi elini yüzünü yıka sonra masaya gel. Senin için oyun bile çıkarttım.”
Beş yaşındaki çocuk gibi ellerini çırpıp banyoya koştu. O sırada Jennie de ellerini belime dolayıp kafasını göğsüme dayadı.
“Beni sever değil mi?”
“Dünya üzerinde seni sevmeyecek bir insan var mı acaba?”
Parmak uçlarında yükselip yanağıma bir öpücük kondurdu. Daha sonra boynuma burnunu sürtüp kedi gibi mırıldanmaya başladı.
“Ben seninle ne yapacağım acaba?”
“Cevap basit değil mi? Sadece seveceksin.”
Derin bir nefes alıp kafasını tekrar göğsüme yasladı.
“Ya sevmek yetmezse, o zaman ne yapacağız?”
Saçlarını öpüp onu kendime bastırdım.
“Sana güveniyorum Jennie. Bana ne olursa olsun doğruyu söyleyeceğine eminim. Eğer benden bir şey saklarsan da eminim iyiliğim için yapıyorsundur. Bana karşı her zaman mantıklı bir açıklaman vardır.”
Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı.
“Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun?”
Sol gözünden akan göz yaşını çenesine gelmeden yakalayıp sildim.
“Çünkü seni içimde hissediyorum.”
Dudaklarımız arasında az bir mesafe kala Chaeyoung'un sesiyle kendimize gelmiştik.
“Size inanamıyorum. Burada bekar olan insanlar var.”
Kıkırdayıp masaya koştum. Elimle Chaeyoung'a da gel işareti yaparak oyunu başlattım.
“Jennie'ye en az onun kadar tatlı kedi figürü, Chaeyoung'a hamburger kendime de kaykayı alıyorum.”
Hepsinin avucuna onları temsil eden nesneleri koyduktan sonra zar atarak sırayı belirledik. Ben ilk sırada, Jennie ikinci Chaeyoung ise son sırada oynayacaktı.
Herkese paralarını dağıttıktan sonra bankayı yanıma alıp oyuna başladım. Jennie şanslı gidiyordu, sanırım o kazanacaktı. Chaeyoung iflas ettikten sonra bana bakıp konuşmaya başladı.
“Babama bir davetiye gelmiş. Sana da gelmiştir mutlaka. Şu sizin geçen sene çalıştığınız şirketin sahibi var ya, onun oğlu maskeli balo düzenliyormuş. Birkaç parça için de açık arttırma yapacakmış. Geliri de vakıfa bağışlayacakmış. Katılırız değil mi?”
“Bilmem. Yarın şirkete gidince davetiyelere bakarım. Onunla hiç karşılaşmak istemiyorum aslında ama iş bağlamak için iyi bir fırsat olabilir.”
O sırada bana dönen Jennie'nin sorgulayan gözleriyle karşılaştım.
“Neden karşılaşmak istemiyorsun?”
Chaeyoung lafı ağzımdan almıştı.
“Lisa'ya biraz kafayı takmış durumdaydı. Gerçi hala öyle olmalı. Maskeli balonun konsepti bile deniz kızıyla alakalı. Gelen herkes daha renkli ve ışıltılı giyinecek muhtemelen.”
“Yok artık.”
Az kalsın küfür edecektim ama kendimi frenlemiştim.
“Sen de gelirsin benimle olmaz mı? Hem için rahat eder.”
Jennie sanki bunu dememi bekliyormuş gibi sevinçle onayladı. Balonun konseptini benim için düzenlediğine emin gibiydim. Aslında hiç gitmek istemiyordum ama Jennie yanımda olunca daha güçlü olacağımı biliyordum. Masanın altından elini tutup dizime koydum. Sessiz bir şekilde seni seviyorum diye mırıldandım. O da bana karşılık verirken bu anın içinde kaybolmak istemiştim.
Hep benimle olur muydu? Hep eli elimi tutar mıydı? Her gözleri gözlerime bakar mıydı?
Onu sevmek ne güzel şeydi. Sanki hep eksik olan parçamı tamamlamış gibi hissediyordum. O benim eksik parçamdan çok her şeyim olmuştu artık.
Gözlerine bakarak içimden konuşmaya başladım.
“İyi ki varsın Jennie. Kalbimin içinden asla çıkma.”


daughter of night ¤ jenlisa |discontinue|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin